Cevap Veriyorum Kumpasçı ve Tetikçi Ahmet Altan!

Çağlar Ezikoğlu

Not: Yazının girişinde okuyacağınız metin FETÖ tutuklusu kumpasçı ve tetikçi Ahmet Altan’ın Balyoz kumpasını canhıraş bir şekilde desteklediği savunmasından bir bölüm. Vereceğim cevapların net olması için bu görüntü kirliliğini paylaşmak zorunda kaldığım için okuyuculardan özür diliyorum.

Önce “Balyoz'' denilen olay neydi, ne zaman, ne şartlar altında yapılmıştı ona bakalım. Balyoz 2003 yılında yani dönemin MİT Başkanı Şenkal Atasagun’un Mustafa Balbay’a “Birinci Ordu darbeye hazır'' dediği, dönemin genelkurmay başkanının Birinci Ordu komutanına “Sen darbeye mi hazırlanıyorsun'' diye sorduğu dönemde yapılan bir “sıkıyönetim hazırlığı'' semineri. Genelkurmay, Birinci Ordunun hazırlıklarının farkında olduğu için “asla sıkıyönetim hazırlıklarını görüşmeyeceksin, asla iç sorunlarla ilgili hazırlık yapmayacaksın'' diye kesin emir veriyor. Bir emir yetmiyor, aynı konuda ikinci bir emir daha gönderiyor.

Birinci Ordu’nun generalleri ne yapıyor?

İki emre de uymuyorlar.

Olay, generallerin emre itaatsizliği ile başlıyor.

Generaller toplanıp ne tür hazırlıklar yapıyorlar peki?

Bütün siyasî parti liderlerini gözaltına almak, isim isim saydıkları belediye başkanlarını değiştirmek, tutuklayacakları 200 bin kişiyi yerleştirecekleri stadyumları belirlemek, “halkı yanlarına çekmek'' amacıyla Yunanistan’la bir çatışma çıkarmak için hazırlıklarını ve planlarını görüşüyorlar.

2010 yılında Mehmet Baransu gelip “bir darbe hazırlığı yapılmış olduğunu'' söyledi.

“Belgesi var mı'' dedim.

“Var'' dedi.

“Belgesi varsa getir, bakalım'' dedim.

Birkaç gün sonra bu konuşma kayıtlarını ve içinde yazılı belgelerin bulunduğu CD’leri getirdi.

Konuşma kayıtlarını dinledik, CD’lerdeki yazılı belgeleri inceledik.

Doğru olduklarına kanaat getirdik ve yayınladık.

Olay bu.

Şimdi Balyoz haberine “kumpas'' diyen herkesin cevap vermesi gereken bir soru var.

Basit bir soru.

Şu soruya bu iddianameyi yazan savcı da, bu salonda bulunanlar da, Balyoz haberine “kumpas'' diyen gazeteciler, televizyoncular, siyasetçiler de cevap versinler:

Bugün Birinci Ordu’nun generallerinin toplanıp, Genelkurmay’ın “asla iç meselelerle ilgili hazırlık yapmayacaksın'' emrine açıkça karşı gelerek, “bütün siyasî partilerin liderlerini'' gözaltına alma hazırlıkları yapmaları yasal ve doğal mıdır? Bugün Birinci Ordu’nun generalleri toplanıp siyasetçileri gözaltına alma, belediye başkanlarını değiştirme, 200 bin kişiyi tutuklayıp stadyumlara doldurma, Yunanistan’la çatışma planları yapabilirler, kimse karışamaz'' diyor musunuz?

Buna gür bir sesle ve açıkça cevap vereceksiniz.

“Bugün Birinci Ordu generalleri toplanıp siyasetçileri gözaltına alma planları yapma hakkına sahiptir'' diyor musunuz?

“Söyleyin, herkesle birlikte ben de duyayım.

Ama bunu söyleyemiyorsanız, “olur mu öyle şey, generaller nasıl siyasetçileri gözaltına alma hazırlığı yapabilirler'' diyorsanız, o zaman Balyoz haberlerine “kumpas'' diyemezsiniz.

Hiçbiriniz diyemezsiniz.

Bu savcı da diyemez.

Kumpasçı ve Tetikçi Ahmet’e Cevaplar

Yukarıda okudunuz FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanan Ahmet Altan’ın savunmasını ve Balyoz kumpasını hala nasıl büyük bir şevkle desteklediğini. Kendisinin tetikçiliğini anlattığım önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi bu tetikçinin geçmişte AKP-Cemaat ortaklığında yapılan zulümlerden zerrece pişman olmadığı ve fırsatını bulduğunda aynı tetikçiliği yine yapacağını ifade etmiştim. O yüzden bu tetikçinin savunması bende şaşkınlık yaratmadı. Lakin Balyoz hususunda cevap bekliyormuş, kendisine tane tane cevap verelim de, sosyal medyadaki ''Ahmet Altan’ın efsane savunması’ şeklinde lanse edilen bu ifadeleri insanlar bir daha gözden geçirsin.

