Cumhuriyet devrimleri, demokrasi ve Kürt sorunu ilişkisi

Cumhuriyet devrimleri, demokrasi ve Kürt sorunu ilişkisi

Cumhuriyet devrimleri, demokrasi ve Kürt sor... 1) Töz; bir varlıkta, nesne ya da olguda esas olandır. Kendisi olmayınca varlık da olmayandır. Var olan öyle sağlam bir şeye dayanmalı ki tüm öz onun gelişimi olmalıdır. Onu kaldırdığınız zaman varlıksal yapı sadece yıkılmayacak,...

1) Töz; bir varlıkta, nesne ya da olguda esas olandır. Kendisi olmayınca varlık da olmayandır. Var olan öyle sağlam bir şeye dayanmalı ki tüm öz onun gelişimi olmalıdır. Onu kaldırdığınız zaman varlıksal yapı sadece yıkılmayacak, tümden yok olacaktır; hiç olacaktır, yani olmayacaktır. İlinek ise adından anlaşılacağı gibi töz’e ilişmiş olandır; bağlanmış olan, ikincil olan (Bu yazımız daha kolay anlaşılsın diye, gerçekte okuyucu Töz ve Öz’ü aynı düşünebilir; bundan doğacak sakınca, elde edilecek faydadan daha küçük olacaktır).

2) Toplumların gelişim çizgisinde bazen ilinek (özsel olmayan, ikincil olan) özü kapatır. Bu, özün sağlam, kalıcı ve sürekli olmamasından değil, olguya bakanın, ikincil olanı bakış açısının önüne yerleştirmesi, bu nedenle de ondan başka bir şey görememesindendir. Öznelliğin nesnellik ile bağ kuramayıp kendi kendine mıhlanıp kalmasıdır. Bir tür illüzyondur; öz, görünmez olunca geçici bir süre unutulur, arkada saklanmıştır, onunla bağ tamamen kopmuştur. Manipülasyon aynı sonucun nedenidir. Dışarıdan bilinçli bir hileli yönlendirme (manipülasyon) varsa, tek görülen, gösterilmeye çalışılandır ya da aldatmak için vurgu yapılan nokta büyümüş, büyümüş, adeta olgu ondan ibaret olmuştur. Artık gerçekle ilişkimiz kesilmiştir ve bu illüzyonun sona ermesi ancak olguya bakışı değiştirmekle, yani yeni bir tümsel bakışla mümkün olacaktır.

Bu illüzyonu toplumlar çok yaşamışlardır ve en acı örneklerinden biri, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman halkının içine düştüğü illüzyondur. “Almanların üstün ırk olduğu ve öteki halkların kendileri tarafından yönetilmeleri gerektiği'' gibi daha başlangıcında saçma sapan, çok az düşünme kabiliyetine sahip, ama yine de evrensel kavramının anlamını bilen birinin bile gülüp geçeceği bir “yargı'' tüm gerçekliğin önünü kapatmış ve gerçeğin görünmesini neredeyse olanaksız hale getirmiştir. Elbette bu illüzyona kapılmayan Almanlar da vardı. Bu illüzyondan kurtulmak, yine de milyonlarca ölüm ve hiçbir ölçüye sığmayacak acılar ve yıkımlardan sonra mümkün olmuştur. Gerçekle bağın kopması olan bu illüzyonun bedelini sadece ona kapılanlar ödememiştir. İllüzyondakiler ayılıp gerçekle yeniden buluşuncaya kadar, kendilerinden başka bütün dünya halklarına da inanılmaz bedeller ödetmişlerdir. Şaşırtıcı olan şu ki, bütün dünya için bir yıkıma yol açan bu etkiler sadece bir mantık hatasının sonucu idi. Çünkü böyle düşünen milyonlarca Alman insanı olmasaydı, bu sonuç doğmazdı, her ne kadar dünya savaşını isteyenlerin başka gerekçeler bulma ihtimalleri bulunsa da… Ama ne olursa olsun, o zaman milyonlarca insan bu kadar kolay aldatılmayacak ya da bu gerekçeyle aldanmayacaktı. Bu ağır toplumsal illüzyon, bütün toplumlar için açık – seçik bir örnektir.

