3 Film Birden, Bir de Ekstra

3 Film Birden, Bir de Ekstra

3 Film Birden, Bir de Ekstra M. Güneş AktaşEkstramız ise “Enes Batur Hayal mi Gerçek mi''... Ortak noktaları olan üç filmimizi, ortak noktalarının dramı nasıl etkilediği bağlamında inceleyeceğiz. “Enes Batur Hayal mi Gerçek mi'' işte burada devreye...

M. Güneş Aktaş

Ekstramız ise “Enes Batur Hayal mi Gerçek mi''... Ortak noktaları olan üç filmimizi, ortak noktalarının dramı nasıl etkilediği bağlamında inceleyeceğiz. “Enes Batur Hayal mi Gerçek mi'' işte burada devreye giriyor, dramı nasıl kullandığı ile... Filmlerimiz ise; “Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar'', “Aramızdaki Sözler'', “Djam - Aman Doktor''...

ekran-resmi-2018-01-23-22.22.31.png

Bu üç filmde de kötü olay nesnemizi bulmamızı, nesneler de yolculuğa çıkmamızı sağlıyor. Aslında iskelet aynı ama ete kemiğe büründürürken yapılan ciddi hata yüzünden, “Ruhlar bölgesi: Son Anahtar'' vasatın altında, “Aramızdaki Sözler'' vasatın üstünde, “Djam - Aman Doktor'' iyi bir film oluyor. Ne midir o ciddi hata, “dramı'' nasıl kullandıkları.

Bana izin verseler, filmlerin isimlerini şöyle değiştiririm: “Ruhlar Bölgesi: Son Çakallık'', “Zihnimin Gerisindeki Sözler'', “Djam - Aman Doktor''... Film üreticileri için üzgünüm çünkü sinema seyircisini aptal yerine koymak, sinema seyircisini aptal yapmaz. Film üreticilerini de aptal yapmaz. Sadece elimizde kötü bir film olur. O filme emek verenleri üzer. İşte burada da tam yerine konuyor ekstramız… Çünkü o da üzdü...

djam-1.jpg

KÖTÜ OLAY
“Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar''. Film, kahramanımızın çocukluğu ile başlıyor. Başlangıcı da yersiz uzatıyor. Kahramanımızın annesinin ne kadar iyi yürekli olduğunu tekrar tekrar, uzun uzadıya yersiz bir şekilde görüyoruz. Kaldı ki beş korku filmi izleyen kişi; altıncı korku filmi olarak bu filmi izlese, kahramanımızın annesinin filmin sonunda kahramanımızı kurtaracağını anlar. Bu aynı, yalan söyleyen kişinin yalanını fazla ayrıntılandırarak, yalanının gerçekliğini ispatlamaya çalışması gibi yavan bir tat veriyor. Bitse de filme geçsek derken arada “böh'' deyip bizi korkutuyor. Bu da filmi üretenlerin usta bir yalancı olmadığını ya da izleyenleri aptal yerine koyduklarını gösteriyor. Baba ise klasik içki içip çocuklarını döven kötü biri… İşte tam burada vicdanımıza oynuyorlar. Haksız yere çocuğunu döven bir baba, kız çocuğunun dayak yediği sahne… Filmin en başından duygularımızı köpürtüyorlar. Bir de üstüne çocuğun bir hatası yüzünden annesinin öldüğünü görmemiz ise son noktayı koyuyor. Ardından kahramanımız uyanıyor ve rüyasında geçmişini gördüğümüzü anlıyoruz. Buraya kadar duygular tavan, arada “böh'' efektleri… Sonrası uzun uzadıya “böh'' efektleri… Elinizde seyirciyi aptal yerine koyan bir senaryo varsa -çok iyi bir oyuncu olsanız da- ne kadar iyi bir oyunculuk sergileyebilirsiniz? Bir, oyunculuk kötü. Artık dördüncüsünü çektiğiniz bir korku hikayesinde -seyirciyi aptal yerine koyduklarını unutmayın- yeni ne sunabilirsiniz? İki, hiçbir şey. Peki bu kötü öğelerle filmi seyirciye nasıl satacaksınız? İşte tam burada işin içine büyülü sözler giriyor; “Acıklı Hikaye''! Dram… Kahramanımız rüyadan uyandıktan sonra aklınıza bu sorular geliyorsa içten içe dolandırıldığınızı hissedebilirsiniz. Vasatın altında bir korku filmi izleyeceğinizi anlamışsınızdır ve bu filmi satmak için bize acıklı bir hikaye uyduracaklarını…

