CHP Kurultayı'nın ardından (II)

CHP Kurultayı'nın ardından (II)

CHP Kurultayı'nın ardından (II) Ömer Faruk EminağaoğluGerek basın açıklamam öncesi gerek açıklamam sonrası, genel başkan adaylığı ile ilgili imza toplama konusunda birçok zorlukla karşılaştım.Yaşanan zorluklara da ayrıca tanık oldum.Oy vermekte asla çekinmeyeceğini...

Ömer Faruk Eminağaoğlu

Gerek basın açıklamam öncesi gerek açıklamam sonrası, genel başkan adaylığı ile ilgili imza toplama konusunda birçok zorlukla karşılaştım.

Yaşanan zorluklara da ayrıca tanık oldum.

Oy vermekte asla çekinmeyeceğini ifade eden birçok delege, imza söz konusu olduğunda ise genel merkez yöneticileri yoluyla, bazı yerlerde ise bulundukları örgüt yöneticileri yoluyla genel merkez adına imzalarının istendiğini, imzalarının alınması yoluna gidildiğini, imza konusunda aksine hareket edemeyeceklerini belirttiler.

Bir çok delegenin Kurultay salonunda, rahatlıkla düşüncelerini yüz yüze ifade ettiğini, bir çok delegenin ise bu konuda yakın ilişkide bile zorlandıklarını gördüm. 

Benzer durumları Kurultay öncesinde yaşamış olmak nedeniyle, genel merkez yöneticilerine aktarıp görüştüğümde ise, bir süre sonra bu yöneticilerle de bu sürece yönelik olsa gerek iletişimimizin koptuğuna tanık oldum.

Yıllar önce benzer bir durumu daha farklı konularda ve daha farklı biçimde yaşadığımı, bazı yargıç ve savcı meslektaşlarımın AKP baskısı, FETÖ etkisi ya da karar mekanizmalarından kendi beklentileri nedeniyle, o zaman da benden uzak durduklarını hatırladım.

İmzaların bu şekilde yönlendirilişinin, adalet, eşitlik ve özgürlüğe aykırı olduğunu, genel merkezin Kurultaya yönelik böyle bir tutum ve yürüyüşünün de, bir adalet yürüyüşü olmadığını yaşayarak gördüm.

Hangi Parti olursa olsun Tüzükte genel başkan adaylığı ile ilgili bu yönde bir kural oldukça, adına ister gönülden bağlılık, ister durumdan vazife çıkarmak, ister biat, ister hizaya sokmak, ister sıraya girmek, ister baskı veya her ne denirse denilsin, bir şekilde eşit yarışma ilkesine aykırı bir uygulamanın ortaya çıkması kaçınılmazdı ve öyle de oldu.

Demokrasi deniyorsa, Türkiye’ye demokrasiyi getiren CHP’nin, diğer partilere de örnek olarak kuşkusuz bu konudaki tüzük kuralını değiştirmesi gerekmektedir.

Bu Kurultay bu gerekliliği bir kez daha açıkça her türlü çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.

Yirmibeş yılı aşkın olarak yaptığım adalet yürüyüşünde, adalet, hukuk ve demokrasi adına her türlü saldırıya uğradım.

Ülkedeki ortamı gözetince adalet için yürünürken, saldırıya uğramamak söz konusu olamaz.

Saldırıya uğranmıyorsa, sadece yürünüyorsa, o yürüyüşün adalet yürüyüşü olduğunu zaten kimse söylenemez.

Adalet ülkenin temeli diyerek, her koşulda, her zaman, herkese adalet diyerek, hiçbir bedeli ödemekten geri durmayarak bu yoldan dönmeden yürüdüm.

Kuşkusuz tek başıma yürümedim, beraber yürüdüklerim de bu inançla yürüdü.

Bu birliktelik yürüyüşü daha da anlamlı hale getirdi.

