Sosyal medya maymunluğum

Sosyal medya maymunluğum

Sosyal medya maymunluğum Sami Günalİki insanımın fotoğrafını görmemle birlikte gözüm hemencecik alttaki yazılara sarktı. Eyvah, ben nasıl duymamış olabilirim ki, dedim! Anında bilincimdeki sınıfsal çelişkiler şahlandı. Ah ah, eğer ki zengin bir...

Sami Günal

İki insanımın fotoğrafını görmemle birlikte gözüm hemencecik alttaki yazılara sarktı. Eyvah, ben nasıl duymamış olabilirim ki, dedim! Anında bilincimdeki sınıfsal çelişkiler şahlandı. Ah ah, eğer ki zengin bir akraban ölmüş olsaydı çoktaan duyuran olurdu sana, diye iç çekerken tüm anılarım gözümün önünde hızla geçen bir film şeridine dönüştü.

Yurt dışında yaşayan bir yakınım, bayram üzeri hasretliğini çektiği, köyümüzdeki ağabeyiyle yaşlı anacığının diz dize olan bir fotoğrafını Facebook sayfasında paylaşmış. Fotoğrafa dair hiçbir bildirimde de bulunmamış.

Derken alt yorum satırları Facebook nöbetçileri tarafından doldurulmaya başlanılmış: 

“Mekânı cennet olsun ışıklar içinde uyusun!''

“Allah, rahmet eylesin!''

Neyse ki bizim emmi kızı, tez elden yetişip tap taze diri olan insanlarımız için taziye sırasına gireceklerin sayısı üç bin otuz üçe ulaşmadan daha üçüncü şahsa sıra gelmişken demiş ki:

“Arkadaşlar, kimse ölmedi, fotoğraftakiler annem ile abimdir ve yaşıyorlar.''

Be hey… Size bir ölüm bildirimi falan yapıldı mı? Yok! Türkçe kullanımınıza bakıldığında çoğul başsağlığı da dilemediğinize göre birisini öldürdüğünüz anlaşılıyor. Peki, hangisini öldürdünüz de ona dair başsağlığı diliyorsunuz, o da belli değil. E, yeter ki o günkü sosyal medya da “görünme hastalığı'' kontenjanını doldursunlar.

Vizyondaki bir filmi izledikten sonra “sosyal medya bağımlılığının'' halleri üzerine bir yazı döktürmeyi planlarken, hayat gailesi bu ya vaktimiz rast gelmeyip de söz konusu filmi izleyemeyince yazıdan da vazgeçmiştik.

Derken, şu bayram içinde yukarıdaki sosyal medya trajikomikliği aynıyla vaki olunca askıya aldığımız yazıya tekrar dönelim fakat boş verelim de reel eleştiriyi-irdelemeyi, bayramlık tadında kendi trajikomikliğimizi yazalım istedik.

Eleştiri meleştiri yapmaya niyetim yok. Ne zaman ki her hangi bir konuda karşımdaki birine sosyal eleştiri yapıyorum bir bakıyorum ki eleştirimin öznesi karşımdaki dostumun ta kendisi. Eleştiri, hoşlanılan bir şey değil boş vereyim dedim. Zaten üç buçuk tane dostum kalmışken kaybede kaybede sıfıra düşeceğim. Toplumun düşürüldüğü sanal alem çukurunda patinaj yap(tırıl)masından bana ne! Ben kendimle uğraşacağım.

Velhasıl “Fes bok'' maymunu oldum çıktım. Politik bilinç düzeyimi ve eylemlerimi “fes bok''unun içinde bileyleyip duruyorum. Beni tanıyan üç buçuk kişi nezdinde kendimi “bişey zannetme'' kibrimi üfleyip parlatmaya çalışıyorum. Daracık dünyam içinde egomu şişirerek kendimi koskocaman zannettiren üç buçuk kişilik şöhretimin altı astarı bu.

Hele bana yakışmayan baştan ayağa kendimle çelişen onun bunun sözlerini, şiirlerini de alıp yapıştırırsam Peeh! Değmeyin gitsin keyfime! Bana ait olmayan ve kişiliğimle büsbütün çelişen sözler için altına yazanlar oluyor, “Abi, ne kadar da doğru söylüyorsun ya!'' diye.

