Canan Kaftancıoğlu CHP Tabanının İdeolojisine Uyan Bir İl Başkanı mıdır?

Canan Kaftancıoğlu CHP Tabanının İdeolojisine Uyan Bir İl Başkanı mıdır?

Canan Kaftancıoğlu CHP Tabanının İdeolojisin... Aydın Cıngı    "Bedeli Sosyal Demokrasiden vazgeçmek ise, Sosyal Demokrasiye oy çoğunluğu getirmek için çabalamanın bir anlamı yoktur." Willy BrandtCanan Kaftancıoğlu profilindeki bir kişinin CHP İstanbul İl Başkanlığı’na...

Aydın Cıngı    

"Bedeli Sosyal Demokrasiden vazgeçmek ise, Sosyal Demokrasiye oy çoğunluğu getirmek için çabalamanın bir anlamı yoktur." Willy Brandt

Canan Kaftancıoğlu profilindeki bir kişinin CHP İstanbul İl Başkanlığı’na gelmesi, hem parti içinde hem de parti dışında bir dizi tartışmaya yol açtı. Ülkede ve parti içinde yerleşik düzeni sarsma potansiyeli olan bu siyasetçi her yönden saldırıya maruz bırakıldı. Bu arada, Canan Hanım’ın, CHP tabanının ideolojik yönelimini temsil etmediğine ilişkin iddialar gündeme getirildi.

CHP, kökünü, Batılı sol partiler gibi bir emekçi hareketinden değil, 1920’lerde gerçekleşmiş antiemperyalist bir kurtuluş savaşından almış bir siyasal partidir. Bu nedenle CHP, içinde bulunduğu Avrupa sosyal demokrat parti familyasının benzer partilerinden farklı bir kimlik yapısı sergilemektedir.

Kurulduğu dönemde, bağımsızlık savaşını yönlendirmiş ve daha sonra ulus-devletin inşası ve Cumhuriyet reformları yolunda çaba harcamış asker-sivil kadroların yönlendiriciliğindeki CHP, sosyal demokrasiye evrilme aşamasına, tek parti döneminden sonra, 1960’lı yıllarda, girmiştir. Kökeninden, kurucu kadrolarından ve 1950’ye değin geçirdiği “aydınlanmacı, reformcu'' tek parti döneminden devraldığı “miras'', sosyal demokratlaşma yolunda CHP için bir yandan ateşleyici ama bir açıdan da engelleyici bir etki oluşturmuştur.

Öte yandan, bünyesinde yalnızca endüstri ve post-endüstri dönemi toplum tipleri barındıran Batı ülkelerinden farklı olarak, günümüz Türkiye’sinde bir de pre-endüstri dönemi toplum biçimi göze çarpmaktadır.

Batılı sosyal demokrat kitle partilerinin kendi içlerinde taşıdıkları karşıtlıklar, belli bir doğrultunun “sağ'' veya “sol'' diye nitelendirilen sapmalarından ve bu eğilimlerin oluşturdukları kanatlardan ibarettir. Oysa CHP içindeki karşıtlıklar, yukarıda ipuçları verilmiş olan nedenlerle, bu çerçeveyi aşan varoluşsal nitelikli çatlaklara yol açmakta ve zaman zaman bütünlüğü tehdit edici boyutlara ulaşmaktadır.

Parti içi karşıtlık ve ikilemler araştırması

2016’da gerçekleştirmiş ve yayımlamış olduğum “CHP İçinde İkilemler Karşıtlaşmalar'' adlı araştırma, CHP’nin ideolojik yapısının -içerdiği 9 adet kavramsal karşıtlık / ikilem ve bunlara ilişkin algılar üzerinden- incelenmesine yönelikti. Bu amaçla, 2011 ve 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde CHP’ye oy vermiş seçmenlerin (önemli bir kesimi de CHP üyesi olmak üzere) katılımıyla oluşturulan odak gruplarla ülkenin farklı bölgelerinde yoğun gözlem görüşmeleri yapılmıştı.

Eldeki makale bağlamında bu karşıtlık / ikilemlerden yalnızca aşağıdaki 3 adedini kısaca ele alacağız:

-Kürt sorununa yaklaşım; bastırma / barışçıl çözüm;

-Ulusalcı tutum / evrensel sol değerler;

-CHP, siyasal yelpazenin solunda duruyor / sağa kaymakta veya merkez partisi olmakta.