Bu nedenle görevde iken, AKP ve de FETÖ tarafından hedef alınmak nedeniyle, en çok yargılanan en çok soruşturulan yargıç ve savcı oldum.

AKP baskıları nedeniyle nefes alamaz duruma gelince, bu yürüyüşe devam etmek için, emeklilik hakkımı da, mesleğimi de, cübbemi de bıraktım, bu yürüyüşü sürdürmek için bu ortamın sağlanmasına yönelik görüşmeler üzerine CHP’ye geldim.  

Farklı bir tutum alınması sonrası, memleketimin ilçe başkanları önseçim diye tutum takınıp, önseçim olmayınca da “ya demokrasi ya demokrasi'' diyerek istifa etmelerine de rağmen, adalet ve demokrasinin o tarihte Partimde yaşanan düzeyi nedeniyle Partimin dışında kaldım.

Seçilme hakkı nedeniyle mesleğimden çekilmiş olmak ve böyle olunca da mesleğe dönememek nedeniyle de, güvencesiz ve öylece kalakaldım.

Erdoğan bile cübbeni çıkar da gel diye saldırmasına rağmen, daha etkili mücadele için cübbemi çıkarmıştım, ama çıkardığımla kalmıştım.

AKP’nin o kadar uğraşmasına, cemaatin o kadar saldırmasına ve mesleğimden koparamamalarına rağmen, CHP yönetiminin bir bölümündeki hukuk, adalet ve demokrasi düzeyi nedeniyle mesleğimden de koparılmıştım.

Kendim için herhangi bir sıfat ve konum beklemeden Partimde bu yürüyüşe devam ettim, etmek gerektiğine inandığım için de bu yoldan dönmedim.

Çünkü bedeli ne olursa olsun dönülmez bir yolda olduğum düşüncemi hiç değiştirmedim.

Partimin adalet yürüyüşüne de katıldım.

Adaletten hiç ayrılmadım, adalet ne gerektiriyorsa onu yaptım.

Adalet demek vicdan demek olduğundan hep vicdanımın sesine uyarak yürüdüm.

Vicdan azabı çekerek adalete yürünmeyeceğinden, hiçbir zaman yürüyüşlerimi vicdan azabı çekerek yapmadım.

Anayasaya aykırı ama, bir kere delinse ne olur diyerek,

AKP’nin yargıyı bir silah gibi kullandığını göre göre bile bile bu nedenle de nice bedeller de ödenmiş olmasına rağmen, bu koşullar altında AKP’ye güvenerek,

Önce AKP’nin Anayasaya aykırı olan Anayasa değişikliğine destek vererek,

Anayasa değiştirilerek dokunulmazlıkların kaldırılmasının sonucu olarak ta, milletvekilimin zırhının kaldırılmasına yol açarak,

O’nu AKP’nin hukuk anlayışına terk ettikten sonra,

AKP de her zamanki gibi kendinden beklenen gibi hareket edip, yargıyı bir silah gibi kullanıp, yapacağını yaptığında da,

Bu durumlarla bir daha karşılaşılmaması için,

Kuşkusuz “vicdan azabı çekerek'' değil, bu bedelleri bir daha ödemeyelim diye “adalet isteyerek'', adalet diyerek, adaletsizliklere karşı olarak yine adalet yolunda yürüdüm.

Genel başkan adaylığı konusundaki imza sürecinde yaşananların, adaylığımın engellenmesi sonucunu yaratabileceği gerçeği karşısında, yaşanan sorunların çözülmesi amacıyla her türlü iyimserliğimle görüşme isteğimi sayın Genel Başkan’a iletmiştim.

Daha önceki süreçlerde görüşme ortamlarının sağlanmasından hareketle görüşme isteğinde bulunmuştum.

Konunun “Kurultay'' olduğunu da açıkça belirtmiştim.

Belki de böyle bir görüşme isteği alışık olunmayan bir durumdu.

Görüşme isteğim yanıtsız bırakıldı.