3) Cumhuriyet devrimlerinin değerlendirilmesi ile ilgili bir illüzyon, hem siyasal İslam’ı hem Kürt politikasını merkeze koyanları hem de liberalliği Amerikan değerleriyle bir gören eski solcu aydınları (!) uzun süredir içine almış görünmektedir. İllüzyonu yaratmak ve ona kapılmak için her birinin ayrı nedeni var, ama bu ayrı nedenlerin tümünün de çıkış yeri Cumhuriyet devrimlerinin özünün karartıldığı ya da özellikle o özün bilinçdışına konulduğu yerdir.

Cumhuriyet devrimlerinin özü, Ortaçağ zihniyetinden kopuştur. Bu kopuş insanlık tarihinin yaşadığı en büyük dönemeçlerden birinin ülkemizde olgusallaşmasıdır. Dönemeçte, arkada bırakılanın içeriği bugün çok gerilerde kalmış olduğu için ve o ortamda yaşamayanlar için zor anlaşılacağından yeterince kavranamaz. (Yeterince kavranamamak öyle geçip gidilecek bir nokta değildir, gerçeklikle ilişkinin öznellik adına ortadan kalkmasıdır.) Kaldı ki, insanlar çoğu kez kendi yaşadıkları dönemin özneleri oldukları için, o dönemleri nesnel değerlendiremezler. Çünkü geçici ve zamansal olanın yoğun etkisi, bilincin, geri ve ileri aşamaların birliği olan “şimdi''yi anlamalarına olanak vermez. Böylece arkada bırakılan anlaşılmadığı için, gerçekleşen de ve ayrıca, önde olacak olan da anlaşılamaz. “Şimdi'', yani bugün, sürece bağlanamadığı ya da süreçten kopartıldığı için, “şimdi''nin gereci de, dünden soyutlanmış ve o nedenle de gerçekliği yitmiş bir gereçtir.

4) Her olgu süreçseldir; yani sürekli ve akışkandır. Ama biz onu anlamaya çalışırken durgun hale çevirip parçalara bölerek anlarız ki, yaptığımız bu çarpıtmanın bilincinde olursak, çarpıtmadan doğan eksikliği giderebiliriz, ama bu zorlu bir zihinsel çaba gerektirir. Ve günlük yaşam içerisinde ne bu çarpıtmanın bilincine sahibizdir ne de bu çarpıtmadan doğan çarpıklığı düzeltme becerisine.

5) Her olgu, ister toplumsal ister doğaya ilişkin isterse psişik olsun, töz (öz) ve ikincil şeylerden oluşur. Bir insanın tözü yani özü; bilinci, ahlâkı ve estetik değerlerinin taşıyıcısı olan düşüncesidir. Gözünün rengi, boyunun uzunluğu vb. ikincildir. Onun özünü ilgilendirmez. Bu özellikler ikincildir, şöyle ya da böyle olması düşüncesinin etkisinin dışındadır.

6) Bu dizge ya da mekanizma, insanlar için geçerli olduğu kadar toplumlar için de geçerlidir. Böylece toplumların yaşamında da önemi birincil, özsel, tözsel olan ve bu özsel olanın varoluşunda ortaya çıkan ikincil,  bu nedenle de şöyle ya da böyle olması sonuçları değiştirmeyecek olan yanlar vardır. Tıpkı bir tek insanda olduğu gibi toplumlarda da esas olan, özsel olan “zihin'' yapısıdır. Tinsel, yani ruhsal yapıdır. Tinsel, yani zihinsel yapının biçimi ise, insanın ve toplumun özgürleşmelerinin derecelerini yansıtır, yani gösterir. Köleci çağın zihni yapısı, insanın köle olarak doğması ve yaşamasını pek meşru bulur ve bunda bir anormallik görmez. Modern çağda ise bu fikri hiçbir insan zihni onaylamaz, bu fikirle uyuşamaz, onu yadsır, kabullenmez. Çünkü modern zihin biçimi bu yargıya kapalıdır, yapısal olarak onu barındırması olanaksızdır.

