Obama'nın 'uçak parası' kriz yarattı!

ABD Başkanı Obama, Hillary Clinton’ın seçim kampanyasına devlet uçağıyla gidince tartışma yaşandı. Clinton’ın rakibi Trump, “Bu siyasi bir etkinlik, seyahatin parasını tüm vatandaşlar ödememeli'' dedi. Beyaz Saray ise: Her zaman olduğu gibi başkanın siyasi seyahat masrafları, ilgili seçim kampanyasının bütçesinden karşılanacak.

ABD Başkanı Barack Obama dün ilk kez Demokrat Parti’nin başkan adayı Hillary Clinton’ın seçim kampanyasına bizzat katılarak destek verdi. Obama’nın Charlotte’daki etkinliğe Air Force One uçağını kullanarak gitmesi ise tartışma yarattı. Çünkü bu uçağın bir saatlik uçuş maliyeti yaklaşık 200 bin dolar (590 bin TL).

Normal şartlar altında ABD Başkanı’nın seyahat masrafları hazineden karşılanıyor, yani faturayı tüm vatandaşlar ödüyor. Fakat Obama bu kez tüm ABD halkını temsilen değil, bir siyasi parti adayına destek vermek üzere seyahat ettiğinden tartışma başladı. Cumhuriyetçi Parti başkan adayı Donald Trump, “Bu siyasi bir etkinlik, seyahatin parasını tüm vatandaşlar ödememeli'' dedi.

Bunun üzerine Beyaz Saray’dan hemen açıklama geldi. Beyaz Saray Basın Sekreteri Josh Earnest, dönüş yolunda Air Force One’daki gazetecilere şu açıklamaya yaptı: “Başkan’ın siyasi seyahatlerine dair mevcut kural ve düzenlemelere göre davranacağız.''

Ardından Clinton’ın bir yardımcısı da ABC News’a konuştu: “Her zaman olduğu gibi üstümüze düşen masrafı (kampanya bütçesinden) biz karşılayacağız.''

Kısacası Obama’nın devlet uçağıyla yaptığı bu seyahatin masrafını tüm vergi mükellefleri değil, Clinton ödeyecek. Obama’yı koruyan Gizli Servis ajanlarının yaptığı fazla mesainin masrafı ise ABD hazinesinden çıkacak.

George W. Bush döneminde Beyaz Saray’ın etik konusunda uzman avukatı olan Richard Painter, Gizli Servis ile ilgili bu uygulamanın bir gelenek olduğunu söylüyor. Zira Trump’ı koruyan Gizli Servis ajanlarının maaşı da hazineden karşılanıyor. Aynı şey ABD Başkanı'nın tatil yaptığı dönemler için de geçerli.

Painter, ABD’de başkomutanın aynı zamanda siyasi parti lideri olduğunu, bu nedenle söz konusu tartışmanın “engellenemez bir sorun'' haline geldiğini belirtti.