CHP'li Kara: Rezilliklerine bir yenisini daha eklediler

Röportaj: Çağdaş Gökbel / Fotoğraflar: Emine Ertaş

Antalya milletvekili Niyazi Nefi Kara Mecliste görüşülen cinsel istismar yasasını, Antalya’da son günlerde artan terör olaylarını ve Türkiye’nin geleceğine dair düşüncelerini ABC Gazetesi muhabiri Çağdaş Gökbel’e anlattı.

Ülkede bir iç savaş ortamının hazırlanmaya çalışıldığına dikkat çeken Nefi Kara emperyalistlerle iş bilirliği halinde olan siyasal öznelerin ülkeyi falakete sürüklediklerinin altını çizdi.

Son dönemlerde Antalya’da insanları tedirgin edecek boyutta olaylar vuku buluyor. En son Hurma bölgesinde çıkan çatışmada 1 kişi öldü 1 kişi ise yaralı ele geçirildi. Bu olaydan önce bir uzman çavuş çakırlar mevkiinde şehit olmuştu. Yayın yasağı olduğunu biliyorum, ancak bu kentin vekili olduğunuz için Antalya’da neler olduğunu bize anlatır mısınız?

Aslında bizimle dahi bu bilgileri paylaşmıyorlar. Bu kentte yaşayan bir gazeteci olarak hassasiyetinizi anlıyorum. Yayın yasağı meselesi iktidarın kullanışlı bir aracı haline geldi. Daha öncede bildiğiniz üzere Kemer yolu üzerinde askeri araçların geçişi sırasında iki kez saldırı olmuştu. Hatta liman tarafında bir çatışma olmuş ve balıkçı barınakları zarar görmüştü.

O dönemde bizde bir açıklama yapmıştık. ''Kentin içerisindeki insanlarla uğraşacağınıza, burnumuzun dibine kadar gelen terörle uğraşın’ demiştik. Demokratik hakları için mücadele eden insanlara karşı sert önlemler almakta mahirler. Bu meselede ise yeterli önlemlerin alınmadığı açıkça ortada. Şehit edilen uzman çavuşumuz uzaktan yapılan bir atışla hayatını kaybetmiş. Bu şu manaya geliyor; bölgeye yerleşmiş ve iyi biçimde konuşlanmışlar.

Hurma bölgesindeki çatışmaya gelecek olursam; bazı iddialar var, el bombası atma girişiminde bulunulduğuna yönelik, hatta bunun bir canlı bomba olabileceği de söyleniyor bunların hepsi iddia tabi. Neticede bir kişi ölüyor diğeri de yaralı ele geçiriliyor. Tüm bunlar bize kentin güvenlik yönünden ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Valiliğin bu konuyla alakalı gereken öz veriyi göstereceğine inanmak istiyorum. Vatandaş hak mücadelesi için kent içerisinde yürümek istediğinde Tomalar harekete geçiyor, polisler her türlü donanımla insanımızın karşısına çıkarılıyor, sivil toplum örgütleri bu ortamda hareket edemezken kenti yönetenler hak arama mücadelesinde olan insanlarımızı rahat bırakmalıdırlar. Dilerim bundan sonra kimsenin burnu bile kanamaz.

Başkanlık sistemi tartışmalarını göz önünde bulundurarak, HDP’li vekillerin ve Eş genel başkanların tutuklanmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Biz halkın oylarıyla seçilmiş insanların kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan tutuklanmasına kesinlikle karşıyız. Geçmişte MHP’li vekiller için mücadele etmiştik. Şimdide HDP’li vekiller için bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Gelecekte AKP’li vekiller içinde aynı tavrı ve duruşu sergileriz. Kesinleşmiş bir karar olmadan insanları sadece söyledikleri şeyler yüzünden tutuklanması doğru değil.

“Başkanlık sistemi için başbakanlığa dahi kayyum atadılar''

Tabi böyle bir meselede zihniyetinizin ne olduğu çok önemli. İşine geldiğinde sandık iradesi diyen ancak işine gelmediğinde ise %86 gibi bir oranla oy almış insanların iradelerine ipotek koymaktan çekinmeyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Mesele kendi sandığı olduğunda saygı duyan bir anlayış şimdi birde belediyelere kayyum atıyor. 12 Eylül zihniyetinin devamıyla mücadele ettiğimizin farkında olmak zorundayız. Halka ya bizim istediğimizi seçersin ya da sonuçlarına katlanırsın diyerek kafalarının arkasındaki gerçekleri açıkça önümüze serdiler. Başkanlık sistemi için başbakanlığa dahi kayyum atadılar.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) başkanlık sisteminin getirilmesi hususunda hükümetle anlaşmış gibi görünüyor. Gelinen bu noktada CHP nasıl bir mücadele hattı örmeyi düşünüyor?

MHP’nin tavrı kendilerince var olan bu filli başkanlık durumunu kaldırma yönünde. Sınırsız ve sorumsuz Cumhurbaşkanın sınırlarına çekilebilmesi için bunun zorunluluk olduğunu düşünüyorlar ve bizimle konuşurken düşüncelerini bu şekilde dile getiriyorlar.