            “Aramızdaki Sözler''. Havalimanında olayların ters gittiğini fark ettiğinizde iş işten geçmiş filmimizi çoktan hedefine ulaşmış buluyorsunuz. Ne yalan söyleyeyim, iyi bir film izleyeceğim dedim. Bu esnada karakterlerimiz ustaca oluşturuluyor. Uçuş nedenlerini öğrendiğimizde ise yine iş işten geçmiş oluyor çünkü seyirci; oyuncular ne dese inanacak halde… Birbirlerine tezat iki karakter ve birbirlerine muhtaç çünkü uçak kiralayıp yolculuklarını gerçekleştirecekler. İyice cezbedip duruyor bizi film. Filmin başlamasına neden olan olay ustaca işlenip hızla geçilerek, esas olaya geliyoruz. Ama gelmeden hemen önce film karakterlerini o kadar net çiziyor ki her iki karakterinin dolaplarının nasıl olduğunu biliyoruz. Biri aşırı dağınık, biri aşırı toplu… Ardından uçak kazası gerçekleşip filmin temposu biraz yavaşlayınca hafif bir düşünce başlıyor, önünde bu kadar süre varken neden bu kadar aceleyle karakterleri net bir şekilde çizdin? Cevabı hazır; Şimdi bu köşeli karakterlerin altını dolduracağım. köşeler yumuşayacak ve çöpten adam görüntüsünden gerçek insana dönüşecek. Aman Allahlım mükemmel bir film bizi bekliyor. Belki daha 10 dakika bile olmadı film başlayalı…

aramizdaki-sozler-1.jpg

            “Djam - Aman Doktor''. Film başladığında çoktan ailenin geçim kaynağı tekne bozulmuş durumda... İnsanın, daha dur, film yeni başladı, diyesi geliyor.

ÖNEMLİ NESNE
“Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar''. Filmin kötü olayı, seyirciye nesnemizi bulması için yalvarıyor. Neden mi? Çünkü yokmuş gibi davranıyor. Bir düdük nasıl yokmuş gibi davranılır? Kahramanımızın kardeşi tarafından kaybedilerek. Düdük, kardeşe annesi tarafından veriliyor. Annesi verirken diyor ki, öcü gelirse öttür, ben hemen gelirim. Anne bunu söyledikten hemen sonra da öcü geliyor ama kardeş düdüğü kaybediyor. Anne ve baba yine de gürültüyü duyup geliyor. Kardeşin en fazla beş-altı saniye elinde tuttuğu düdük, filmin sonlarına doğru kardeş için çok ama çok önemli oluyor. Kahramanımız kardeşi düdüğü kaybettiğinden yaklaşık 50-60 yıl sonra diyor ki, “o düdüğü almalıyım, kardeşim için çok önemli''. Bir; kardeş düdüğü filmin başlangıcında kaybediyor. İki; anne, kahramanımız olan kızın bir hatası yüzünden filmin başlangıcında ölüyor. Üç; yine filmin başlangıcında Anne, öcü geldiğinde bu düdüğü öttür, ben gelirim diyor. Bilin bakalım filmin sonunda ne oluyor? Ama elbette önemli olan, nasıl anlattığın? Kız çocuğunun dayak yemesi nedeniyle duygularımızı köpürttüler. İyi bir annenin ölümüyle vicdanımızı sızlattılar. Korku filmi olduğu için de arada “böh'' dediler. Eee, filmin sonunu da biliyoruz. Düdük de var, annenin; öttür düdüğü ben gelirim dediği… Korku filmi, öcü var. Kahramanımızın bir hatası yüzünden ölen bir anne var. Düdük var. Ölen bir anne var. Kahramanımızın hatası var. Düdük, anne, kahraman, öcü… Eee filmin başlangıcında her şeyi verdik. Yolculukta yani süreç içinde ne olacak, “böh'' demekten başka... O zaman filmi satmak için acıklı öğemizi biraz daha destekleyelim, o da yolculukta…

