Memleket yanarken kurultay yapmak

Çağlar Ezikoğlu

Kurultay kelimesinin TDK’daki karşılığı der ki; ''bir kurumun, bir derneğin ya da bir siyasal partinin temel işlerinin görüşüldüğü, belli sürelerle ya da gerektikçe yapılan genel toplantı’. Başlığı gören özellikle CHP’li dostlar muhakkak ki bana köpürecektir, lakin CHP ile herhangi bir aidiyet bağı olmayan birisi olarak 26-29 Ağustos’ta Çanakkale’de düzenlenecek Adalet Kurultayı’na dair eleştirel bir iki kelam etmek isterim. Zira kurultay öncesi memleket gündemi her geçen gün değişirken, daha dün çıkarılan KHK ile parlamenter demokrasinin yani bu ülkenin rejiminin iyiden iyiye bir mezara yatırıldığı, laiklik ilkesinin 94 yıllık cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar tehlikeye girdiği bir dönemde bir siyasi partinin ''adalet’ temasıyla bir görüşme veya toplantı yapmasını içime sindiremiyorum. Adı üstünde kurultay; yani katılımcıların bir araya gelip memleket meseleleri ve özellikle adalet namına görüşlerini bildirecekleri bir toplantı. Yani herhangi bir neticesinin doğmayacağı veya doğmasının uzun süreler alacağı bir toplantıdan bahsediyoruz, üstelik memleket böylesine bir haldeyken.

Önce katılımcılara gelelim. Geçen günkü ''atlet’ konulu yazımı bitirmeden, umarım yanlıştır demiştim. Ama CHP’nin resmi kurultay kitapçığında gördüm ki, ilk oturum olan ''Mahkemede Adalet’ oturumuna Mehmet Ali Kulat çağrılmış. Mehmet Ali Kulat kim diye soranlar olur elbet, cevabı için MAK Danışmanlık adresine gitmeniz yeterli yani Saray’ın danışmanlık firmalarından birisi olan MAK Danışmanlık. Beyefendinin siyaset macerası 2011’de AKP’den aday adayı olmasıyla başlıyor. Bu denemesinde başarısız olan Kulat, akabinde bir danışmanlık şirketi kurarak AKP iktidarının hoşuna gidecek anketleri yaptırarak bir nevi göze girmeye çalışıyor. Kendisinin 7 Haziran 2015 seçimlerindeki trajikomik macerasını dileyenler internetten kolaylıkla ulaşabilir. Neredeyse her seçim sonrası başarısız anketleriyle gündeme oturan bu zat CHP hakkında ne düşünüyor peki buyurun beyefendinin 7 Haziran 2015 seçimler öncesi Yeni Akİt gazetesinde söylediklerine bakalım; 

“Şimdiden seçimle ilgili hilelerin öne çıkarılması, bunun bir kısım medyada, bir kısım araştırma firmalarında dile getirilmesi, muhalefet partisi başkanlarının ağzıyla bunun ifade edilmesinin anlamı, peşinen yenilgiyi kabul etme ve yenilgiye kılıf bulma çabasıdır. Ana Muhalefet Partisinin iktidar olmak gibi bir iddiası yok. ''Seçimde şaibe olacağı’ iddiası paralel kaynaklı uluslararası yapılar tarafından üretiliyor. Ak Parti’nin tek başına iktidar olacağı yolunda hiçbir tereddüt yok. Bunu net verilerle söylüyoruz.''

Bu zat bugün sosyal medya hesabından gayet de rahat bir şekilde bu toplantıya özel olarak davet edilmesine ve programda isminin olmasına rağmen yoğun çalışmaları sebebiyle gelemeyeceğini söyledi. CHP içerisinde günlerden bu yana Adalet Kurultayı için toplumun her kesiminin katılabileceği söyleniyor olsa da, ana oturumlar için katılımcılara özel davetiye gönderildiğini anlamayacak kadar aptal değiliz. Merak ettiğim husus bu şahsı hangi CHP’li yönetici bu oturuma davet etti. Ve Kemal Bey’in bu durumdan haberi var mı? Tabi diğer katılımcılar listesinde de siyasi yelpaze öylesine geniş ki, Eski AKP’lilerden veya AKP destekçilerinden tutun da Yetmez Ama Evet’çi liberallere olabildiğince geniş bir skala. Ha tabi bir de bizim malum ''müteahhit’ Levent de baş konuklar arasında. Belli ki CHP içerisinde bir zümrenin Başkan adaylığı için pazarlamasının bir neticesi yoksa hızlı müteahhit ve Berat Albayrak’la Cine 5 için pazarlık yapan eskinin İslamcısının böylesine onore edilmesi kimin aklına gelecektir? Kendisinin tam olarak ne olduğunu defalarca yazdık, tekrara şimdilik gerek yok.

