Bir Fethullahçı-Liberal ortaklığının hikâyesi: İştar Gözaydın vakası

Bir Fethullahçı-Liberal ortaklığının hikâyesi: İştar Gözaydın vakası

Bir Fethullahçı-Liberal ortaklığının hikâyes... Başlıktan yazının içeriğini okuyucular rahatlıkla tahmin edebilecektir lakin bu tahminleri gerçekleştirmeden evvel bir önemli hususu belirtmem gerekiyor. Eli kalem tutan, herhangi bir silahlı örgütün eylemine iştirak etmemiş,...

Başlıktan yazının içeriğini okuyucular rahatlıkla tahmin edebilecektir lakin bu tahminleri gerçekleştirmeden evvel bir önemli hususu belirtmem gerekiyor. Eli kalem tutan, herhangi bir silahlı örgütün eylemine iştirak etmemiş, özgür düşüncelerini beyan etmekten öteye geçmemiş bilim insanlarının tutuklanması veya görevlerinden el çektirmesi hiçbir hukuk devleti ilkesine sığmaz. Bu bağlamda Türkiye’de akademik özgürlükler AKP iktidarında özellikle 2007’den sonra inanılmaz bir baskı altında eziliyorken, ismine veya görüşüne bağlı kalmaksızın zulme haksızlığa uğraşmış bütün akademisyenlerin mağduriyetlerinin bir an evvel giderilmesi hukuk devletinin en önemli vazifelerinden birisi olarak karşımızda duruyor, durmaya da devam edecektir.

Lakin bu süreçte özellikle bahse konu kitle içerisinde bir akademisyenin ismi son günlerde tekrar tekrar dillendiriliyor. Tutuklanmasına müteakip yurtdışı kaynaklı çok sayıda kampanya başlatıldı serbest bırakılması adına. Ne ilginçtir ki, Türkiye’de de AKP yandaşlarının bile tepkisini çekmişti bu tutuklama. Eskilerin İslamcısı, sonraların Aydın Doğan’cısı ama her daim sadık Erdoğan’cı Ahmet Hakan’dan, müstafi Başbakan Davutoğlu’nun prenseslerinden Ceren Kenar’a kadar çok ilginç bir skalada kendisine destek mesajları yağdı. Şu anda tutuklu olan veya KHK’larla görevlerinden el çektirilen binlerce akademisyenden kat be kat fazla şekilde ismi lanse edildi. Hatta son günlerde, araştırmacı gazetecilerden İsmail Saymaz kendisi hakkındaki iddianamenin eksik kalan hususları haberleştirilerek kamuoyunun dikkati tekrar kendisine yöneltmişti. Bahsettiğim isim, FETÖ soruşturmaları kapsamında Aralık ayında gözaltına alınıp, silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla tutuklu olarak yargılanan akademisyen İştar Gözaydın savaşır.

Son günlerde kendisi hakkında yapılan bu haberlere veya açıklamalara göz atınca, iddianamedeki eksikliklerle birlikte İştar Gözaydın’ın Fethullah Gülen Cemaati ile hiçbir bağının olmadığı, tek bağının Cemaat kurumlarından birisi olan Gediz Üniversitesi ile profesyonel bir iş akdinin olduğu, din-devlet ilişkileri alanında bu denli önemli bir akademisyenin Cemaatler üzerine çalışma yapmasından daha doğal bir durumun söz konusu olmadığı defalarca vurgulanmış. Kendisinin özellikle Alevilere yönelik bazı saptamaları ve TR’deki Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden bazı laiklik saptamaları tarafımca eleştirilecek akademik çalışmalarının başında. Ama bu tartışmaların ne yeri ne zamanıdır elbette hele ki Türkiye’nin genelinde akademik özgürlüklerin ahvali bu denli kötü durumdayken.