7) İnsanın tözü en temelde düşüncedir. Ahlâkın ve estetiğin de ilk malzemesi düşüncedir. Öyleyse insan mantık, ahlâk ve güzelliği değer olarak taşıyan ve bu taşıdığı değerleri geliştiren ve iyileştiren bir varlıktır. Yani ondaki değişim ve gelişim, tözünün değişimi ve gelişimi demektir. Bu nedenle ne zaman gelişme ve değişmeden bahsetsek, demek istediğimiz onun düşünsel özünün değişim ve gelişimi demek olmalıdır. Öteki değişimler olmakla beraber öze ilişkin değildir ya da gerçek değişimler değildir.

8) Hem tek tek insanın hem de çoğul insan olarak toplumların temel değişimleri zihin biçimlerinin değişimleridir. Fransız devrimi var olan zihinsel yapının değişmesi ile olmuştur ve bu değişimi pekiştirmiştir. Bu nedenle Fransız devrimi zihni değişimin hem sonucu hem de nedenidir. Hz. Muhammed’in yaptığı da budur, Musa’nın ve İsa’nın yaptığı da. Kendilerinin değişmiş zihinlerinin topluma aşılanması ya da toplumsal olarak onaylanması anlamına gelir. Yani Peygamberlerin mücadelesi baştanbaşa bir zihniyet değişimi mücadelesidir.

9) Cumhuriyet devrimleri, tam anlamı ile bir zihniyet değişimi dönemecidir. Bu dönemecin içeriği anlaşılmadan, Cumhuriyet devrimlerini zemin alan her yargı ve değerlendirme daha başlangıçta yanlış ve tutarsız olacaktır. Bu dönemecin ya da değişen zihnin içeriği dediğimiz şey ise, Ortaçağ ve öncesi ile Fransız devrimi, Aydınlanma ve sonrasının zihniyet değişimidir.

Zemin, bu iki yandır, iki momenttir. Bu iki momentin birliğidir. Bu iki momentin karşıtlığı ve mücadelesi olarak birliğidir. Birincinin ikinciyi doğurması ve doğuranın yerini doğurduğuna terk ederek tarihsel geçmişin boşluğuna yuvarlanmasıdır, ama yine de yeni zihin biçimi içinde olumsuzlanmış da olsa “hayalini'' bırakmış olarak.

10) Cumhuriyet devrimlerinin peşisıra gelişmiş bir demokrasi rejiminin hemen o yıllarda oluşamaması eksikliğinin birincil önemde görülmesi, devrimlerin tözü ile ikincil ve daha önemsiz yanları arasında doğru bir ayrım yapılamadığını gösterir. Olgun bir demokrasinin koşullarının neler olduğu konusunda en küçük bir düşünce çabası bile, bu beklentinin oluşmasının yokluğu ellemek kadar imkânsız olduğunu anlar. Ama daha sağlam bir akıl yürütmenin arayacağı ilk koşul, demokrasinin tözü olabilecek bir toplumsal zihin var mıdır, sorusuna olumlu yanıttı. Bu konularda Cumhuriyetin ilk dönemlerini insafsızca eleştirenlerden bu kadarcık analiz ve sentez bilgisi ve yeteneği istemek çok mu olurdu? Töze, sağlam zemine basmadan düşünmenin olanağı, kendi kendine düşünce oyunu oynamaktır.

11) İmkânsız ile olanaklı arasındaki ilişki anlaşılınca bu sonuç da anlaşılır. Bir varlığın olanaklılığı onun tözünün ve oluşun koşullarının olması ile mümkündür. İnsansal ve toplumsal töz; düşünce – zihin biçimidir. Töz sağlamlaşmadan, tüm kafalarda yeni zihniyet (bilinç biçimi) yerleşmeden, tözün özne oluşu için koşullar yetersizdir.

12) Bu töz ve ilinek ilişkisinin sadece Türk kökenli halkın gelişimini incelemek için elverişli olduğu, oysa örneğin Kürt kökenli insanlar için bu ilişkinin tersi sonuçlar vereceği sorusu sorulabilir.

Konuya daha yakından bakıldığında aynı ilişkinin Kürt toplumu için de geçerli olduğu görülecektir.