Yine İl kongreleri sonrasında, Kurultay’dan öncesindeki görüşmeye isteğim de yanıtsız bırakılmıştı.

Adalet sadece adalet demekle veya yürünmekle olmuyordu…

CHP’de doğal ve seçilmiş toplam 1266 delege bulunuyor.

Parti Tüzüğündeki düzenlemeye göre genel başkanlığa aday olabilmek için Kurultay delege tamsayısının en az %10’unun yani en az 127 delegenin imzasını almak gerekiyor.

Tüzükte bir delegenin sadece bir aday adayı için imza verebileceği öngörülüyor.

İmzaların Divan önünden alınma koşulu aranmıyor.

Bu durumda aritmetik olarak her delegenin farklı bir aday adayı için imza vermesi durumunda yarışabilecek aday sayısı 9’u geçemiyor.

Genel başkanlık seçimlerinin de yapılacağı Kurultayın ilk günü olan 03 Şubat Cumartesi günü, mevcut Genel başkan adına 1081 imza ile adaylık başvurusu yapıldığına herkes tanık oldu.

Mevcut genel başkanın, aday olabilmek için kendisi adına böyle bir sayıda imza toplanması demek, göre göre bile bile seçime daha en başından üç adayın katılmasını bütünüyle olanaksız kılması demek.

Böyle bir sayıda imza toplaması demek, seçime kendisinden başka olabilirse en çok bir kişinin katılabilmesi demek.

Adaylık konusunda mevcut genel başkan için böyle bir sayıda imza toplanması demek, demokratik bir yarışın, serbest ve eşit seçim koşullarının, daha Kurultay başlamadan ne duruma düşürüldüğünün de ifadesi demek.

Kurultay’da 1081 imza sunulması da zaten, ikinci bir kişinin adaylığı konusunda bile olabildiğince zorluklar yaşanmasına yol açmıştır.

Üçüncü kişinin adaylığını da zaten bütünüyle olanaksız kılmıştır.

İkinci kişinin adaylığı, adeta çetele tutar gibi kim genel merkez telkini ile imza vermez veya vermemiştir ya da etkisi altında kalmamıştır türünden bir listeleme ile kalan diğer imzaları eksiksiz toplayabilme durumunda gerçekleşebilmektedir ve gerçekleşebilmiştir ki, ortaya çıkan bu duruma ne derecede, “tek adam karşıtlığı içinde gizli oy sistemi ile serbest ve eşit koşullarda yarış'' denilebilmektedir…

Kurultay, adeta salonda başlamamış, oylar neredeyse salon öncesinden açık biçimde toplanmış ve sayılmıştır.

Tek imza koşulu nedeniyle, parti içi dayanışma ve birlik ortadan kalkmaktadır.

Tek imza, tüm adayların konuşma haklarının ellerinden alınmasına yol açmakta, delege her adayı dinleyememe ve karşılaştırma yapamama durumu ile karşılaşabilmektedir.

Ortaya çıkan sonuç, eksik temsilin de, serbest koşulların da düzeyini göstermiştir.

Divan tarafından ikinci adayın 165 imza topladığı, sunduğu 49 imzanın mükerrer olduğu ifade edilmiştir.

Bu koşullarda bile benim de topladığım imza sayısı 31’de kalmıştır.

Aday adaylık açıklamamı yapmama rağmen, Kurultay için 1266 toplam imza sayısı olduğu, her delegenin bir aday adayına imza verebildiği gözetildiğinde, mevcut genel başkan da 1081 imza sayısı ile başvuru yaptığı için, Kurultay’da da yeterli sayıda imza toplama durumum gerçekleşmemiştir.

Böyle olunca, adaylık başvurusunda bulunmam kuşkusuz söz konusu olamamıştır.

Aday adaylığı açıklamam sonrası, görüşme konusu da iletilmesine rağmen Sayın Genel Başkan’ın örgüt içi birliktelik nedeniyle kuşkusuz yanıtsız kalmaması gerekirdi.