Fakat, Gözaydın’ın hem ideolojik bağlamda hem de akademik bağlamda Fethullah Gülen Cemaati ile açık bir ortaklığa giriştiği bu denli aşikar iken, her fırsatta böyle bir durumun olmadığını iddia etmek ve tam tersine bu durumun olduğunu söyleyenlere karşı saldırgan bir tutum sergilemek ciddi anlamda rahatsız edici bir noktaya çıktı. Bu satırları yazarken bile, şimdiden şahsıma hem Cemaat’ten hem Gözaydın’ın bugün bile mensubu olurken pişman olmadığı ''Yetmez ama Evet’çi liberallerden gelebilecek hakaretleri tahmin edebiliyorum. Veya yazının başında bahsetmiş olduğum ölçülebilmesi bir hayli güç hale gelen yurtdışındaki o devasa lobiyi eleştirmeye çalışanların, özellikle yurtdışında akademik açıdan nasıl önlerinin kesilebileceğini de bizzat biliyorum. Yurtdışında Fethullah Gülen Cemaati’ne veya PKK’yı eleştirebilecek, özellikle AKP’nin ikinci döneminde Ergenekon-Balyoz kumpaslarını akademik bir açıdan ele almaya çalıştığı için ''ulusalcı, Ergenekoncu veya faşist’ damgası yiyen Türk akademisyenlerin, bahse konu o lobi tarafından nasıl dışlanacağını da gayet iyi biliyorum. Bahse konu güç öylesine bir güç ki, tutuklandıktan sonra İştar Gözaydın’la ilgilenmedi diye CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na emrivaki ve tehditvari bir tonla İsveç’ten mektup yazdıracak (YAE’ci liberal Umut Özkırımlı’nın Şubat ayında kaleme aldığı yazı*) ;bu mektup sonrasında Kılıçdaroğlu’nun bir kurmayını Gözaydın’a ziyarete göndermesini sağlayacak, yani ana muhalefet partisinin genel başkanını ''tak diye emrediyorum, şak diye yapıyor’ konumuna düşürecek bir güç. 

Şahsım, yıllarca her türlü baskıya rağmen akademik çalışmalarını bağımsız ve nesnel bir şekilde sürdürmeye çalışırken; bahse konu lobinin ve Gülen/PKK sempatizanı akademisyenlerinin ekonomik açıdan yıllarca fonlandığı/destek gördüğü bir ortamda, özellikle yurtdışındaki akademik çalışmalarıma daha yoğun katılmak adına yardım kampanyası açma noktasına gelmiş bir garip akademisyen olarak bu gücü hiçbir şekilde önemsemiyorum. Herhangi bir korkum da yok, arkama yaslandığım bir lobi grubu veya maddi olarak destek aldığım bir Cemaat vs. olmadığı için içim de çok rahat her ne kadar yıllardır türlü zorluklar çeksem de.

Diyeceksiniz ki derdin ne? Derdim; nice insan Ergenekon/Balyoz kumpaslarından bu yana çeşitli çileler çekerken AKP iktidarı ile yetmez ama evet pazarlığına oturan daha sonra da Gülen Cemaati’nin başta Abant Platformu olmak üzere bütün akademik faaliyetlerinin yönetimine dahi katılmak suretiyle bir ortaklığa girişen, Cemaat üyeleri ile ortak toplantılar düzenleyenlerin, bugün Gülen Cemaati ile ilişkisini sadece akademik çalışma boyutuna indirgemeye çalışmasıdır. 