Önce gelelim şu meşhur CD’lere. Öncelikle, 2003 tarihli dijital belgeler, darbe planları ve Balyoz Harekât Planı dokümanı yazılırken calibri fontu kullanıldı. Ancak bu font, Microsoft tarafından 2007'de piyasaya sürüldü. Sahteliği daha sonra mahkeme kararı ile de resmileşen 11 No’lu CD’nin TSK’nın kullandığı veya envanterinde olan bilgisayarlar vasıtasıyla oluşturulmadığı tespit edildi. Ayrıca bu CD’nin üzerindeki “Or.K.na'' yazısının ve de 17 nolu CD’nin üzerindeki “K.Özel'' yazısının Baransu’nun bavulundan çıkan ve  Balyoz sanıklarından olan tümgeneral Süha Tanyeri’ne ait olan not defterinden yazı karakterlerinin seçilerek makine ile yazıldığı uzmanlarca tespit edildi. Bütün bu maddi deliller neticesinde Balyoz kumpasına bakan mahkeme gerekçeli kararında, “Yargılamanın yenilenmesi aşamasında elde edilen deliller doğrultusunda gazeteci tarafından teslim edilen 11 ve 17 nolu CD'lerin sahte olarak oluşturulduğu kesin olarak tespit edilmiş, mahkumiyet hükmüne esas alınan diğer tüm dijital delillerin de sahte olarak oluşturulduğu yönünde kuvvetli şüphe oluşmuştur'' şeklinde hüküm verdi.

Gelelim kumpasçı ve tetikçi Ahmet’in ağzını doldura doldura anlattığı darbe semineri meselesine. Öncelikle seminerin varlığını şu ana kadar Balyoz kumpası mağdurları dahil olmak üzere hiç kimse reddetmedi. Yani 5-7 Mart 2003’de 1.Ordu’da yapılan seminer zaten gerçekti. Seminerin temelinde ise, olası bir iç karışıklık veya dış kaynaklı savaş durumunda 1.Ordu’nun olası hamleleri ve pozisyonları konu olarak ele alınmış ve bunun üzerine senaryolar konuşulmuştu. Tabi bu senaryolar ve aslında seminerde hiçbir şekilde konuşulmayıp üstte bahsettiğimiz sahte delil üretmek suretiyle eklenen ifadeler kumpasçı ve tetikçi Ahmet’in bavulcu Baransu ile birlikte Balyoz kumpasını icrası için yeterli olacaktı. Bakalım bu planlardaki sahteliklere ve çelişkilere;

Seminer 1. Orduda ve ses geçirmeyen odada yapıldı. Buna rağmen ses kayıtları olan 2'nci kasette ezan sesi duyuluyor. Sanıklarca hazırlandığı öne sürülen Eyüp Cami gözlem raporunda, caminin 3 adet girişi olduğu belirtiliyor. Ancak yapılan incelemede caminin iki giriş kapısı olduğu belirlendi. Balyoz belgelerine göre 2003'teki darbe planında TCG Alanya isimli gemiye de görev verildi. Ancak bu gemi 2005 yılında inşa edilerek denize indirildi. Plana göre bombalanacağı öne sürülen Fatih Camisi’ne ilişkin keşif raporunda MOBESE kayıtlarından söz ediliyor. Ancak 2003 yılında MOBESE sistemi olmadığı saptandı. Sanıklardan Albay Ali Türkşen suç tarihinde TRT'nin hazırladığı bir belgesel çekimindeydi. TRT arşivinden de Türkşen'in görüntüleri, tarih ve saati yazılı biçimde bulundu. Darbe planında görevlendirilecek kişiler arasında Albay Fahri Ekşioğlu adlı bir denizcinin de adı geçiyor. Ancak Deniz Kuvvetlerinde bu isimde personel olmadığı belirlendi. 2003'deki Balyoz planında ''Artan şehit cenazeleri ve öğrenci olaylarından' bahsedildi. Ancak 2001-2009 yıllarında şehit sayısı azaldı. Darbe planında Balıkesir ve Bandırma'daki büyük AVM'lerin isimleri de yer aldı. Ancak bu AVM'lerin 2010 ve 2011'de açıldığı belirlendi. 2003'deki belgelerde adı geçen 10 sokak ve cadde isminin, 2007 yılında bu isimleri almış oldukları İstanbul Büyükşehir Belediyesi raporu ile belgelendi.

Bu çelişkilerin ve sahte delillerin onlarcası ve yüzlercesi Balyoz mağdurlarının avukatları tarafından dava dosyasına aktarıldı. Bütün bu sahte deliller ve çelişkiler doğrultusunda ve tabi AKP-Cemaat kavgasında Cemaat’in özellikle yargıdaki güç kaybıyla gerçekler bir bir gün yüzüne çıkmış ve mahkeme kararı ile Balyoz kumpasının mağdurları beraat etmişti.

Kumpasçı ve tetikçi Ahmet demiş ki; “…Ben daha net, daha açık, daha kesin biçimde, Balyoz haberine “kumpas'' diyen bu savcı da dahil herkesle bir hesaplaşacağım.'' Üstte hesap sormuş ve sorduğu sorulara cevap istemişti Ahmet Altan. Kendisine cevapları tek tek ve bilirkişilerin-uzmanların-avukatların koyduğu maddi delillerle cevap verdim. Ve Balyoz’un AKP-Cemaat ortaklığında hazırlanmış bir kumpas olduğunu tekrarladım. Şimdi bu kumpasçı ve tetikçi Ahmet’e sesleniyorum; yapmış olduğun ''Balyoz’ haberine de, atmış olduğun ''Gazetecilikten tutuklanmadılar’ manşetine de, Ergenekon-Balyoz süreçlerinde yaptığın tetikçilik kokan haberlerine de ''KUMPAS’ diyorum. Benimle hesaplaşmazsan namertsin…

Aberystwyth Üniversitesi, Uluslararası Siyaset Departmanı, Araştırma Görevlisi ve Doktora Adayı