Bu çerçevede;

-Katılımcının (deneğin), CHP’nin eldeki ikilem bağlamında nerede durduğuna ilişkin algısını (A)

- Katılımcının, CHP’nin nerede durması gerektiğine ilişkin talebini (B) olarak anacağız. 

İkilem 1 - Bölünmez bütünlükçülük / azınlıklara yakın duruş

19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında topraklarının büyük bölümünü yitiren Osmanlı İmparatorluğu, Sevr Anlaşması ile Anadolu’da bir avuç toprakta yaşamaya mahkum edilmişti. 1920’lerde Kurtuluş Savaşı verilerek Cumhuriyet kurulmuş ve “Misak-ı Milli'' sınırları edinilmiştir.

“Sevr sendromu'' diye nitelenen bir tür bölünme fobisi, söz konusu kazanımları elde etmiş olan genç Cumhuriyet devletinin davranış kodlarında yer etmiş ve onu temsil eden CHP’yi ülkede yaşayan azınlıklara ve onların taleplerine kuşkuyla yaklaşmaya yöneltmiştir. Bu eğilim günümüze kadar varlığını, gittikçe azalarak da olsa sürdürmüştür. Oysa bilinen gerçek, tüm dünyada sol yönelimli partilerin, tüm -etnik, dinsel, kültürel vb- azınlıklara, diğer partilere oranla daha yumuşak ve hoşgörülü yaklaştıklarıdır.

Kürtler Türkiye’de, Lozan Anlaşması çerçevesinde hukuken “azınlık'' statüsünde değildir. Ancak Kürtler, ülkenin toplam nüfusu içinde nicelik açısından bir azınlık konumundadır. Ancak, “bölünme'' kavramını gündeme getirdiği varsayılan bir azınlık olarak algılanmakta olduğundan, Kürtlere ve Kürt Sorunu’na yaklaşımın eldeki konuda ölçüt olabileceğini düşünebiliriz.

CHP, çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı Doğu’da ve Güneydoğu’da, örgüt ve parti olarak son dönemin hiçbir seçiminde varlık gösterememiştir. Bunun temel nedeni, CHP’nin Kürt sorununa ilişkin olarak benimsediği milliyetçi devlet partisi tutumudur. Sonuçta bölgenin Kürt yurttaşları, 2000’li yıllarda, etnik Kürt partilerinin milliyetçiliği ile AKP’nin İslamcılığı arasında tercihe zorlanır duruma düşmüşlerdir.

Araştırmamız çerçevesinde elde edilen verilere göre, katılımcıların belirli bir kesimi, CHP’nin Kürt Sorunu’nun varlığını yeterince içselleştirmediği algısına sahip. Bu bağlamda katılımcı çoğunluğunun, partilerinde radikal bir konumlanma değil de, kabul edilebilir gördükleri ''ortalama / genel geçer'' bir “hem o, hem o'' yaklaşımı algısı edindikleri saptanıyor. (A)

Öte yandan, CHP’li katılımcıların bir kesimi, partilerinin bu sorunu “üniter devlet'' öncelikli görmesi dileğinde. Ağırlıklı kesimin partilerinden talebi ise, sorunun varlığının kabul edilerek bu yönde daha aktif olunması yolunda. Hemen hemen hepsi de sorunun legal ortamda ve barışçıl yöntemle çözülmesi ve söz konusu süreçte de CHP’nin başı çekmesi gerektiği görüşünde. (B)

İkilem 2 - Ulusalcı tutum / evrensel sol değerler

Türkiye’de solu temsil eden tek kitle partisi olan CHP’nin genlerinde “ulus-devlet'' inşasıyla son bulan bir ulusçu akım ve ulusal kurtuluş hareketi olduğunu biliyoruz. Sosyal demokrasinin özgürlükçülük, eşitlikçilik, dayanışmacılık, barışçılık, ahlakçılık vb. evrensel değerleri vardır. Ayrıca her ülke sosyal demokrasisinin, bu ilkelerle çelişmeyen ulusal ve yerel bileşenleri bulunur. Örneğin bu doğrultu partilerinin anası sayılan Alman SPD’nin de referanslarından biri, -Marksizmin yanı sıra- Hıristiyanlık olmuştur. Türkiye sosyal demokrasisinin ulusal ve yerel bileşeni de Atatürkçülüktür; Türkiye solunun hamurunda “Atatürkçülük'' ve “Atatürk aydınlanmacılığı'' vardır.

