Mesajı karışık bir öykü

Mesajı karışık bir öykü

Mesajı karışık bir öykü Sami Günal— Söyle bakalım, bu “şeyin'' vermek istediği mesaj nedir?— !..Kızla, oğlan sinemaya gitmiştir... Oğlan daha bir kentsoylu hava içinde kendini her daim entel sanmakta… Yetersiz olan benliğini yüceltmek için kızın...

Sami Günal

— Söyle bakalım, bu “şeyin'' vermek istediği mesaj nedir?

— !..

Kızla, oğlan sinemaya gitmiştir... Oğlan daha bir kentsoylu hava içinde kendini her daim entel sanmakta… Yetersiz olan benliğini yüceltmek için kızın üzerinde ha bire tepinmektedir... Film sonrası koruluk bir alan içinde yürümekteler…

— Söyle bakalım, bu filmin vermek istediği “mesaj'' nedir?

— …

Oğlanın soruş tarzı o kadar haşmetli ki… Kız, kafasında oluşturduğu cevaba güvenememektedir. Mukabele kabiliyetinde heybetli bir cevap bulabilmek için dokuz doğururken, kendi kendine içinden çıkamadığı uzun muhakemeler yapmaya başlar:

“Zıkkımın kökü! Alt tarafı eğlencelik bir seyre daldık, ne mesajı ne masajı yahu? Bırak da şu yolda el ele yürümenin tadını çıkartalım… Acaba hangi yüksek düzeyde bir ''mesaj’ var ki bana sorup durur ya bu oğlan?.. Amanın vay başıma! Ben, bunun sorusuna cevap veremezsem ''beşik sallama’ hayalim ''yandı gülüm keten helva’ ıstırabına döner... Yok yok, bu kadar ısrar ve ciddiyetle sorduğuna göre vardır bir derin hikmeti.''

Her şeyin hikmetinden sual olunmayacağını zaten anası öğretmiştir kıza ki yuvanın saadeti daim olsun. Dokuz doğurmaktan bitap düşen kız, iç yakınmasını sürdürür:

“O gün geleydi, şu oğlan muradına ereydi de şu an dokuz doğuracağıma bir kere canlısını doğuraydım daha sancısız olurdu.''

(...)

Kız, cevapsızlıktan kıvrandıkça, oğlan; güya benliğini yüceltmenin hazzıyla yapay bir beyinsel mastürbasyona erişmenin doruğunda gımış gımış etmekte… Neredeyse, sevgilisiyle cilveleşen bir sevgili değil de karşıt fraksiyon elemanıyla sidik yarıştıran “kısır payanda'' gibi “bir-sıfır'' üsteyim, diyecek.

Kızın, oğlana vereceği en oturaklı yanıt aslında şu olmalıydı:

“Film, senin gibi ''küçük insanların’ daha sosyetik daha entel gözükmek için birbiri üzerinde tepinme görgüsüzlüklerini anlatıyordu.''

(…)

Sanatta anlatım, imgelemelerle ballanır. Laf kalabalıklığına gerek yok! Sanatın birincil amacı “mesaj'' kaygısı olmasa gerek. Sanat, sanatlığını icra ve kabul ettirirse zaten mesaj hâsıl olmuş demektir. Sanatın mesajı, sınav sorusunun cevabı misali formel ve tek değildir. Tüketicisinin algı, görgü ve fikri birikimine göre değişkenlik gösterir.

Hap misali bu mesaj özentiliği tat kaçıran bir şeydir. Artık günümüzde insanlar hız tuzağına düşmüş durumdadırlar. Bu hız tuzağıdır ki yaşamı haplaştırmıştır. Anında tek cümlelik tek kelimelik fikirlerle yetinilmektedir. Geniş analizler, konuşmalar, paylaşımlar yok olmuş durumda. Bunun adı ufuk kısırlığıdır. (Not: Hız tuzağıyla kastedilen, oto hızı değildir. Yaşamın ve ekonomi politiğin dayattığı anlamsız-doyumsuz güdüler ve edimlerdir.)