Nitekim daha sonra Sayın İnce ile görüşmesi, bu yöndeki isteklere yanıtsız kalmadığını da ortaya koymuştur.

Bir yandan genel merkez etkisi altında süren imza toplama süreci, öte yandan iletilen isteğime rağmen, genel merkezin suskunluğunun ısrarla sürmesi ve ortaya çıkan sonuca göre de bu durum yorumlandığında, seçilme hakkımın elimden alınmasında, diğer yöneticiler yanında, Sayın Genel Başkanın da bilgisinin olmadığı ve dolayısıyla doğrudan sorumluluklarının bulunmadığı söylenemez.

Kaynaşma ve bütünleşmeye daha çok ihtiyaç olunan bir dönemde CHP yönetimin sergilediği bu tutum, kuşkusuz bir an önce terkedilmesi gereken tutumdur.

Kurultay ve öncesinde yaşananlar da gözetildiğinde, ortaya çıkan sonuç, Kurultay’daki iradeyi serbest seçim koşullarına uygun biçimde yansıtan bir sonuç olmadı.

Mevcut genel başkanın topladığı imza sayısı nedeniyle Kurultayda aday olamamam karşısında seçilme hakkım, buna bağlı olarak ta konuşma hakkım elimden alındı.

Tüm aday veya aday adaylarının eşit olmayan koşullar içinde bulunduklarına, sadece Kurultay salonundakiler tanık olmadı.

Diğer aday adayları da kuşkusuz zorluklarla karşılaştı.

Aday adaylığı konusunda mevcut genel başkan adına toplanan imza sayısı, her nasıl toplanırsa toplansın, Ekmeleddin vakasından daha büyük bir demokratik skandaldır.

Aday adaylığı konusunda toplanan imza sayısı ile yarışa katılan aday sayısına da yönelik olarak yaratılan sonuç, yarışma koşullarını ortadan kaldırmak bir yana, açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliği boyutuna bile varmaktadır.

***

KONUŞMA HAKKI
Divan Başkanlığı yapan Sayın Büyükerşen, Parti ve Ülkedeki konumu itibarıyla saygınlığı olan bir kişidir.

Böyle bir görev aynı zamanda bir toplantıya hakim olabilmeyi ve toplantı ile ilgili karşılaşılabilecek hukuksal sorunları anında çözebilecek derecede belli ölçüde hukuk bilgisi de gerektirmektedir.

Kurultayda yeterli imza sayısına ulaşamama olasılığı/durumu nedeniyle,

Genel başkanlık konusunda aday adaylığını açıklamış bir Parti üyesi olarak,

Delege imzası da taşıyan dilekçe ile Divan Başkanlığına başvuruda bulunarak,

Konunun Kurultay’ın bilgisine sunularak Kurultay kararına göre tarafıma konuşma hakkı sağlanması da istenilmesine,

Konu bizzat Sayın Divan başkanı ile de görüşülmesine rağmen,

Bu konu Kurultay’ın bilgisine sunulmadığı gibi Sayın Divan tarafından değerlendirme dışı bırakılmış,

Seçilme hakkım için adaylık başvurumun da ötesinde kendim ve delege imzası ile yapılan başvuru nedeniyle Divan tarafından da Kurultaya hitaben konuşma hakkım bile böylece elimden alınmıştır.

Kurultay’da konuşma hakkım elimden alınmakla, delegeye yüz yüze hitap etme hakkımı da kullanmam söz konusu olamadı.

Adaylığımın engellenmesi bir yana, konuşma hakkı da tanınmamak karşısında, parti içindeki demokrasi ve çoğulculuğun ortaya çıkan bu düzeyi, Türkiye’deki sorunları aşma noktasındaki tek umudun CHP olması nedeniyle, bu umudun sürdürülmesi adına bir an önce düzeltilmelidir.

CHP kendisinden beklenenlere yanıt vermek, kendisini var eden yoldan yürümek zorundadır.