Aynı şabalak beyinli(!) şakşakçılarımın içinde, paylaştığım çalıntı sözlerin bırakınız kişiliğimle zaten çelişmesini; birbiriyle çelişen söz paylaşımlarıma bile “Ne güzel söylemişsin abi!'' diyenler var. Mesela, şöyle uzakları süzen bakışlı bir fotoğrafım eşliğinde “Hüzün ki insana en çok yakışandır.'' diyorum. Bunda bir efkâr var zannıyla “Abi ya,  ne de büyülü söz söylemişsin!'' diyor ahbablarım. Baktım ki hüzün lafı tuttu bu sefer akşama doğru “Bunalımlı insanlar hep hüzün içinde yaşarlar, adam olan adama hüzün yakışmaz!'' diyorum, aynı ahbaplarımız bir boncuk buluyorlar ki “Abi, tam oturtmuşsun ha, ne hüznüymüş, insana gülmek yakışır be!'' diyorlar.

Hep edebi olamam ki insan dediğin aynı zamanda politik bir hayvan değil midir? Biraz da öyle takılmam lazım. Toplumsal hareketlerin, oluşumunu gelişimini, örgütlenmesini, katılınılması gereğini unutmuşum yine üç buçuk kişilik şöhret ortamımda biraz entel, biraz lider, hepten yol gösterici rolde olmam, gözükmem gerekiyor. Bu, bir eksantrik ego ihtiyacıdır.

Adresine asla ulaşamayacak, sadece kendi kapalı devre arkadaş grubuma mesela, “Kahrolsun diktatörlük! Hey faşist, sen buraya bir baksana! Sonun yakın, bu halk seni yıkacak.'' falan diye eğri Amerikan ağızlı sloganik laflar söylerim ki ne kadar da bilmem ne olduğum sanılsın diye. Zaten benim kapalı devre arkadaş grubumdan da eğer ortak düşün yapımız çerçevesinde bu bir politik-ideolojik pratik talepse, buna karşı çıkıp “Ay diktatör de kahrolmasın!'' diyecekler var sanki! Oldubitti sanal âlem içinde bu, tereciye tere satma zevzekliğimden vazgeçemedim. Dostlarıma pazarda görünme derdindeyim.

Tıklanan beğendilerimi arttırmak için bir yöntem bulmuşum ki vallahi sır olarak saklıyorum kimseyle paylaşmam. Sidik yarıştırır gibi beğendi sayısında öne geçmeliyim. Olayı çözmüşüm! İçinde bulunduğum yapılanmanın içinde kendimi yukarı çekerek özellikle solu-solcuları kötüledim mi gelsin beğendiler, yaşa var ol naraları gırla! Keyfim yerinde! Benim gibi kendini yukarı çekmek için, mensubu olduğu yapıya yorum satırında vuran vurana! İşte bu hallerim çok prim yapıyor.

Hele hele bir ev adresi uzunluğu kadar dahi beceremediğim başı-sonu hedefi belirsiz olan, bir önermesi hiç olmayan, grameri bozuk, fonetiği uyumsuz, bu kadar basitliği içinde bile anlam bütünlüğü olmayan, mantık kaymalarıyla bezeli, kendimden ürettiğim, “güya fikri bir cümle'' sandığım boş sözlerimi de yazarsam peeh! Entel mental ideolojik dersler ve yönlendirmeler yaptığım zannıyla -av kulübesinde avını bekleyen avcı gibi- oturur, beğendi ve yorum sayarım. Birisi de çıkıp arkadaş, kendini örgüt lideri misali farklı donanıma, fikre sahipmiş gibi “sandırmaya'' çalışıyorsun ama içinde sen olduğun için böyle gerileyen bir hastalıklı yapı var demeyi beceremiyor yahu!

Sosyal düzeyde ideolojik tercihime ters düşen bir gelişme ya da mağduriyet olursa hemen o gün profil resmimi değiştiririm. Örneğin, Soma maden faciası vuku bulduğunda, yüzü kömür karası olan madenci resimleri ya da imgesel baretler falan… “301 canı unutma, hesap sor!'' derim. Bana, sen ne yaptın, unutmadın da ne hesabı sordun?  Böyle ahkâmla kimin zihninde kişisel “politik entel takdim'' bozası pişiriyorsun, demeyin. Öyle işte! Laf aramızda, sorsanız olayın tarihini, oluş şeklini, sorumluları bile unutmuşumdur.