Şimdi tüm bu gelişmeleri değerlendirmeden önce 2010 referandumuna geri dönmek zorundayız. İktidar bugünkü ivmesini o günlerden aldı. Cemaatçisinden tutun, bugün içeride olan liberaline kadar hepsi tüm bu olanlardan dolayı suçludur. Hatta o dönem bu cemaatçiler mezardakiler dahi kalkıp evet oyu verecek demişti. HDP’nin boykot tavrı ve kendisini sosyalist sanan bir gurup yetmez ama evetçi hepsi aynı günahın ortağı oldular. Cumhuriyet halk partisi ve sol yelpaze içerisindeki bazı arkadaşlarımız yazın o sıcağında neden hayır oyu vermemiz gerektiğini insanlara anlatmaya çalıştı. Hatta AB bile bu referandumda AKP’ye destek oldu. Biz ise 28 maddenin tamamına karşı çıktık. Göze hoş gelen iki maddeye kanarak kanmak mı olur bunun adı da bilmiyorum ama AKP’nin isteğine evet diyerek önünü açtılar. Bugün geldiğimiz noktada insanlar sendikaya ya da herhangi bir partiye üye oldukları gerekçesiyle işlerinden atılıyorlar. Şuanda aynı yasalar işliyor ve insanlar tek tek hapse atılıyor. Düşünce özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak bir yana, geldiğimiz noktada 2010 referandumunun sonuçlarını yaşayarak görmüş oldular. Hukuk herkese eşit bir biçimde işlemeli ben böyle düşünüyorum.

MHP’ye gelecek olursam. AKP açık bir biçimde MHP’yi parçalama sürecinin içerisine girmiş durumda. Parti içerisindeki guruplar tek tek ihraç ediliyor ve parti içindeki krize rağmen kongre dahi yapamadı. Özetle Devlet Bahçeli muhalefet olarak gördüğü gurubu bertaraf etmiş durumda. MHP tabanında ciddi sorunlar var, bu durumdan rahatsızlar ancak sağ geleneğin demokrasi gibi alışkanlıkları olmadığından tıkanmış durumdalar. Sonuç olarak AKP geçmişte HAS parti için nasıl bir yol haritası izlediyse, MHP içinde onu uyguluyor. MHP’yi yutma peşindeler.

15 Temmuz sonrası televizyonlarda en dikkat çeken değerlendirmeyi Erol Mütercimler yaptı ve bir iç savaş uyarısında bulundu. Siz gelecekte böyle bir ihtimalin gerçekleşebileceğine inanıyor musunuz?

Bu ihtimali zorluyorlar. AKP ve onun arkasındaki emperyalist güçler 2002’den beri ülkenin temellerini dinamitliyorlar. Şimdi ucube bir yasa çıkarma derdine girdiler. Toplumun sinir uçlarıyla bilerek oynuyorlar. Kendi ağızlarıyla zamanında emperyalist bir projenin eş başkanı olduklarını açıkça söylemişlerdi zaten. Şimdi ülkede bir darbe girişimi oldu ve buna bir şekilde dahil olduklarını düşünüyorum. Dahil olmasalar bile devletin her kademesine yerleştirdikleri ve kayırdıkları adamlar tarafından bu iş yapıldı. Neticede her darbede olduğu gibi bedeli yoksul halk ödüyor. Döviz fiyatlarının geldiği nokta ve ekonominin çöküşe doğru hızla sürüklenmesi tüm bu verileri dikkate aldığınızda yıkımdan kaçmanın bir yolu yok. İktidardaki bu kafa yapısıyla devam ettiğimiz müddetçe bu böyle.

Çocukluğumda duvarda yazardı; ''Zam zulüm işkence işte faşizm’ diye. İşte tam da bu noktadayız. Kürt halkıyla olan durumu germeye çalışıyorlar. Ancak Kürt halkı ayrılmak istemiyor. Ülkenin en güçsüz olduğu dönemde kurtuluş savaşı döneminde ayrılmadılar. Sürekli olarak çeşitli provokasyonlar yapılıyor. Neyse ki neticesi kötü olmadı. Alevi vatandaşlarımızın üzerine geliyorlar, onlarda sunilerle çatışmamak için direniyor. Gelecekte de direnmeye devam edeceklerini düşünüyorum.