Her ne kadar Kürt toplumu için zihin değişiminin kendi dilinin kısıtlılığına rağmen oluşması bir paradoks gibi görünse de, ona paradoks değerini veren, karşıtlıkların yanlış konumlandırılmasıdır. Bu karşıtlıkların yanlış konumlandırılması düzeltilince paradoks görünen olgusal bir gerçekliğin gerekli ve zorunlu karşıtlıkları birliğinin kurgul yapısı olarak çıkacaktır.

Ne demek istediğimizi daha anlaşılır bir biçimde ifade edersek; toplumların gelişimindeki ana dönemeçlerde esas olan toplumsal tindeki (zihin biçimi, düşünme biçimi, algılama biçimi) değişimlerdir. Dilin kendisi zihin değişimi ile ilişkisinde biçimsel olandır, özsel değildir. Hangi dil ne kadar iyi ya da kötü gelişmiş hali ile kullanılırsa kullanılsın, zihin değişimini ne engelleyebilir ne de yaratabilir.

Türkiye’de Cumhuriyet devrimleri ile birlikte, Türk halkı ile birlikte, Kürt halkı da, Arap kökenli yurttaşlar da zihinsel devrimi yaşamışlardır. Dillerinin ve bazı demokratik haklarının kısıtlı olması bu devrimi yaşamalarına engel olmamıştır.

13) Avrupa’da izlenen sürecin dizinimi, bilim ve sanatın gelişimi, aydınlanmacı fikirler, ulusal pazar fikri, ulusal bilinç ve dillerin gelişimi ve böylece Ortaçağ zihniyetini değiştiren bu momentlerin tümünün birliğinin doğurduğu aydınlanmacı bilinç biçimi… Yine de bu uyumsuz görüntü özü bulmamızı zorlaştırsa da yok edemez; töz, öz kalıcıdır.

Bir olgunun tözü, yani esası, yani özü kendini çok çeşitli biçimlerde yaşama koyar ya da edimselleşir. Her öz fiilleşirken dışsal ortamın ona sunduğu etkileyicilerin içinden geçerek kendisi olur. Böylece öz, şurada bu biçimde gelişirken, başka bir yerde başka biçimlerde gelişir; ama biçimlerin kendileri ne kadar çeşitli olurlarsa olsunlar, aynı özü koruyan bin bir görünümlü kabuklardır.

14) Kürt toplumu kendi dilinde özgür olma olanağını bulamadan önce zihniyet değişikliği devrimini yaşamıştır ve bu onun için büyük şanstır. Dilinin gelişimi ikincildir, şimdi gerçekleşecektir. Dilin özgür olması pek çok halkta aydınlanma bilincini doğurmamıştır, ama aydınlanma bilincinin gelişimi sadece dilin özgürlüğü için değil, bir bütün olarak Ortaçağ zihniyetinden kopuş için ve özgürlük ideali için en büyük dönüşümdür. Bilincin düzeyi ve içeriği öz, dilin işlevi ise burada ikincildir, önemsizdir, ilinektir.

Burada çözülen çelişki, bir halkın geçici bir döneme ilişkin, ikincil bir sorunu değildir. (Şimdi isyan sesleri duyuyorum, bir halkın dilini konuşamaması ikincil midir? Evet, hiç kuşku yok.) Zihinsel dönüşüm, evrensel dönüşümün o halk insanlarında ortaya çıkışıdır. Çözülen çelişki böylece evrensel çelişkidir, biçimsel ve geçici olan bir sorunun çelişkisi değil. İlkel, Ortaçağ zihniyetinden özgür bireye dönüşün, o nedenle bireyin özgürlüğünün zincirleri olan reaya – kul ilişkisinin aşılması ilişkisidir. Kürt halkı Ortaçağ’ın devamı olan feodal ağalık sisteminin köleleştirişi ilişkisinden özgür yurttaş konumuna ilerlemiştir. Bu ilerleyiş önceleri biçimsel de olsa içi giderek dolmuştur. Aynı zihinsel değişim İran, Irak ve Suriye Kürtleri için henüz yaşanmış bir süreç değildir, tıpkı ülkemizde yaşayan Arap kökenli yurttaşların yaşadığı zihinsel değişimi henüz öteki Arap ülkeleri halklarının yaşamamış olması gibi.