Bir de işin içerik kısmına gelelim. Yazının başında değinildiği gibi, memleketin gündemi alev alevken, rejim değişikliği iliklerimize kadar hissedilmişken ve laik Cumhuriyet tehlikedeyken sadece ''adalet’ temalı ve sadece ''konuşmalar’ın yapılacağı bir kurultay. Her fırsatta tekrarlanan binlerce vatandaşın özgürce konuşması ne olacak; Kurultay kitapçığı diyor ki; ''Panellerde ve Çalıştaylarda sadece önceden belirlenen konuşmacılara söz verilecektir. Katılımcılar tüm Panelleri ve Çalıştayları izleyebilecektir. İzleyicilerin katkısı panel ve çalıştayları yönetenlerin belirleyeceği ve duyuracağı kurallara uygun şekilde olabilecektir’.

Yani içlerinde çok sevdiğim, değer verdiğim veya çalışmalarını gıpta ile takip ettiğim akademisyenler veya siyasetçiler bir konferansa gelip sunum yapar gibi sunumlarını gerçekleştirecek ve vakit mümkün olduğu müddetçe ve tabi oturumu yönetenler izin verdiği sürece diğer katılımcılar yani vatandaşlar katkıda bulunabilecek. Dedim ya çok sevdiğim, saygı duyduğum hocalar siyasetçiler bilim insanları var listede, Fethi Açıkel’den Sencer Ayata’ya, Nasuh Mahruki’den Mustafa Balbay’a. Ama ben veya orada katılımcı olan binlerce insan zaten bu isimlerin görüşlerini biliyor, konuşmalarını dinliyor veya yazılarını okuyor defalarca. İşte böylesi günlerde olması gereken ya da bir siyasi partinin yapması gereken memleket meselelerine ilişkin bir Kurultay toplamaktan çok daha fazlası. Sırf toplumun her kesimi yani İslamcı cenah da gelebilsin diye ''laiklik’ üzerine ayrı bir oturum panel düzenlememek ve sadece ''adalet’ üzerine böylesi bir kurultay düzenlemek bile başlı başına soru işareti. Ama daha vahim olanı CHP’nin hala memleketin bu kadar acil sounu varken somut talepler üretemiyor oluşu. Adalet Yürüyüşü’nden sonra da yazmıştım, bu yürüyüş somut taleplerle taçlandırılmazsa manasız kalacaktır diye. Görüldüğü gibi etkisini kısa zamanda yitirdi. Bir benzeri de bu gidişle Adalet Kurultayı’nda yaşanacaktır. Bu memleketin yüz binleri sorunların ne olduğunu biliyor. Bu sorunların akademisyenler veya siyasetçiler tarafından bir kurultayda tekrarlanmasına da ihtiyacı yok. Çok ama çok acele bir siyasi aksiyona ihtiyacı var Türkiye’nin. 

Dediğim gibi CHP ile herhangi bir aidiyet bağım yok, herhangi bir danışmanlık kadrosunun peşinde de koşan birisi değilim. Kaldı ki bu eleştirilerimden ötürü çok da sevilmeyenlerdenim. Bunları çok umursamıyorum zira öyle çıkar peşinde koşan insanlardan olmadım, o çıkarların peşinde koşturan çokça insanı da gayet iyi bilirim o parti bünyesinde. Ama bunların hiçbirinin bir önemi yok, şu anda önemli olan tek şey uçuruma doğru yuvarlanan Türkiye’nin geleceği. Ben yıllardır bir akademisyen olarak görüşlerimi birçok platformda veya akademik çalışmada aktarıyorum. Lakin bir siyasi partinin bir konferans edasında akademisyenlerin görüşlerini halka aktarması şu aşamada hiçbir şey kazandırmayacaktır. Önemli olan sadece ve sadece reel politikada somut talepler üzerinden politika üretip kazanç sağlamak. Bunu yapmadığı müddetçe CHP daha çok kurultay yapmaya devam eder, memleket uçuruma yuvarlanana kadar…

*Aberystwyth Üniversitesi,Uluslararası Siyaset Departmanı, Araştırma Görevlisi ve Doktora Adayı