“Tüm bu olanları bir araya getirdiğinizde emperyalist ülkelerle bağı olan siyasal öznelerin yaptıkları işbirliklerin bedelini ödüyor halkımız''

Tüm bu olanları bir araya getirdiğinizde emperyalist ülkelerle bağı olan siyasal öznelerin yaptıkları işbirliklerin bedelini ödüyor halkımız. Şimdi sorumsuz Cumhurbaşkanımızın bir danışmanı var, emekli tuğgeneral. SADAT diye bilinen silahlı örgütün başında. Bu zat geçmişte başkanlık sistemi ve ülkenin federatif bir biçimde yönetilmesinin tartışılması gerektiğini söyledi. Düşünebiliyor musunuz bu adam hala danışman ve görevine devam ediyor. Paramiliter bir gücün başında. Artık bu örgütün neye benzediğini bilmiyoruz. IŞİD benzeri bir örgüt müdür? Gelecekte çeşitli acılar yaşayarak deneyimlemeyiz umarım. Şimdi emperyalistlerle işbirliği halindeki güçler bu emellerini gerçekleştirmek için anayasaya saldırıyorlar. Büyükşehir yasası çıkarıyorlar etrafından dolanıyorlar vs. Cambazlıkta ustalar.

Tüm bu senaryoları bozabilmek için CHP 3 Aralıkta Adana da Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz diyor. Vatandaşlarımızı bu mitinge destek olmaya çağırıyorum. Çok geç olmadan mücadeleye atılmak zorundayız. Cumhuriyet halk partisi olarak sokakta ve mecliste en sert muhalefeti yapmak zorundayız. Kurtuluş savaşına nasıl bir inanç ve kararlılıkla başladıysak bu meseleye de bu perspektiften bakmalıyız.

Meclis'e getirilen cinsel istismar yasası kamuoyunda sert tartışmaların çıkmasına neden oldu. Ülkenin pek çok sorunla cebelleştiği bugünlerde böyle bir yasa tasarısını nasıl meclise taşıdıklarını bizimle paylaşır mısınız?

Aceleyle gece yarısı genel kurula getirdikleri bir yasa tasarısı bu. Utanılacak bir önerge, insanlık adına utanılacak bir şey. O gün mecliste akşamüzeri böyle bir mesele yoktu ortada. Bir anda gece yarısı böyle bir tasarıyı getirdiklerinde şaşırmadık desek yalan olur. Bunu aceleyle getiriyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz dedik. Amaçlarında başka bir şey var birilerini mi aklamaya çalışıyorlar ama bunun kim olduğunu bilemiyoruz tabi. Sonra birde utanmadan çocuk gelin yüzünden dağılan aileler ve mağduriyetler üzerinden rezilce bir mazeret ürettiler. Özrü kabahatinden büyük demek bu olsa gerek. İnsanlarımızda şunu artık kafasına sokmak zorunda 18 yaşından küçük birisini zorla veya gönlü olsa dahi evlendirmek suçtur. İnsanlığın geldiği uygarlık düzeyinde bunu tartışmak dahi zulüm.

“Sadece 18 yaş altındaki değil, 18 yaş üstündeki bir insana tecavüz etmek suçtur''

Bu tasarıyla kimleri aklamaya çalışıyorlar? Kim kardeşim bu mağdurlar? Ben size söyleyeyim Karamandaki erkek çocuklarına tecavüz eden sapıklar. Daha sonra Adıyaman’da imam hatip yurdunda öğrencilere cinsel istismarda bulunan insan müsveddeleri var. Tabi şimdi cemaatler AKP’nin koruması altında olduğu için meydanı boş buldular, her türlü sapıklığı özgürce yapıyorlar. Biri çıkıyor 6 yaşındaki çocukla olun diyor öbürü çıkıp eskiden biz bu işlere bademleme derdik diyor. Bunlar tabi AKP’ye göre fikir özgürlüğü kapsamına girdiğinden dokunulmuyor. Sadece 18 yaş altındaki değil, 18 yaş üstündeki bir insana tecavüz etmek suçtur. İnanabiliyor musun oturduk şimdi bunları anlatmaya çalışıyoruz. Toplumun ne kadar geriye gittiğini hala göremeyen varsa geçmiş olsun.

Salı günü bu yasa tasarısı geçmeyecek. Ancak bu yasa tasarısı onların üzerine kara bir leke gibi yapışacak. İktidarları döneminde yaptıkları rezilliklere bir yenisini daha eklemiş oldular. AKP’nin beyninin arkasında insanlıkla ilgili bir mesele olmadığı için ayyuka çıkıyor bu işler. Biz bu yasa tasarısının geçmemesi için CHP olarak elimizden gelenin fazlasını yapmaya ve en sert muhalefeti göstermeye çalışacağız.

Madem bende bu yasa tasarısı yüzünden böyle bir soruyu sormak zorunda kaldım, bunun benim içinde bir ağırlığı olduğunu belirtmek isterim. Bu tür şeyleri konuşmak zorunda kaldığımız bu günlerde kadınlarımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?

Her ananın yani her kadının böyle bir garabete karşı çıkması gerekir. Sadece kadınları ilgilendiren bir mesele değil zaten. Tüm insanlığın bu barbarlığın karşısında dimdik durması ve mücadele etmesi gerekmektedir. İnsan olan herkesin bu yaşananları unutmaması ve hayatın her alanında bu zihniyetle yılmadan mücadele etmesi gerekiyor. Bu yüzden kadın, erkek hep birlikte omuz omuza geleceğiz, mücadele edeceğiz ve biz kazanacağız.