Keza açlık grevinde olan iki öğretmen için de aynı şeyleri söyleyebilirsiniz bana. Onları da sömürüyorum. Sömürü portföyümü sıralasam yazı, listeleme yazısına döner. Bana sakın, madem bu kadar çok acınıyorsun, dövünüyorsan mücadelene bayrak görüyorsun da peki, neden üç günlük destek grevi yapmıyorsun, demeyiniz. Sosyal zübüğün tekiyim! Haa, bu işin yazısını daha önce yazdım kimse sekterlik tavsiye ediyormuşum gibi de avara kasnak boş teneke çalmasın. Aklı başında olanlar hicvi anlarlar.

Kardeşim, anlamlı anlamsız, kişiliğimi taşıyan taşımayan her ne paylaşırsam boncuk bulanlarım eksik olmuyor. Abi, dostum, arkadaşım, yoldaşım diye hitaplarla o üç buçuk sayıdaki ahbablarımın; başlıyor bana bravo, pes valla, küçük dilimi yuttum minvalinde kendimi şaha kaldırıp bir şey zannettirecek yorumları. Yahu, bir şey paylaşmayı beceremeyenler de kendilerini hiç yoktan beğendi ve yorum satırlarına atmazlar mı! Sanal âlemde çareler tükenmez ki demokratik bir alan ve imkâna kim engel ola?

Ciddi ciddi bir şey; öğreticilik, yönlendiricilik, örgütlemecilik falan yaptığımı düşünürken bu paylaşımlarıma “boş avuntular'' diyenlere de kendi hödüklüğüme bakmadan tepeden bakıyorum. Bu tiplere, oldubitti imaj bozma hevesiyle balonlara iğne batırmaya teşne olan can sıkıcı figürler olarak bakarım.

Sosyal medya alanımdaki daracık kapalı devre arkadaş grubu içinde olmama rağmen kendimi ciddi ciddi tüm ülke kamuoyuna karşı gazetecilik yapıyor sanıyorum. Milletin dakika başına yazılı ya da sözlü basında an be an okumaktan-dinlemekten helak olduğu haberleri seçip seçip de dikkat dikkat, bak şu oldu ha, demez miyim! İyi ki dedim! Ben bilgilendirmeseydim el âlemin haberi olmayacaktı. Herkeslerin pek de ulaşamayacağını düşündüğüm bilgilendirme mesajlarımı hoş görüyorum. Buna bir şey dediğim yok.

Bağımlılık denen bir hastalık var, ben de ondan muaf değilim ki! Boş teneke, avara kasnak döner dururum. “Fes bok''unun içinde gözükemezsem yerimden duramam. Huzursuz olurum! Gerçek hayatta yüzüne bile bakmadığım ölümün, dirimin şunumun-bunumun fotoğraflarını paylaşır…

Tüm malzemeleri bitirdim mi? Öyle sanılsın efendim! “Fes bok''unun kendisi imdadıma yetişiyor. Bağımlılığımı soğutmama fırsat bile vermiyor. Ne de olsa üç yüz altmış beş günün her günü üç-beş paylaşım yapmışım. “Fes bok'' kendi içinde seçip seçip bana hatırlatıyor: “Şunu da geçen yıl paylaşmıştın!'' diye. İşte, Hızır dediğin budur, yetişti! Hemencecik hatırlatılan eski paylaşımımın üzerine bir cümle konduruyorum. “Zaman ne de çabuk geçiyor-Geçmişten bir hatıra!'' dedim mi oh bugünü de birkaç kere kurtarmış oluyorum. Tabii bunu yıllar itibariyle yaptığım için bu üst cümlelerim merdivenleşiyor.

Bazen o kadar paylaşım krizine giriyorum ki gözüm dönmüş şekilde hiçbir şeyi, notu-uyarıyı görmüyorum. Olmuş bitmiş, tarihinin neredeyse kırkı çıkmış bir etkinliğin duyurusunu paylaşıyorum... Oh be, bağımlılığımın tatmin imkânının ucu bucağı yok “fes bok''unun içi lebi derya, şeç beğen, çek kopyala yapıştır duvara.