Öte yandan, her ülkenin “kendine özgü'' bir sosyal demokrasisi olduğu gibi, bu gerçeği bilip Atatürk değerlerine bağlı olan her solcunun da “kendine özgü bir Atatürkçülüğü'' vardır. Bizzat bir “Atatürk kızı'' olduğunu söyleyen yeni il başkanını bu konuda yıpratmaya kalkışmanın son derecede temelsiz ve yersiz bir çaba olduğu da bu arada kaydedilmelidir.

Ne var ki, “milliyetçilik'' anlamındaki ulusalcılığın –belirli bir dozun ötesinde- “sol'' ile bağdaşmaz olduğu da açıktır. CHP bünyesinde üremiş ulusalcılık ile benimsenmiş evrensel sol ölçütlerin karşı birer kutupta bulunduğu bir karşıtlaşma ekseni üzerindeki konumlanmalar da, bu açıdan, çok ilgi çekicidir.

Türkiye’nin siyasal evrenini ayrıştıran iki ana akımdan biri olan cumhuriyetçi, seküler çağdaşlaşmacılığın temsilcisi olan CHP sosyal demokratlaşma çabasındadır. Ancak, bu partinin cumhuriyetçi modernist eğilimleri, son yıllarda, bazı dış tehdit algılamaları nedeniyle zaman zaman bir tür ulusalcı muhafazakarlığa hatta içe kapanmacılığa dönüşmüştür.

Saptanan o ki, CHP’nin temsil ettiği siyasal akımın bu türden ulusalcı yorumuna yönelen seçmenleri ile uluslararası normlara uygun bir sosyal demokrasi yanlısı seçmenleri arasında bir ayrışma noktasına varmaktan bir aşamadan sonra kaçınılamıyor.

Araştırmamızda, katılımcıların bir kesimi CHP’yi “ulusalcı'' bir parti olarak algılarken, bir o kadarı da onu evrensel sol değerlerle donanmış bir parti olarak algılıyor. Bu arada bir kez daha vurgulanması gereken nokta, verilen yanıtların katılımcıların kişisel yönelimlerini değil CHP’ye ilişkin algılarını yansıtıyor olmasıdır. Örneğin CHP’yi “ulusalcı'' bir parti gibi algılayan katılımcı, aslında bizzat solda yer alıp bu partiyi evrensel sol değerlere yeterince sahip gibi algılamadığı için onu “ulusalcı'' gibi gördüğü yanıtını veriyor olabilir. (A)

Dilekler bölümünde ise katılımcılar, sol ile “kendi tasavvurlarındaki'' ulusalcılığın birbiriyle uzlaşmaz olmadığı savından hareketle, ağırlıklı olarak “ulusalcı görüşlerini terk etmeden evrensel sol değerleri benimsemelidir'' dileğinde. Öte yandan belli sayıda katılımcı, CHP’nin ulusalcı kimliğini koruması; bundan biraz daha fazlası da, bu partinin tam anlamıyla evrensel sosyal demokrat anlayışı benimsemesi yolunda talep oluşturuyor. (B)

İkilem 3 -  CHP siyasal yelpazenin solunda / sağa kayıyor; merkez partisi oluyor

Sosyal demokrasinin, neoliberal söylemin küresel egemenliğini reddederek kendi değerlerini yayması gerektiği geniş çevrelerce öne sürülmekte. Sağ-sol cetveli üzerinde muhafazakarlar ile sosyal demokratlar arasındaki alanın son dönemde daralmış görünüyor. Bu, bir ölçüde de, yakın geçmişte “sol''un yarattığı sosyal baskıya “sağ''ın daha fazla dayanamayarak kendi programına ve uygulamalarına soldan “alıntılar'' yapmış bulunmasından kaynaklanmaktadır.

