Eğri oturup doğru konuşalım: Terim bizimle dalga mı geçiyor?

Ali Kaya Soysal

Acaba Asya, Afrika, Avustralya, Amerika kıtalarında var mıdır bilmiyorum, ama bildiğim Avrupa'da en şanslı teknik direktörler listesinde imparatorumuz ilk üçe girer herhalde..Nedenlere ve örneklere girersem bir hafta boyunca uyumadan, yemeden, içmeden sürekli yazmam lazım. Yine de  yetmeyebilir.

Öncelikle, 2018 Rusya için ilk maçımıza çıkıyoruz grubun kağıt üstündeki favorisi Hırvatistan'la, ülke gündemine bakın; hala Fransa 2016 sonuçları, kadroya alınmayan futbolcular tartışılıyor. Terim basın toplantıları yapıyor, herkese haddini bildiriyor her zamanki gibi, ne dediğini bir türlü net anlayamadığımız "açıklamamalarda" bulunuyor, basın kalemlerini bilemiş , olası bir yenilgiden sonra hocanın kellesini isteyecek ama maç 1-1 bitiyor. Çok zor duruma düşüyor kalemşörler bitiş düdüğünden sonra. "Aşağıya tükürsen sakal, yukarıya tükürsen bıyık" Acaba neler yazacaklar veya yazamayacaklar, Terim'den korkma, mesleğini kaybetme endişeleriyle. Tahmin edebiliyordum  az çok.. Nitekim maç sonrası basın toplantısında Hoca'nın doğum günü maçın teknik analizlerinin önüne çıkıyor soru sormaktan çekinilen ortamda..

Ama benim böyle ikilemlerim yok, çünkü ekmeğimi bu sektörden kazanmıyorum. Dolayısıyla dün gece sahada ne oynandı ona bakıyorum: 90 dakikanın özeti, ilk dakikalarda Emre Mor'un kişisel çabalarıyla hücum adına yaptıklarımızın dışında kalan bölümlerde rakip Hırvatistan'ın ilk yarı 4 net pozisyonu, direkten dönen 3 topu var. İkinci 45'de ise ikisi Volkan tarafından kurtarılan 4 pozisyonu daha var rakibin. Böyle akan bir maçın sonucu 1-1 ise eğer, şans faktörünün tamamen yanımızda olduğunu kabullenip, maç sonu basın toplantısında hocamızın "biz de kazanabilirdik" gibi saçma sapan yorumuna gülmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Dün geceyi Terim ve takımımız üstünden teknik-taktik açıdan  değerlendirmek gerekirse şunları söyleyebilirim:

- Çok formda bir kalecimiz var, Volkan Babacan..Devamını dilerim..

- Çok eskiden, WM sisteminde sağ açık, sağ iç, sol açık, sol içler vardı, dün ise yeni bir formasyon kazandırdık dünya futboluna...sağbek ( Şener), sağ iç bek ( Okay) , solbek ( İsmail), sol iç bek (Kaan)...3-5-2 nin katanaçyosu yani...Olabilir, savunma futbolu adına  saygı duyabilirim ama toplam 8 gol pozisyonu verip, rakibin birçok topu direkten dönmüşse sadece garipserim..

- Atak taktiği için çalım ustası Emre Mor'un ayaklarına bağlamışsan tüm ümidini "haydi oradan" der geçerim..

- Serbest vuruşlardan atarız deyip Hakan Çalhanoğlu'na güvenmişsen, önce rakip ceza alanı civarına topu taşıman gerekir. 90 dakika boyunca bir tek -o da faul olmayan hakem kararıyla- serbest vuruş kazanıyorsun ve Hakan'ın kalecinin sağına vurduğu top baraja çarpıp soldan ağlarla kucaklaşıyorsa buna da köküne kadar "kısmet" derim..

- Resmi maçta ilk onbire koyduğun Kaan ve Okay'ı 4 gün önceki hazırlık maçında sadece son 7-8 dakika oynatırsan, hani kadroya davet etmediğin futbolcular için "hatayı bana değil, Türk halkına yaptılar" dediğin halkın bir ferdi olarak "halkımızla dalga mı geçiyorsun" derim...

- En son 12 Haziran'da oynadığın rakibin Hırvatistan ilk onbirinde 2 değişiklilkle sahaya çıkmışken, sen egolarından ötürü "ilkesel" değil de "kişisel" nedenlerle 7 radikal rotasyonla kadronu belirlersen aldığın altın şans puanını görmezden gelir, sana Ziya Paşa nın ünlü dizelerini hatırlatırım: "sen herkesi kör alemi sersem mi sanırsın hoca??"
 
En son olarak yayıncı kuruluş TV 8'in maçı anlatan "speeker"ine bir kaç lafım olacak:

- Kardeş, Türkiye "1-1 önde" olamaz..

- Dünya kupası elemelerinin "ilk hafta maçı" hiç olamaz. Bu lig değil, olsa olsa ilk maç olur..

- Finlandiya-Kosova maçından gelen beraberlik skoru "güzel haberler geliyor" diye anons edilemez, ne yani grupta amansız rakiplerimizden biri Finliler mi, yoksa Tanrı mı söyletiyor?

Futboldan geldiğini biliyorum, ama dikkat et lütfen, daha 2 yıl seni dinleyeceğiz, dün geceki mucize beraberlikten kredi kazanan imparator yetmezmiş gibi..