Türkiye’nin tek umudu böyle bir CHP’dir.

CHP’de elbette bu umutları yeşertmelidir.

Konuşmamın içeriğini, yapacaklarım ve yol haritam oluşturmakta iken, bu sonuç karşısında, aday adaylığı açıklamamda Kurultay’da açıklayacağımı belirttiğim konuları da aktaramadım.

Kurultay’da elimden alınan hakkım nedeniyle engellenen konuşmam içeriğini, bu yol dönülmez bir yol olduğundan ve bu yolda yürümeye elbette devam edeceğimden, hem Partim için hem yarınlar için, “Konuşamadıklarım'' adı altında bir şekilde yayınlayarak herkesin bilgisine sunacağım.

Tarafıma verilen kınama disiplin cezasına karşı SPY’nın 121, TMY’nin 83/2 nci maddesi uyarınca, tarafımca da imzalı, konunun Kurultay bilgisine sunulmasına yönelik, delege imzası da içeren başvuru, ne değerlendirmeye alınmış ne de Kurultay bilgisine sunulmuştur.

Parti içinde karşılaştığım disiplin soruşturması nedeniyle,

Benim şahsımda mevcut CHP örgütünce,

CHP’nin hangi ilke ve değerlerinin kınama cezası ile cezalandırıldığını,

Yönetimin hangi bakış açısı ile nereye doğru yürüdüğünü bile delegenin bilgisine de sunamadım.

***

DİVAN İŞLEMLERİ
Divanın genel başkan aday adaylığı için yeterli sayıyı bulamama nedeniyle konuşma hakkımı içeren önergeyi ve disiplin cezası konusunda yukarıda belirtilen önergeyi işleme koymaması, yaptırılmayan konuşma nedeniyle sonuca etkili olmuştur.

Genel başkan adaylığı konusunda sunulan imzalarda, her nedense önce genel başkan adına olan imzalar sayılıp, sayılan bu imzalar konusunda her nedense mevcut genel başkanın öncelik hakkı varmış gibi bir durum yaratılarak, imzalar nedense onun hanesine yazılmış, diğer aday için imzalar sayılırken, bu sefer onun imzalarından bir kısmının mükerrer olduğu ifade edilmiştir.

İkinci aday imza sayıları netleşmeden ona konuşma hakkı tanınmıştır.

Ancak Tüzüğün antidemokratikliği karşısında, Divan’ın sayı konusu netleşmediğini ve bu nedenle konuşma konusunu Kurultay’ın bilgisine sunup, Kurultay kararı ile tüm aday adaylarına daha başlangıçta bu hakkı kullandırma yoluna gitmesi gerekirken bu yola başvurmamıştır.

Kurultay Divanının, Divana sunulduktan sonra iki imzanın daha sonra geri çekildiği yolunda açıkladığı işlemin, (yine geçmişte CHP hakkında verilmiş olan) AYM’nin 2004/2 İhtar esas sayılı kararına göre geçersiz olmasına rağmen, geri çekmeye sonuç bağlaması, bu imzaları değerlendirme dışı bırakması, imza geri çekme durumunu açıklayarak diğer adaya “azalan destek gibi en ufak bir görüntüye bile'' yol açması ayrıca hukuka aykırıdır.

Kurultay Divanının, ilk önce açıkladığında varsa mükerrer imzaları açıkça saptayarak, bu kişilere tercihlerini sorma yoluna gitmesi gerekirken bunu yapmaması da yine hukuka aykırı ve sonuca etkilidir.

Kurultay Divanının, mükerrer imzalar konusunda hukuksal gereğini yapmak yerine, genel başkanın seçime ikinci adayın da katılabilmesini sağlama ve onunla eşit yarışma koşulları yaratma iradesi sergilediği algısını yaratan işlem ve tutumunu öne çıkarması, delegenin serbest ve eşit koşullarda oy verme iradesini de etkiler niteliktedir.