Dolayısıyla, seçim şansını arttırmak isteyen kimi kitle partileri “karşı taraf''tan fikir ve aday “ithal'' ederek, bunları izleme olasılığı bulunan seçmenleri de kendine çekmeye çabalamaktalar. Bu bağlamda CHP’nin de, son yıllarda, benzer bir eğilime kapıldığını öne süren gözlemciler vardır. Bu tutumun, sol kimlikten ve duruştan özveri demek olduğunu öne süren CHP’liler ile seçmen çoğunluğunun muhafazakar olduğu bilinen Türkiye’de seçim şansını yükseltmek için bu tür seçmene göz kırpmanın zorunlu olduğunu belirten CHP’liler arasındaki “solda kalma – sağa kayma'' karşıtlaşması kaçınılmaz olmuştur. 

Araştırmamızın sonuçlarına göre CHP’li katılımcılar, partilerinin solda yerleşik konumuna göre giderek sağa kaymakta olduğu; hatta bazıları da bir merkez partisine dönüştüğü algısındadır. Bu algı, katılımcı çoğunluğunun kendini bizzat solda görüp partisinin sağa kaymasından yakınan bir tutuma girmesinden de kaynaklanıyor olabilir. Sonuçta, katılımcı çoğunluğu, partisinin sağa doğru kaydığı algısını edinmiş durumdadır. (A)

Katılımcıların ağırlıklı bir kesimi, CHP’nin “solda'' kalmasını istiyor. Bir diğer kesim CHP’nin, iktidara yönelmek için AKP’den daha çok oy alma çabasında olması dileğinde. Ancak bu arada, hiçbiri CHP’nin dinci popülist AKP’den alıntı yapma yoluyla bir tür AKP’ye dönüşmesini istemiyor. Dolayısıyla CHP, AKP gibi dinci referanslara sığınmamalı, AKP gibi savaşçı retorik benimsememeli; AKP ile arasındaki farkları belirgin biçimde ortaya koymalıdır.

Bazı durumlarda, taktik gereği sağa yakın konumlanmalar belirlenmesini anlayışla karşılayan bir kesime karşılık, büyük çoğunluk partinin ödünsüz biçimde solda konumlanması dileğinde. Özetlersek, CHP’nin sağa kaydığı düşünülüyor, ama solda kalması isteniyor. (B)  

İstanbul özelinde

Yurdun bütünündekilerin, eldeki ikilemlere ilişkin algı ve eğilimleri yukarıda özetle sergilendi. İstanbullu katılımcı da, tıpkı onlar gibi, CHP’yi sağa kaymakta olan bir parti gibi algılamakta. Bu tutumun, taktik açıdan yararlı olabileceğini düşünenler vardır; ancak çoğunluk, son dönemde parti üst kadrosuna yerleştirilen “eski dinci'' kişi / kişileri, yönetici kadronun söylemini ve CHP’nin yelpazenin sağına doğru yönelmesini rahatsızlık verici bulmaktadır. Özetle, bir kesim, sağa göz kırpmanın ve laiklikten ödün vermenin, partiye yapıştırılmış “komünist'' ve “dinsiz'' imajını yok ederek muhafazakar kesimden de oy devşirmeyi mümkün kıldığını düşünmekte ise de, daha baskın bir kesim “AKP taklitçiliği'' ile oy alınamayacağı konusunda ısrarlıdır.

İstanbullu katılımcılarla yapılan yoğun gözlem görüşmelerinde göze çarpan bir başka nokta, genç kuşak ile yaşlı kuşak arasındaki ayrışmanın diğer kentlere göre daha net olmasıdır. Yaşlıların, CHP’ye dönük taleplerini belirten -neredeyse tüm- konumlanmalarda kurucu kimliğe referansla “korumacı'' reflekslere yakın durmalarına karşılık; gençler, daha “açılımcı'' taleplere yönelmişlerdir.

Sonuç ve Canan Kaftancıoğlu’nun siyasal kimliği

Eldeki araştırmada açıklanan, (A) ve (B) konumlanmalarının ve özellikle CHP seçmenlerinin partiye ilişkin dileklerini açıklayan (B) pozisyonunun önemi, pratik siyaset açısından yadsınamaz. Parti, algılanan (A) siyaset çizgisini tabanının (B) talebine yakın olacak biçimde oluşturmalıdır. CHP seçmeninin, partinin bulunduğu noktaya ilişkin algısı (A) ile partisinin olmasını düşlediği yer (B) arasındaki mesafe, parti yönetimi tarafından benimsenecek stratejiyi / politikayı belirleyecektir.