Bir gün “entel'' bir ortamda tepkileri test etmek için “imitasyon'' bir resim gösterdiler. Tuvale vurulmuş serbest fırça darbeleriyle renklerin gölgelendirilmesinden oluşmuş alelade sisli bir sabit ortam tablosuydu.

Sordular:

— Bu, sizce ne anlatıyor?

Ortamdaki narin hanımefendiler ve pek ince ruhlu beyefendiler,

— Hımmm, ressam burada sanki şehrin yorgunluğunu anlatmışşş!

— Tımmm, şehrin düş kırıklığını fırça darbelerine yedirmişşş!

— Kımmm, sanki, bohem hayat bana göre değil, artık ekolojik bir hayata yelken açmanın zamanı geldi, der gibi fırça darbeleriyle hüznü ve yeni hayat çığlığını içselleştirmiş!

Her daim, balona iğne batırıcılığını şiar edinmiş olan ötedeki köylü abiye sıra gelince:

— İstiklal Caddesinin, alelade, tramvaylı salt bir görüntüsünden ibaret; gizemli ve derin bir durum yok. Sisli, puslu bir günde İstiklal’in sembol görüntüsü ve hatıralık foto karelerine fon olan tramvayın ta kendisidir. Sanatsal bir katkı ya da durum yok!

Tısss!

Yok yok aslında rahatladılar... Ne o ya? Farklı ve entel bir mesaj arama kaygısıyla kasılmanın, dokuz doğurmanın bir anlamı var mı? Ha işte şöyle rahatladınız!

Charlie Chaplin’in o meşhur filmi… Film, sinema tarihi veya özelinde Chaplin sinematografisi anlatılırken ya da İkinci Dünya Savaşı belgesellerinde ilgili bölüm olarak gösterilir.

1929’un ekonomik buhranından sonra -insanın kendi icadı olan makineleşmeyle- bozulan toplumsal ve ekonomik dokuya bağlı olarak bireyin, makinaların esiri olması, robotlaşması vs. anlatılır.

Filmin mesajını muştulayan bir giriş sahnesi vardır: Ağıla giren koyun sürüsü ve ona paralel fabrikaya giren insan sürüsü... Sonra, diğer bir imgeyse Chaplin’in, meşhur “Şarlo'' karakterinin, makinaların dişlileri arasına düşmesi. Yani insanlığın geldiği hazin nokta, biteviyelik durumları vs. anlatılacaktır.

Fabrika dişlilerine düşen adam sahnesi, unutulmaz bir hit olarak baş tacı, baş imge olarak kabul edilir. Evet, neymiş o? Sanayileşmiş kapitalist toplumunun; insanı ezmesi, tek düze hale getirmesi, duygusuzlaştırması falan filan…

Bakıyoruz… Vay beee, ne devrimci mesaj, ne değinme!

Bence de çok saygıdeğer çok estetik ve sanatın anlatım gücünü ortaya koyan bir imgelemedir. Bir kitap boyutunda anlatıma gerek yok, tek sahnede iş bitmiştir. İşte sanat bu! Al sana mesajsa mesaj.

Eveet, geldik bizim öyküye.

Acaba bizim kızla oğlan n’oldular? Çocuk sahibi oldular da kızın “beşik sallama'' muradı yerine geldi mi? Yuvanın mutluluğu daim miydi? Kim bilir? Ben bilemem! Ama yine de bilirim.

N’olacaktı ya? Kolay mıydı öyle feodal toplum örgüsünü kırıp da “bu kız olmadı, o kızı bulurum'' demek?

Hele hele ya o kızcağızın,

“Bana yardan geç diyorlar / Desinler desinler / Şeker de yesinler / Şu kız, ''o oğlan olmadı’ şu oğlana vurgun desinler''

Diyerek, değişik oğlanlara türkü yakması olacak iş midir öyle?

Telaşa mahal yok, kına gecesi oldu bile. Müneccim(!) olanlar bu düğünün geleceğinin bayram olmadığını gördüler de yanık kına türkülerini en üst perdeden söylediler:

“Gelin ağlar yaşın yaşın / Getmem diye sallar başın / Şimdi gelir bey gardaşın / Ağlama gelin ağlama / Eloğludur bel ağlama''

(...)

