İşte FETÖ-SADAT bağlantısı!

Çağlar Ezikoğlu 

Aslında yazının konusu kısmen onla da alakalı zira bu ülkede araştırmacı gazetecilik kavramı onun ölümünden sonra yavaş yavaş yerini araştırmadan gazeteciliğe bırakmıştı. Yazının başlığını çok iddialı görenler olacaktır ama Uğur Ağabey gibi mesleğinin eri olan araştırmacı gazeteciler sayıca çokça olsaydı, FETÖ ile son günlerin popüler kuruluşlarından olan SADAT arasındaki organik bağı basit bir arşiv taraması ve araştırması ile rahatlıkla tespit edebilip haberleştirebilirlerdi.

Öncelikle nedir necidir bu SADAT sorusu ile başlayalım. Aslında orijinali SADAT değil, 2004 yılında FETÖ ile mücadele kapsamında alınan YAŞ kararları neticesinde ordudan irticai faaliyetleri sebebiyle atılan 7 asker tarafından Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER). Bu derneğin bünyesinde ise Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırma Merkezi (ASSAM) kuruluyor. İşte bu iki kurum ile birlikte bahse konu irticacı askerler faaliyetlerine başlıyorlar. Peki kim bunlar ve FETÖ ile bağlantılarında neler var?

Öncelikle kamuoyunda popüler bir isim haline gelen ve geçtiğimiz gün yapılan Güvenlik Toplantısında devletin bütün kademeleri ile birlikte pozunu vermiş olan eski Tümgeneral Adnan Tanrıverdi ile başlayalım. Tanrıverdi’nin biyografisine baktığımızda 28 Şubat döneminde mağduriyete uğradığını iddia eden ve profil olarak Milli Görüş’çü bir asker değerlendirmesi yapmak mümkün. Tabi bu buzdağının görünen kısmı. Tanrıverdi, özellikle FETÖ’nün baş kumpaslarından olan Ergenekon-Balyoz süreçlerinden tutun da, FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen’in mezardakilere bile EVET dedirteceksiniz dediği 2010 Anayasa değişikliğine kadar bütün FETÖ eylemlerinde destekçi rolüyle karşımıza çıkıyor. Örneğin ASDER imzası ile hazırladığı anayasa ile alakalı ilk röportajını FETÖ’nün yayın organını Samanyolu Televizyonuna veriyor Tanrıverdi[1]. Bir de bugüne kadar çok irdelenmemiş herhangi bir haberde yayınlanmamış olan Tanrıverdi’nin AKP-Cemaat kavgası öncesinde kendi adına açmış olduğu web sitesinde kaleme aldığı yazılar var. Örneğin 13 Haziran 2009 tarihli yazısından bir kesit;

“Taraf Gazetesi, 11 Haziran 2009 tarihli nüshasında, Genelkurmay Harekât Başkanlığı, 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü tarafından hazırlandığı iddia edilen ve altında Dz. Kur. Alb. Dursun Çiçek'in isminin bulunduğu, ''İrtica İle Mücadele Eylem Planı’ adında dört sayfalık bir plan özetine yer verdi. Planın amacı; Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dinî oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyunun desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra etmek olarak açıklanmaktadır. Belge, eylem de içeren, bir psikolojik harekât planına benziyor. Ortada bir metin var. Metinde yazılanlar suç içeriyor. Hedefinde Milletin oyları ile iktidarı üslenen AK Parti ile Yurt içi ve dışında etkin faaliyetleri ile, milletin çoğunluğunun gönlünde yer etmiş olan Fethullah Gülen Hoca Efendi ve cemaati yer almaktadır''.[2]