15) Tek tek insanların ve bir bütün olarak kuşakların zihinsel devrimleri, ürünlerini bir çırpıda oluşturamaz. Ne devrilen devreden çıkmıştır ne de deviren henüz devirdiğinin yerini kaplamıştır. Uzun süre iç içe yaşayacaklardır, ama kardeşçe değil. Çelişki kendini her olguda gösterecektir, çekişme süreklidir, dinginlik yaşamsal değildir. Ve bu çelişkin hal ideolojiye de indirgenemez, doğanın her nesnesinde, düşüncenin her momentinde vardır. Ve vardır. Zaten süreç dediğimiz çelişkinin sürmesidir, süren çelişki süreci oluşturur. Her süreç çelişiktir ve her çelişki süreçseldir.

16) Ama yine de çelişkinin iki yanından birisi tarihseldir, yaşça eskimiş olan zihni biçim tarihsel rolünü daha önce oynamıştı ve bu rol her biçim için bir kereliktir. Yeni olan kendini eskitene kadar eski olan kendini tüketecektir ve üçüncü bir tarihsel moment boy gösterir göstermez ilkini yok eden yok olmaya başlayacak ve dizge böylece kendi zorunlu – mutlak ritminden ödün vermeden sürecektir.

17) Bu uzun yazıda Mustafa Kemal Atatürk’ün adı hiç geçmedi. Sanılmasın ki ona yer yoktu. Tersine yazı dikkatlice okunursa görülecektir ki bu yazıda onsuz yer yoktur.

"Cumhuriyet devrimleri, demokrasi ve Kürt sorunu ilişkisi" haberi, 17 Ağustos 2017 tarihinde yazılmıştır. 17 Ağustos 2017 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Cumhuriyet devrimleri, demokrasi ve Kürt sorunu ilişkisi haberi 2017 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Cumhuriyet devrimleri, demokrasi ve Kürt sorunu ilişkisi 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 23 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 19:30 Rusya, Türk Hava Yolları'nın Rus Vatandaşlarına Meksika ve Arjantin Seyahatlerinde Uyarı Yaptı
  2. 19:27 EPA'nın Yeni Standartları: Ağır Yük Araçlarında Emisyon Kısıtlamaları ve Elektrikli Araç Endişeler
  3. 19:24 İsmailağa Cemaati'nde Lider Değişimi: Fikri Doğan Yeni Şeyh Olarak İlan Edildi
  4. 19:21 Patiswiss AG: Türkiye'deki 'Küflü Çikolata' Krizi Hakkında Önemli Açıklama!
  5. 19:16 24 Nisan hava durumu tahminleri
  6. 19:09 Borsa günü gerileyerek kapattı
  7. 19:09 Fatih Terim'in Panathinaikos'u: Yunanistan'da Çifte Kupa Hedefi!
  8. 19:06 24 Nisan 2024 Günlük Burç Yorumları
  9. 19:03 Borrell: Gazze'deki İsrail Saldırılarına Sert Tepki
  10. 18:54 Samsun'da Deniz Somonu: Lezzet ve Ekonomi Bir Arada!
  11. 18:50 Erdoğan, 23 Nisan'daki TBMM Oturumu Yerine İsmailağa Cemaati Liderinin Cenazesine Katıldı
  12. 18:46 Galatasaray'da şampiyonluk için kritik son 5 hafta başladı!
  13. 18:46 İngiltere, savunma bütçesini artırmayı planlıyor
  14. 18:45 Ev Yapımı Parmak Tatlısı: Geleneksel Lezzetin Sırrı!
  15. 18:15 Yeni Araştırma: Şarkı Sözleri Daha Öfkeli ve Tekrarlı Hale Mi Geliyor?
  16. 18:11 ABD'de Yeni Konut Satışları Mart Ayında Güçlü Büyüme Kaydetti, Fiyatlar Hafif Geriledi
  17. 18:10 Filistin'e destek veren bir milletvekiline 'terör' suçlaması yapıldı
  18. 18:08 Yaşlı Nüfus Hızla Artıyor: TÜİK'in Son Verileri
  19. 18:07 iflas dalgası devam ediyor: Türkiye'nin iki dev şirketi daha iflasını açıkladı!
  20. 18:01 Antony Blinken: İnsan Hakları Raporu'nda Öne Çıkanlar ve Tartışmalar
ABC Kritik Haberleri