ruhlar-bolgesi-son-anahtar-1.jpg

            “Aramızdaki Sözler''. Nesnemiz uçak ama uçmuyor. Bir aşkın kuluçkalığını yapıyor. Karakterlerimiz net bir şekilde çizilmişti. Köşeleri belli bir çöpten adam kadar net. İşte bu uçakta çöpten adam çizimlerinin içi doldurulacak ve karşımızda canlı kanlı insanları göreceğiz diye düşünüyoruz. Ama düşündüğümüz olmuyor. Köşeler daha kalın çiziliyor. Kalemle bir kez daha üstünden geçiliyor. Ama olsun daha yolculuğumuz var. İçini dolduracak zamanımız var. Çünkü 10 dakika olmadan başlangıcı atlattıysak önümüzde daha çok vakit var demektir. Ama düşen uçak içinde yaklaşık yarım saat geçiriyoruz. Yine olsun; akıcı, ilgi çekici ilerliyor. 10 dakika da neler yaptılar diye düşünüyoruz. Ama bir dakika durun; bir anda çöpten adam erkeğe bir kalp çiziliyor. O da çöpten… Kadın çöpten adamımız ise gazetecilik gereği meraklı davranıyor ve erkeğin özelini öğreniyor. Karakterlerimizin içini doldurulmadan onlara ek yapılmaya başlanıyor. İş biraz çetrefilleşiyor. Ama yine çözüm var. Erkek ve kadının geçmişinden sahneler gösterir karakterlerin içini doldururuz. Biraz yavan olur ama çözülür. Merak etmeyin geçmişten de sahne yok. İçleri doldurulmadan ek yapılması, neden sorun? Çünkü karakter var dedik. Tip değil. Özetle tip öykü içinde değişime uğramaz. Yani cimri ise eli açık olmaz. Ama filmin baş erkeği mantıklı, soğuk bir tip olarak çizildi. Evet, karakter dedim. Çünkü karakter olması lazım. Mantıklı, soğuk bir tipe tam tersi bir tipin aşık olması için ikisinden birinin değişime uğraması lazım. Ama erkek tipin içini doldurmadan değişimi başlattılar. Yani karikatürize olmaya mı başladı? Sorunlar baş göstermeye başladı. Erkek karakterinin nasıl ve nedenlerini vermeden değişimi başlattılar. Ama daha duygu dolu bakışlar başlamadı, o yolculukta. Aslında aşk yuvasının kuluçkası olan nesnemiz uçak peki neden önemli? Çünkü o uçak kahramanlarımızı zorlu hava koşullarından koruyor ve hayatta kalmaları için bir umut sunuyor. Ama o umudun gerçekleşmesi, milli piyangonun size çıkmasından daha zor. Yine de zorlu hava koşullarının yarattığı çaresizlik, sizin o umuda sarılmanızı sağlıyor. Tanıdık geldi değil mi? Sonu olmayan fakirlik… Müthiş bir kısır döngü… Her türlü gerçekliğe gebe… Yani erkek kahramanımız ve kadın kahramanımız, içlerinden birinin bacağını kesip yemeye karar verseler; inanırız. Peki bu aşk inandırıcılığını neden kaybediyor? Neden karikatürize oluyor? O da yolculukta yani süreçte. Mükemmel bir dramımız var. Hele bir de bu aşka engel üçüncü bir kişi varsa… Hele bir de filmin sonunda birbirlerine koşarak sarılırlarsa… Mendilleri hazırladınız mı? Çünkü hepsi var! Ama gözyaşı olmuyor. 

“Djam - Aman Doktor''. Nerede kalmıştık? Tekne çoktan bozuldu… Bozuk parça ailenin deli dolu kızına teslim ediliyor. Ailenin birbirini sevdiği de belli… Kız gemiye biniyor ve İstanbul’a varıyor. Yahu filme 5 dakika geç girsek, kritik olayı ve önemli nesneyi göremeyeceğiz. Ama daha yolculuk, yani süreç var.

YOLCULUK
“Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar''. Sonunda yolculuk yani süreç başladı. Ne mi oldu? Son dönem “Kapan - Get Out'' filmindeki gibi korkunun altından acı bir gerçek çıktı. Arada “böh'' dediler. Öcüler falan etrafta… Film bitti mi, bitmedi. Çünkü daha düdüğü öttürmedi. “Kapan'' başarılı oldu ya belki bu filmde de yer bu denklem dediler herhalde ama yemedi. Bir acı daha eklediler. Hem de yürekleri yakacak kadar… Ama olmadı… Ama duygular köpürmedi değil...

Yani filmi satabilmek için dramı yüklediler de yüklediler. Çünkü filmi izleyip de beğenmemizi sağlayacak bir şey yok. Ama duygusallaştırırsak, belki satarız demişler. Çünkü bu serinin dördüncü filmi… Başkarakterimizin geçmişine bir yolculuk yapalım, son vurgunu da yapıp tarihin dolandırıcılar alt başlığına ismimizi yazalım demişler.