Kurultay Divanının daha sonra mükerrer oyları Divana çağırıp görüşlerini sorduğu ifade edilmekte ise de, mevcut genel başkanın açıklanan iradesi sonrası gerçekleşen bu durum, serbest irade ve serbest yarışma koşullarına uygun olmayan niteliktedir.

Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ve demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Yargı organlarının da bağımsızlık ve tarafsızlıkla görev yapmaları ve böyle de görünmeleri zorunluluğu, aynı zamanda evrensel kuralların da gereğidir.

Bir anlamda parti içinde böyle bir görevin, disiplin kurularınca yerine getirilmesinden dolayı, SPY’nın 32’nci maddesinde de, disiplin kurulları üyelerinin, parti ile hizmet bağlarının olmaması ve partiden gelir elde etmemesi gerektiği vurgulanmış, böyle bağların anılan görevle bağdaşmazlığı açıkça hüküm altına alınmıştır.

Görev bağdaşmazlığına ilişkin bu kural gözetilmeyip, Parti tüzel kişiliğinin avukatına Yüksek Disiplin Kurulunda (2016-2018 arasında) yer verilmekle, bu Kurulun tarafsızlıkla çalışması bir yana, tarafsız görünme boyutunun bile ortadan kaldırıldığı,

Bu Kurulun iki yıl boyunca böyle çalıştığı, (böyle bir Kurul ile çıkarma ve geçici çıkarma cezalarının karara bağlanması ve bu cezaların sonuçları bir yana), Tüzük ile kınama cezaları için SPY’na aykırı biçimde seçilme hak yoksunluğu da öngörülüp, (böyle bir Kurul önünden de geçen ve de) böylece yaşanan seçilme hak yoksunlukları da nedeniyle,

Seçim dışı kalan kişiler varken, bu koşullar altında Kurultay’ın gerçekleştirilmesi de, adalete, hukuka, demokrasiye açıkça aykırı olmuştur.

Seçimli bir Kurultay’da, birden fazla aday adayı varken, Parti için parti bayrak ve flamalarının salonda esas alınması, parti ambleminin ve ayrıca Partinin değişmez/kurucu Genel Başkanı olması da nedeniyle Atatürk’ün resminin dikkat çekici biçimde salonda asılması gerekirken, mevcut genel başkanın da aday adayı olması karşısında, tüm aday adayı ve adaylara eşitlik içinde davranış sergilenmesi yerine, Atatürk resminin ikinci planda bırakılması, mevcut genel başkan resminin salon içinde ve salon dışında Parti adını sembolize eder biçimde her yerde kullanılması eşitliği bozucu nitelik yaratmıştır.

Bunlar gibi başkaca aykırılıklar da söz konusudur.

Sayılan bu aykırılıklar, diğer partilere bakınca bir parti büyük kongresinde en az derecede yaşanan aykırılıklardır.

En az yaşanan aykırılıklar böyle olunca, diğer partilerin, dolayısıyla demokrasinin ne durumda olduğu gözler önündedir.

Bu konular kuşkusuz siyasi partiler reformu ile ciddi biçimde gözden geçirilmelidir.

***

SONUÇ BİLDİRGESİ
Kurultaylar, sadece sandıklardan nasıl sonuç alınacağının öne çıktığı değil, tekrar Ülkenin yarınlarının konuşulacağı, çözüm ve kadrolarının çıkacağı yerler haline gelmelidir.