ORTAK ÇIKARLARA DAYANAN BİR KOALİSYON

Peki İştar Gözaydın’ın Cemaat serüveni nasıl başladı? Ne kadar bir geçmişi var bilmiyoruz elbet, lakin 2009 yılında kaleme aldığı bir makale var Fethullah Gülen Hareketi üzerine** .Ve makalesi boyunca Fethullah Gülen hareketinin demokratikleşme için bir şans mı yoksa bir Truva atı mı olduğunu tartışıyor. Bu tartışma boyunca da özellikle Gülen hareketinin İslam ile demokrasi arasındaki uyumsuzluğa dair oryantalist tezleri yanlışlayacak bir örnek olabileceğini savunuyor. Bu bağlamda bakıldığında, katılmadığım birçok noktası olmasına rağmen akademik açıdan bir nitelik içeren çalışma. Ama o zamanlarda Gözaydın’ın yoğunlaştığı konu; Diyanet meselesi. Bu noktada Diyanet’in kaldırılmasına yönelik taleplere şiddetle karşı çıkan Gözaydın, bu noktada devletin dine yönelik müdahale alanının bütün dün ve mezheplere eşit olmak kaydıyla olması gerektiğini savunuyor. Aslında bu açıdan bakıldığında Diyanet’in devlet-din ilişkilerinde tekelleşmesine karşı olan Gözaydın, Diyanet içerisinde yer almak istemeyen grupların ise ayrı bir kurum oluşturmasının engellenmemesi gerektiğini savunuyordu. Fethullah Gülen Cemaati’nin Diyanet perspektifiyle uyuşan bu görüşler, her ikisinin de Cumhuriyetin kuruluş felsefesine 

olan nefreti ve Gözaydın’ın kendilerine karşı menfi olmayan bakış açısı Gözaydın ile Gülen Cemaati arasındaki ortaklığın da başlamasına yol açacaktı. 

Akabindeki süreçte, Gözaydın önce Cemaat’in en önemli fikir toplantılarından birisi olan Abant Platform’una davet edilecek daha sonra da yine Cemaat’in organize ettiği panellerde konuşacak en son noktada Cemaat’in televizyon kanallarında düzenli olarak programlar sunacaktı. Bu süreçte yapılan anlaşmanın içeriği nedir ne değildir herhangi bir bilgim olmadığı için yorum yapamıyorum. Lakin ortada bir ortaklık olmadığını iddia etmek oldukça abestir. Her iki tarafın da karşılıklı yarar sağlayacağı bir menfaatler ortaklığından söz etmek herhalde yanlış olmaz. Tabi bu ortaklığın yansımalarını da görmek zor değil, örneğin 2009 yılında Fethullah Gülen hareketi olarak Cemaati adlandıran Gözaydın, Cemaat ile daha içli dışlı olduktan sonra çalışmalarında Gülen Cemaati’nin kendini nitelendirdiği şekilde ''Hizmet Hareketi’ ifadesini kullanmaya başlıyor. Ve Fethullah Gülen Cemaati’ne yönelik akademik bakış açısı birdenbire kendisini Hizmet Hareketi övücülüğüne bırakıyor. 20 Mart 2015 tarihinde Cemaat’in düzenlediği bir toplantıda Gözaydın, Cemaati şu sözlerle değerlendiriyor***.

“…Hizmet Hareketi’ne de değinen Gözaydın, şunları söyledi: “Hizmet Hareketi’nin Türkiye toplumu için son derece şanslı bir girişim olduğu kanaatindeyim. Eğer sivil toplum adına bu toplumda bir takım hareketler yapıldıysa, sivil alanda bir takım faaliyetler gerçekleştirilebildiyse ben bu sayede olduğu kanaatindeyim. Bunun devam edeceğini de düşünüyorum.''

6 Temmuz 2014 tarihinde gazeteci Tuğba Kaplan’ın Gülen hareketinin Türkiye’nin dönüşümündeki rolüne ilişkin sorusuna ise şu şekilde yanıt veriyor****

Her ne kadar şimdilerde ilginç bir dönemden geçiyor olsa da, hareketin başta eğitim olmak üzere yaptıkları hizmetin yararlı olduğu kanaatindeyim. Değişime açık olan Hizmet Hareketi’nin çeşitli nedenlerle belli alanlarda daha iyi dönüşümler sağlayacağını düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz dönem de buna fırsat veriyor.'' 