            “Aramızdaki Sözler''. Ne kadar sürede, nereye gideceğini bilmeden, donarak ölme tehlikesiyle dağdan iniş yolculuğumuz başladı. Ne yalan söyleyeyim, yine akıcı ve ilgi çekici ilerliyor. İmkansızlığın içinde hayatta kalma savaşı… Müthiş bir kısır döngü… Her türlü gerçekliğe gebe… Yani karakterlerimiz yıkık bir dağ evi bulup, içine sığınıp, sevişseler hiç yadırgamadan inanırız. Kaldı ki oluyor ve inanıyoruz. Ama aşk bir türlü inandırıcı gelmiyor. Bu arada duygu dolu bakışmalar başladı. Tiplerde de değişim başladı ama neden sonuç ilişkisi… ''Sen olmasan ben burada ölürdüm, yok yok sen olmasaydın ben buralarda ölürdüm’den öteye gitmeyen bir neden sonuç ilişkisi… Kadın, erkeğin özelini gizlice öğreniyor. Erkek de, bana normalde yapmayacağım şeyler yaptırıyorsun, gibi sözler ve tavırlarla; ortaokul-lise çağlarındaki cilveleşme yöntemleri ile kadına yanaşıyor. Sonunda erkeğin itirafı ve sevişme… Arada afili cümleler, kaslı erkek, ölümden dönen kadın yok değil hani… O imkansız koşulları atlatıp şehre varıyoruz. Ama film bu esnada inandırıcılığını hiç kaybetmiyor. Umut ve hayatta kalma mücadelesinin neler yapabileceğini çok hoş bir şekilde bize gösteriyor. Film karakterlerin zıt olması ise hayatta kalmada birbirlerini tetikleme görevi görüyor. Peki aşk? Şehirde de devam ediyor. Dağdan kurtulmanın verdiği etki ile şehre alışamama, anlamlı bakışlarla çok güzel bir şekilde seyirciye hissettiriliyor. Düğününe yetişmek için uçak kiralayan kadın karakterimiz, dağdan döner dönmez ne yapmıyor, evlenmiyor. Bir süre daha evlenmiyor. Evlenmekten vazgeçiyor. İşte tam burada çürümeye başlıyor film. Çünkü gerçekten aşık olduklarına inandırmaya çalışıyor bizi. Bakışlardan aşk anlaşılıyor da senaryo klişelerden geçilmediği için senaryodan aşkın kokusunu bile almıyorsun. Evet, sonunda birbirlerine koşarak sarılıyorlar ama…

            “Djam - Aman Doktor''. Yolculuk karakterimizin başından geçen birbirinden hoş olaylarla bizi Yunanistan’a götürüyor. Yolculuğun başında tanıştığı Fransız kızla geçirdiği vakitler; kavgaları, eğlenceleri ile bize dostluğun tanımını yapıyor. Yunanistan’ varmadan ise tanımadığı bir aileye yardım etmek zorunda kalmaları; korkuları, umutları ile bize insanlığın tanımını yapıyor. Yunanistan’da ise kahramanımızın ailesinin başından geçenler; acıları ve sevinçleri ile ailenin tanımını yapıyor. Bu arada yolculuk esnasında yunan ve türk kültürünün nasıl kardeşçe olduğunu da görüyoruz.

SONUÇ
Üç tane film ve üç dram… Ama ilk film “Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar'', filmi satabilmek için drama yüklenmişler de yüklenmişler. Fakat korku filmi olduğu için ister istemez dramın nedenini korkuya bağlamışlar. Çünkü filmde yeni bir şey yok. Bu film serinin dördüncü filmi. Başkarakterimizin geçmişine bir yolculuk yapalım, acı bir çocukluk koyalım, bunu da başka acı olaylarla besleyelim; duygusallaştırırsak, belki satarız demişler. Son vurgunu da yapıp tarihin dolandırıcılar alt başlığına ismimizi yazdıralım... Korkuyu satmak için dramı kullanarak bizi kandırmaya çalıştılar.

            “Aramızdaki Sözler'' filminde ise zor doğa koşulları ile güçlü bir aksiyon yaratmayı başarmışlar ve buradan bir aşkın doğduğuna inanmamızı beklemişler. Ama dramı oluştururken neden sonuç ilişkisini abartılı gerçeklikle örtbas etmişler. Senaryonun bu açığı da oyunculuklara yansımış ve aşk sahnelerinde, özellikle İdris Elba’nın başarısızlığı ile sonuçlanmış. Bu da bende, dramı satmak için aksiyonu kullandılar, gibi bir düşünce doğurdu.