Ülkenin içinde bulunduğu koşullara bakınca, herkes CHP’nin ne yapacağını, ne konuşacağını, nasıl bir yol haritasını hangi kadrolarla ortaya koyacağını merakla beklerken, ortaya çıkan sonuç diğer partilerden farklı mı olmuştur…

Kurultay sonuç bildirgesi yayınlanmış ancak bu bildirgenin içeriği hakkında ne derece konuşma gerçekleşebilmiştir…

Bu bildirge üzerinde ne gibi tartışmalar yapılabilmiştir…

Bu bildirgeden, Kurultaya katılanlar oylama öncesi hatta oylama sonrası bile ne derecede haberdar olabilmiştir…

Bildirgeyi duymayan, salonda bulunmayan, oy kullanmayan bir çok delege bile varken, “oylamaya katılanların'' oybirliği yerine, içeriğini de tartışmadan ve (Kurultay üye tamsayısının) oybirliği ile kabul edildiğinin açıklanması da, bildirge konusunda güdülen amacın CHP’nin sürece bakış açısını ve yol haritasını ortaya koyan bir metni tartışıp kabul edip yayınlamak olmadığını, Kurultay’da bildirge adı altında biçimsel bir gerekliliğinin yerine getirildiğini göstermiştir.

CHP diğer partilerden farklı olmak durumunda iken, onlardan farklı davranışları her geçen gün artarak sergileyemeyen duruma sürüklenmemelidir.

Eminağaoğlu'nun yazı dizisinin ilk bölümünü okumak için aşağıdaki görsele tıklayınız:

95542.jpg

"CHP Kurultayı'nın ardından (II)" haberi, 18 Şubat 2018 tarihinde yazılmıştır. 18 Şubat 2018 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan CHP Kurultayı'nın ardından (II) haberi 2018 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. CHP Kurultayı'nın ardından (II) 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 19 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 21:37 Bakan İbrahim Yumaklı duyurdu: Ödemeler hesaplara yatırılıyor
  2. 21:36 ABD Dışişleri Bakanı Blinken açıkladı: “Refah’ta askeri operasyonlar desteklemediğimiz bir şey”
  3. 21:33 Pamuklu nevresimler nasıl düzgün şekilde yıkanır?
  4. 21:13 Galatasaray'ın hedefi 60 milyon avro
  5. 20:53 Hızlı Uyumanın Sırları: Sadece Birkaç Dakikada Uykuya Dalmanın Yolları!
  6. 20:49 ECB Başkanı Lagarde açıkladı: "Dezenflasyon sürecinin devam etmesi bekleniyor"
  7. 20:49 Tarım Bakanlığı, çiftçilere yönelik yeni destekler açıkladı!
  8. 20:49 İstanbul'da toprak kayması yaşandı: 3 gecekondu kullanılamaz hale geldi!
  9. 20:45 Biden Yönetimi İsrail'e 1,3 Milyar Dolarlık Silah Satışı İçin Hazırlık Yapıyor
  10. 20:42 Gaziosmanpaşa'da Toprak Kayması: 14 Gecekondu Etkilendi, 70 Kişi Tahliye Edildi
  11. 20:38 Görsel Zeka Testi: Hızlı Düşünme ve Algılama Becerilerinizi Ölçün!
  12. 20:37 Sağlık Bakanı Koca açıkladı: Randevu alıp gitmeyenler dikkat!
  13. 20:33 AYM'den ifade özgürlüğü kararı alındı: Bildiri dağıtmak için artık izne gerek yok
  14. 20:33 NATO, Ukrayna'ya Askeri Destekte Kararlı: Savunma Kapasitesi Güçleniyor
  15. 20:27 Alerjik Astım: Semptomları, Tanı ve Tedavi Yöntemleri
  16. 20:19 Isparta'da Uyuşturucu Taciri Kaçmaya Çalışırken Yakalandı
  17. 20:14 Tottenham, Fenerbahçe'nin Yıldızı Sebastian Szymanski İçin Hamle Yapıyor
  18. 20:13 Apple, WhatsApp ve Threats uygulamalarını Çin mağazasından kaldırdı
  19. 20:10 Türkiye'de Yüksek Döviz Kuru: macOS mı, Windows mu? İşletim Sistemleri Karşılaştırması
  20. 20:08 ÖSYM tarafından bu hafta sonu 4 sınav yapılacak
ABC Kritik Haberleri