Oh, “Maşallah'' bir nur topu da geldi! Geldi gelmesine de…

Mürüvvet henüz meçhulde!

Bu gemi bir kere ta yukarılarda bir “mesaj'' darbesi aldı. Oğlan; güler yüzlü, etrafa gülücükler saçan bir eşim olsun telaşında değil de her şeyden bir “mesaj'' kapsın, soranlara karşı hazır cevap olsun telaşında. Bir anlamda erkeksi prestijini yukarılara çekmek için kadının temsil yeteneği olsun derdinde.

İç huzursuzluk yaygınlaştıkça kişilikler ve estetik duygular baygınlaşmıştır. Birbirlerini tüketmeye doğru yol almaktadırlar…

Sonuç: Yuva; çatıdan çatırdamış, temelden yıkılmıştır!

Madem çok mesaj sevdalısıyız, sıralamanın bir mahsuru olmasa gerek;

Mesaj 1: Aşk, diğerinin üstüne basarak yükselmeyi kaldırmaz!

Mesaj 2: Aşk, öğretmenliği hiç kabul etmez! Karşılıklı öğretmeyi içerir.

Mesaj 3: Aşk, yarım elma misali birbirini tamamlamayı gerektirir.

Mesajın icmali: Yanlış kurulan yanlış yıkılır.

"Mesajı karışık bir öykü" haberi, 09 Nisan 2017 tarihinde yazılmıştır. 09 Nisan 2017 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Mesajı karışık bir öykü haberi 2017 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Mesajı karışık bir öykü 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 19 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 01:12 Yüzyıllık bir geçmişe sahip olan dondurma fabrikası, beklenmedik bir şekilde iflas etti
  2. 01:00 TBMM'nin İliç Komisyonu üyeleri Resmi Gazete'de yayımlandı
  3. 00:53 Elite World Hotels & Resorts, Van Kahvaltısını Türkiye'nin Dört Bir Yanına Taşıyor
  4. 00:51 ABD, Filistin'in BM'ye tam üyelik başvurusunu veto etti
  5. 00:51 Resmi Gazete 19 Nisan 2024 kararları
  6. 00:50 Dubai'yi Vuran Şiddetli Yağış: Okullar Tatil, Havalimanı Sular Altında
  7. 00:47 Dilan ve Engin Polat'a bir suçtan mahkemeden tahliye kararı çıktı
  8. 00:47 Türk Bilim İnsanlarından Şaşırtıcı Keşif: Beyin Hücrelerinde Mikroplastik Tespit Edildi
  9. 00:44 Bugün yüzde 25 zam gelmişti: Kırmızı ete yüzde 50 zam daha açıklanmış bulundu!
  10. 00:43 Sigorta Sektöründe Önemli Gelişmeler: Kefalet Sigortası ve ZAS'ın Hayata Geçmesi Öngörülüyor
  11. 00:41 Prof. Dr. Naci Görür' den Tokat Depremleri İçin Uyarı: "Dikkatli Olunmalı"
  12. 00:35 Tokat'ta Son 24 Saatte 5 Deprem: Vatandaşlar Büyük Korku Yaşıyor
  13. 00:29 Tokat'ın Sulusaray İlçesinde 4.1 Büyüklüğünde Deprem: AFAD Açıkladı
  14. 00:23 Okul Etkinliği Sırasında Tavuk Pilavı Yiyen Öğrenciler Zehirlendi: 48 Öğrenci Hastaneye Kaldırıldı
  15. 00:22 ABD, BM'de Filistin Devleti'nin Tanınmasına "Hayır" Diyor
  16. 00:20 Manisa Selendi'de Okul Servisi ile Kamyonet Çarpıştı: 9 Öğrenci Yaralı
  17. 00:16 UNFPA'nın Raporu: Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Eşitsizlikleri Artıyor
  18. 00:13 1 Mayıs'ın Taksim'de Kutlanması İşçi Sınıfının, Halkın Hakkıdır!
  19. 00:13 İran Cumhurbaşkanı, İsrail ile savaş ortamında sert uyarıda bulundu
  20. 00:10 Bill Gates, ''Milletlerden'' büyülenmiş olduğunu açıkladı
ABC Kritik Haberleri