İştar Gözaydın’ın Fethullah Gülen hareketi üzerine yapmış olduğu akademik çalışmalarının akademinin olmazsa olmaz şartı olan bilimsellik çizgisinden git gide saptığı hususu şahsi bir eleştirim olarak bu yazının anlatmaya çalıştığı. Ama beni esas rahatsız eden husus Gözaydın’ın ''Gülen Cemaati’ ile bir ilişkisinin olmadığı iddiasıdır. Yaşadığı mahpusluk süreci, bu ülkede kendisinin göz ardı ettiği ya da görmediği 2007 sonrası dönemden bu yana süre giden akademik özgürlüklerin yok edilmesi sürecinin binlerce örneğinden sadece birisi, umarım ülkedeki akademik özgürlüğün yok edilme süreci en kısa zamanda durur ve mağduriyetler bir bir herkes için giderilir. Yalnız bu süreçte bahse konu mağduriyetlerin ilk faillerinden birisi olan FETÖ ile girişilen bir ortaklığın, Gözaydın ve onu destekleyen lobiler tarafından bu şekilde hiç olmamışçasına temize çekilme çabası da her dönemde eleştirilmeye mahkûmdur.

Çağlar Ezikoğlu
Aberystwyth Üniversitesi
Uluslararası Siyaset Departmanı
Araştırma Görevlisi ve Doktora Adayı

*

"Bir Fethullahçı-Liberal ortaklığının hikâyesi: İştar Gözaydın vakası" haberi, 19 Mart 2017 tarihinde yazılmıştır. 19 Mart 2017 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Bir Fethullahçı-Liberal ortaklığının hikâyesi: İştar Gözaydın vakası haberi 2017 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Bir Fethullahçı-Liberal ortaklığının hikâyesi: İştar Gözaydın vakası 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 27 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 03:41 Türkiye'de kaçacak yer kalmadı! 6'lık bir deprem Kayseri'den Mersin'e kadar etkili olabilir
  2. 03:36 Bakan Hakan Fidan, belirli büyükelçilikler için yeni görevleri bildirdi
  3. 03:35 İşte topuk çatlağını silip geçen pratik yöntem!
  4. 03:34 İsrail ordusu, Beyt Lahiya'daki su kuyularının yüzde 70'ini hasara uğrattı
  5. 03:33 Beklenen KDV zammı geldi!
  6. 03:30 Toyota Avrupa, 2024'ün başında yüzde 10 büyüme kaydetti
  7. 03:30 Resmi Gazete'de bugün: 27 Nisan 2024 Resmi Gazete kararları
  8. 03:24 Yerli üretim Renault Duster için fiyat belirsizliği devam ediyor!
  9. 03:23 27 Nisan 2024 Günlük burç yorumları
  10. 03:22 Gününüze tat katacak Huriye tatlısı tarifi: Sadece 4 malzemeli!
  11. 03:20 4 mucize bir arada: Ödemi söküp atan çay tarifi!
  12. 03:19 Mercedes Benz S Serisi ve BMW 7 Serisi'ne Çin'den rakip geliyor
  13. 03:19 Hemen pişsin çok beğenilsin diyenlere irmikli etimek tatlısı tarifi
  14. 03:16 Çin, uzay rüyasına yürüyor: 6 aylık görev başladı!
  15. 03:15 Trabzonspor, 8 yıl aradan sonra ilk defa büyük bir hamle yapmaya hazırlanıyor!
  16. 03:14 Metaverse arsa tutarları düştü: İşte son durum
  17. 03:13 Bu yöntemle yastıklarınız ilk günkü kadar beyaz olacak!
  18. 03:10 Erzincan'da 4.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi
  19. 03:08 Karpuzun aşırı dozu: Aşırıya kaçarsanız böyle olur!
  20. 02:04 Lokanta ve kafelerdeki KDV artışı resmiyet kazandı
ABC Kritik Haberleri