Canan Kaftancıoğlu’nun ideolojik konumlanışı, ele alınan ve CHP’lileri ayrıştıran her 3 “ikilem'' konusunda da araştırmada beliren çoğunluğun konumuna yakındır. Bunlar; Kürt Sorunu’na ve/veya dezavantajlı toplumsal gruplara yaklaşımı, evrensel sol değerlere yatkınlığı ve merkezde değil solda yer almasıdır. Bu eğilimler gençlerde, özellikle Kaftancıoğlu’nun başkan olduğu İstanbul ilinde daha da belirgindir. Bu açıdan, “kendisi gibi davranan bu kadın başkanın'', partinin İstanbullu kadınlarına olduğu kadar gençlerinin ve üye / seçmen genelinin anlayışına da yakın olduğu belirtilebilir.

Son söz olarak başlığı yineleyelim: Canan Kaftancıoğlu CHP tabanının ideolojik yapısına uyan bir İstanbul il başkanıdır.

"Canan Kaftancıoğlu CHP Tabanının İdeolojisine Uyan Bir İl Başkanı mıdır?" haberi, 28 Ocak 2018 tarihinde yazılmıştır. 28 Ocak 2018 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Canan Kaftancıoğlu CHP Tabanının İdeolojisine Uyan Bir İl Başkanı mıdır? haberi 2018 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Canan Kaftancıoğlu CHP Tabanının İdeolojisine Uyan Bir İl Başkanı mıdır? 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 28 Mart 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 17:29 Peygamber Efendimiz’in Mukaddes Emanetlerinin Restorasyonu: Şişli’de Bir Mirasın Geleceğe Taşınışı
  2. 17:14 YEO Teknoloji ve Robo Otomasyon İş Birliğiyle Türkiye'nin Enerji Geleceğine Yön Veriyor
  3. 17:08 Salihli'de Şaka Görünümlü Tragedya: Arkadaşını Kazara Vuran Genç Tutuklandı
  4. 17:05 Aile ve Gençlik Fonu'na Başvurular Artıyor: Bakan Göktaş'tan Açıklamalar
  5. 15:51 Çakarlı Konvoyuyla Şov Yapmıştı! O Muhtar Konuştu!
  6. 15:38 Japonya yaşlanmaya karar verdi! Japonya'da büyük hamle!
  7. 15:32 Rıza Sümer’den Kepezlilere Çağrı Var!
  8. 15:32 Toyota'nın Küresel Satışları Şubat Ayında Geriledi: Çin'de Büyük Düşüş
  9. 15:28 Simpsons Dizisi ve Baltimore'daki Kargo Gemisi Kazası: Gerçeklik ile Kurgu Arasındaki İnce Çizgi
  10. 15:24 Olympiakos'un Türkiye hakkındaki açıklaması: "Bu söylentiler tamamen hayal ürünü"
  11. 15:23 A Milli Kadın Futbol Takımı 2025 Avrupa Şampiyonası Elemeleri için Kadro Belirledi
  12. 15:18 İş Bankası'ndan heyecan verici duyuru: 16 İl ve 21 ilçede memur alımı başlıyor!
  13. 15:18 Yerel seçimlerde kolaylık: THY'den ücretsiz iade ve değişiklik hakkı
  14. 15:18 BM İnsan Hakları Komiseri: İsrail'in Gazze'de Açlığı Silah Olarak Kullanması Savaş Suçu Olabilir
  15. 15:17 İstanbul'dan milyarder sürprizi: Zenginler listesinde beklenmedik isimler!
  16. 15:17 İsrail Eurovision'a Katılıyor! Eden Golan Sahnede Olacak!
  17. 15:14 Çöl Tozlarından Korunmanın Önemi ve Yöntemleri
  18. 15:10 İlkbaharda Gül Dikimi: Bahçenizi Renklendirin!
  19. 15:05 Türkiye'nin Döviz Rezervleri 22 Mart Haftasında Hızla Eriyor: Brüt Rezervler 4 Milyar Dolar Azaldı
  20. 15:02 Yeniden Refah Parti'li adaydan mevcut iktidarın Gazze politikasını eleştiri
ABC Kritik Haberleri