''Hocaefendi’sinin Tanrıverdi’si’ o dönem tarafını seçmiş gibi. FETÖ eliyle TSK’nın yıpratılması süreci tamamlandıktan sonra ise Tannrıverdi işleri bir tık ileriye götürerek, 2012 yılında yanındaki diğer irticacı askerler ile Uluslararası Savunma Danışmanlık Ticari Şirketi’ni (SADAT) kurdu. Aslında kamuoyunda sıkça tartışılan ve iç savaş senaryoları kapsamında yeniden gündeme gelen SADAT genel olarak Tanrıverdi üzerinden tartışılıyor. Fakat SADAT’ın diğer kadrolarını şu haberden incelediğimizde amiyane tabirle kabak gibi FETÖ bağlantılarını rahatlıkla tespit edebiliyoruz:

'ÖNCELİKLE SAYIN GÜLEN...'
Örneğin, Tanrıverdi’nin sağ kolu ve SADAT’ın ikinci adamı konumundaki Nevzat Tarhan. Tıp profesörü ve aynı zamanda FTÖ ile ilişkili olduğuna dair haberlerin çıktığı Üsküdar Üniversitesi’nin kurucu rektörü olan Nevzat Tarhan’ın Türkiye’de bilinirliliği ise yine FETÖ sayesinde başlıyor. 2003 yılında FETÖ’nün yayın organı STV’de Makul Çözüm programı ile Türk televizyonlarında yayın hayatına başlayan Nevzat Tarhan o program sayesinde akabinde Türkiye’de basın yayın organlarında kendine yer bulmaya başlayacaktı. Bu süreçte Haber7 sitesinde gündeme dair köşe yazıları kaleme almaya başlayan Tarhan, özellikle GATA ve askeriyede doktor olarak görev yaptığı sırada yaşadıklarından konu alarak FETÖ’nün TSK’yı hedef aldığı süreçte bir FETÖ militanı edasıyla yazılar kaleme alıyordu. Bu yazılarla yetinmeyen Tarhan aynı zamanda Ergenekon kumpasının ''tanık’larından birisi olacaktı. Bu süreçte FETÖ’nün en önemli organizasyonlarından birisi olan Abant Platformu’na katılım gerçekleştiren Nevzat Tarhan Haber7’de ''Fethullah Gülen Dönmemeli çünkü Ergenekon Bitmedi’ başlıklı yazısında FETÖ elebaşını şu ifadelerle değerlendiriyor;

“Öncelikle Sayın Gülen ile ilgili bir emekli general grubunun şu tartışmasını not etmek istiyorum. Bu tartışma cumhurbaşkanlığı seçimi öncesine ait... “Fethullah Gülen’in Humeyni’den farkı yoktur. Humeyni nasıl Fransa’dan rejimi değiştirerek döndü ise, o da  şartlar hazır olunca Amerika’dan aynı şekilde dönecektir.''  Onun üniversite diploması olmadığını söyleyenlere ise “Bence o Azerbeycan’dan üniversite diploması almıştır'' cevabı verilmişti. Bu kanaatin Türkiye’de belli bir kesimde yaygın olarak bulunduğu biliniyor. Bu korku bazı odaklar tarafından psikolojik savaşın ''Gri propaganda’ yöntemi ile ''pireyi deve, habbeyi kubbe’ yapma biçiminde propaganda edildiğini görüyoruz.''[3]

Tarhan’dan sonra belki de SADAT’ın 3 numaralı ismi ve askeri konulardaki önemli danışmanı Korkmaz Tağma’ya nam-ı diğer ''Kelleci’ Paşa’ya (Güneydoğu’da 90’lardaki sivil halka yönelik işlenen suçlar ve ortaya çıkan toplu mezarlarda oynadığı rol ona bu ünvanı getirmişti) geçelim. Kendisi Cemaat’in generallerinden, hatta öylesine Cemaat generallerinden ki, FETÖ organizasyonlarından birisi olan Türkçe Olimpiyatları’nda ''emir ve görüşlerinizi almak için sahneye davet ediyoruz’ diye çağırılacak kadar Cemaat generali. FETÖ yayın organı Zaman Gazetesi’nin Yorum sayfalarında yazacak, Abant Toplantılarına düzenli katılacak, FETÖ yayınevi olan Timaş’tan kitaplarını çıkaracak kadar Fethullahçı olan Tağma 2007’de Aktüel dergisine verdiği bir röportajda Gülen cemaatiyle yakınlığı olup olmadığı sorusuna yanıt olarak “Hiçbir tarikata mensup değilim'' dedikten sonra şunu ekliyordu:

“Ama değerlendirmemi sorarsanız: Hıristiyanlar Asya'da misyonerlik yaparken, o adamlar da okullarla Asya ve Avrupa'da Müslümanlığın ve Türklüğün misyonerliğini yapıyor. Eskiden Asya'nın Hıristiyanlaşmasının önündeki engel Osmanlıydı, bu çağda Fethullah Gülen Hocaefendi'nin oralardaki okulları. 80 küsur ülkede okulu var. 80 senede o ülkelerde Atatürk'ü, Türklüğü tanıtamadık, bunlar tanıttı! Gerçek bir sivil toplum hareketi olarak görür, saygı duyarım.''[4]

SADAT'IN ALT KADROLARI
Biraz da SADAT’ın alt kadrolarına bakalım; Deniz Kuvvetleri Muharip Sınıf Danışmanları listesinden bir isim göze çarpıyor; Mehmet Emin Koçak. FETÖ’nün kumpaslarından birisi olan sözde Poyrazköy davasının başrollerinden birisi Koçak. Dava esnasında kumpasın mağdurlarından birisi olan Emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü kumpası deşifre etmişti. Öğütçü’ye ulaşan ihbar mektubu kumpasın nasıl kurulduğunun da özeti niteliğindeydi; mektupta şu ifadeler geçiyordu;

“(...) Çalıştığım dönemde SAT’çılardan bazılarının tarikatlara üye olduklarını duydum. Bazılarının eşlerinin kara çarşaflı olduklarını çok iyi biliyorum. Fatih ve Ümraniye’de cemaatevi toplantılarına katıldıklarını öğrendim. Çok borçları olduğunu söyledikleri halde aniden bir anda paralanarak araba aldıklarını biliyorum. Bu şahıslardan birinin ABD’ye gidip gelmesinden sonra da SAT Grup Komutanlığı’nda olayların meydana gelmesi benim dikkatimi çok fazla çekmiştir. Bahsettiğim şahısların isimleri Mehmet Emin Koçak - İbrahim Balçın - Mehmet Solak ve Lokman Gökbulut’tur. Saygılarımla.''[5]

Mektupta ABD'ye tatile gittiği belirtilen astsubayın araştırılmasında, Mehmet Emin Koçak'ın çok defa izinsiz yurt dışına çıktığı tespit edilerek 23 Haziran 2009 tarihinde bu şahıs hakkında gerekli soruşturma başlatılmış ve tutuklanmıştı. Şimdi ise Mehmet Emin Koçak SADAT’ın danışmanları arasında.

Hikayenin devamı ise malum; AKP-Cemaat ortaklığı bozulunca Tanrıverdi ve SADAT ekibi bir taraf seçmek zorunda kalıyorlar ve AKP iktidarından taraf alıyorlar. Bu taraf olmanın mükâfatını da Güvenlik Toplantılarının konuğu olarak alıyorlar belki de. Ama bu durum bahse konu yapılanmanın FETÖ ile organik bağının olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kim bilir belki de FETÖ-SADAT bağlantısı bugün de devam ediyor olabilir, özellikle FETÖ’cü hesapların yıllardır var olan böylesi karanlık bir yapılanmayı birden bire sanki yeni kurulmuş gibi son aylarda hedef tahtası haline getirmiş olması da şüpheleri bir hayli arttıracak cinsten bir durum. Ama maalesef ki bu organik bağlantıların üzerine gidilmeyecek zira FETÖ ile mücadele ettiğini iddia eden siyasi iktidarın kendi içerisindeki FETÖ’cü unsurlarla mücadele edecek dahi kudreti ve cesareti yok, bu gidişle olacağı da gözükmüyor.

[1]