            “Djam - Aman Doktor'' filminin ise, üstteki iki filmden senaryosu başarılı. Ayrıca Djam filminde yukarıdakilerden farklı olarak, duyguları zıddı ile görüyoruz. Yani sadece başarılı bir neden sonuç ilişkisi kurmuyor. Acının neden-sonucunu başarılı bir şekilde kurduktan sonra sevincin de neden-sonucunu başarılı bir şekilde kuruyor ve acı ile sevinci neden-sonuç ilişkisin de olduğu gibi birbirine bağlıyor. Film anlattığı bütün duyguları bu şekilde ele alıyor. Onun sayesinde karşımıza samimi, gerçekçi ve güzel bir film çıkarıyor. Peki Djam - Aman Doktor filmi duyguları zıttı ile anlatmasaydı nasıl bir film olurdu? Yani sadece; kavga, korku ve acı üzerinden gitseydi… Muhtemelen kötü bir film olurdu çünkü yapım kalitesi düşük. Gerçekliğini de yitireceği için neden sonuç bağı zayıflardı. İşte ekstramız yine devreye giriyor. “Enes Batur Hayal mi Gerçek mi'', her daim izlenmek istenecek güçlü bir hikayeye sahip. Zor durumdayken bir anda güçlenen bir kişi… Bu kişi gücüne güç kattıkça kişiliğini kaybedip yanlış şeyler yapıyor. Ardından dostlarını yitirmesi ile gerçekleri anlıyor ve özüne dönmeye çalışıyor. Mantıklı bir neden sonuç ilişkisi. Dramı doğaüstü bir kavrama bağlayıp gerçeklikten koparmamışlar, olağan üstü olaylarla neden sonuç ilişkisinin inandırıcılığını kaybetmesine neden olmamışlar, ama duyguları zıttı ile anlatmamışlar, yapım kalitesi düşük. Yani Djam - Aman Doktor filmine göre bir öğesi eksik. Ama o öğe olmaması; insan bedeninde kalp olmaması gibi bir şey. Düşünsenize “Babam ve Oğlum'' filmindeki o kahkahalar olmasa idi, filmin sonundaki o gözyaşları olur muydu? Her yerde, her zaman olduğu gibi, her şey zıddı ile var. 

babam-ve-oglum.jpg

"3 Film Birden, Bir de Ekstra" haberi, 23 Ocak 2018 tarihinde yazılmıştır. 23 Ocak 2018 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan 3 Film Birden, Bir de Ekstra haberi 2018 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. 3 Film Birden, Bir de Ekstra 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 28 Mart 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 13:23 "TKP'liyim, AKP'ye oy vereceğim" demişti, AKP'nin Gençlik Kolları yöneticisi olduğu ortaya çıktı!
  2. 13:23 Anket şirketi şaşkına döndü, sonuçları yeniden kontrol edecek!
  3. 13:04 Ankara seçim anketi şok etti: Asal Araştırma inanmakta zorlandı!
  4. 12:58 Yaz saati uygulaması başlıyor: Saatler bir saat ileri alınacak!
  5. 12:58 Ankara ve İstanbul için yepyeni bir seçim Kararı!
  6. 12:58 Karabük'te sosyal medya skandalı: 8 kişi gözaltına alındı!
  7. 12:56 Putin: Polonya ve Baltık Ülkelerine Yönelik Saldırı İddiaları 'Tamamen Saçmalık'
  8. 12:51 İsrail'in Gazze Saldırıları: 62 Filistinli Hayatını Kaybetti,Kızılay Çalışanları Serbest Bırakıldı
  9. 12:47 Telefon Ekranınızı Ters mi Düz mü Tutmak: Artılar ve Eksiler
  10. 12:40 ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi Yarın Ankara’ya Geliyor
  11. 12:06 İrlanda, Gazze'ye Destek: Soykırım Davasına Müdahale Ediyor!
  12. 11:55 Karayip Korsanları yeniden çekilecek... Johnny Depp filme dönüyor mu?
  13. 11:45 Altaylı, YÖK'ün denklik kararını sert eleştirdi: "Bunun tek sonucu felaket!"
  14. 11:41 Kuşum Aydın isyan etti: Param bitti
  15. 11:35 Süleyman Soylu icralık oldu: Borcunu 7 gün içinde öde yazısı gitti
  16. 11:24 Karar yazarı Mehmet Ali Verçin: Ey Ak Partililer, Ak Partiyi seviyorsanız Ak Parti’ye oy vermeyin
  17. 11:21 YSK seçim hazırlıklarını tamamladı; Türkiye, önce büyükşehirlerde kazananları öğrenecek
  18. 11:20 Sabancı'dan dev hisse devri: Hisselerin satışı tamamlandı!
  19. 11:19 10 Yunan Adası'nda kapıda vize heyecanı! Bayram tatiliniz hazır mı?
  20. 11:19 Evrenin gizemleri birer birer çözülüyor! Kara deliğin manyetik alanları görüntülendi
ABC Kritik Haberleri