Yer bildirme görgüsüzlüğüm/komedim, sofra rezaletlerim, feşmekânla bir kahve içimindeyim falan da filan da fotoğraflarımı koyduğumda, içinden, e bana ne kardeşim, diyenlere de fena bozulduğumu bir not olarak düşeyim.   

Geçenlerde bir dış ülke ile görüştüm. Hane halkları ve eş dost buluştuklarında ne yapsalarmış iyi? Ay ay, düşman başına, dostluk buluşmalarımızdan uzak olsun! Eve ya da dost meclislerine girerken akıllı telefonlarını salon girişinde bir kavanoza dolduruyorlarmış. Neymiş efendim, birbirlerinin yüzüne bakarak sohbet edeceklermiş. Hadi be! Yapmayın! Peki, birbirinizin, şöyle bacak bacak üstüne atarak hafif yana kaykılmış dost-düşman çatlatan afili fotolarınızı çekip de nasıl “fes bok''unun içine koyacaksınız? Cıık! Bu yokluk benim huzurumu bozar.

Herkeslerin barıştığı şu bayram gününde hiç kuşkusuz herkeslerin kendisini içinde bulacağı bu yazıyla biz, eldeki üç buçuk dostu da kaybettik mi ettik! Neyse ki amorti ya da teselli ikramiyesi misali iki sağlam dostum kalacak gibi. Neden derseniz? Anlatayım.

Bu gazete içinde haddimi çok kere aştım mı aştım! Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın devamlı surette dedikodusunu yapıyorum. Bazen romantik fikri coşumlarına takılıyorum falan. Saçıyla başıyla bile dalga geçtiğim oluyor. Belli ki çok hoşgörülü biri. Tabii bunları arkasında yapıyorum. Deli miyim ben! Buradan başka yer bulamam. O, beni zaten sevmez. O nedenle yüze karşı gelemem. Zamana uymak lazım.

Ah işte, iki tane de kuzu mu kuzu, çalışkan mı çalışkan Emre Kongar Hoca’mın sıfatlandırmasıyla spartakist editörler var. Biri Koordinatör Serdar Nâzım Yüce diğeri de Haber Müdürü Orhan Şahin. Benimle bu çocuklar ilgileniyorlar. (Ki ben onlara, Anadolu diliyle çocuklar yerine “döller'' diye sesleniyorum.) Bir de kendi beyanlarına göre beni çok komik buluyorlarmış. “Abi ya öbür yazarlar buzdolabı gibi(!)'' falan diyorlar. Ya, bu çocuklar psikolog gibi. Benim tüm bunalımlarımı sessizce dinliyorlar valla(!)

İşte bunların, allahlık Ali Baba misali sosyal medyayla, “fes bok''la falan ilgileri yok. İkisinin de sayfası var ama ne biçim boş insanlar anlamadım! Es kaza dışında ne bir şey paylaşırlar ne de abukluk sabukluk yaparlar. Çevrimiçi gözükürler fakat acil bir şey soracak olursun, çalışmaktan-okumaktan sana saatler sonra cevap yazarlar.

Eh işte, benim bu yazıdaki okların hiç mi hiç biri bunlara değmez. Üç buçuk dosttan, küstürmeden geriye şimdilik kaydıyla elde kaldı bu iki dostum.

Evet, şimdilik her şey bayram tadında kalsın. İleride sosyal medya üzerine daha ciddi yazılar yazar mı yazarız elbette. Söz!

"Sosyal medya maymunluğum" haberi, 27 Haziran 2017 tarihinde yazılmıştır. 27 Haziran 2017 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Sosyal medya maymunluğum haberi 2017 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Sosyal medya maymunluğum 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 20 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 08:18 DEM Parti'den Bakan Yerlikaya'ya tepki: Kayyum yolsuzluklarını ve bıraktıkları borçları inceleyin
  2. 08:11 Fehmi Koru: AK Parti’ye yakın yazarlar ‘Bayrak değişimi yaşanacak’ diyorlar
  3. 08:07 Murat Ağırel yazdı: ‘Belediyenin içinden geçmişler’
  4. 08:05 Meteoroloji uyardı: Meteoroloji'den çok sayıda kente kuvvetli yağış ve fırtına uyarısı
  5. 05:47 Sadettin Saran açıkladı: Göreve gelirsek Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız
  6. 05:35 Başkentte ucuz alışverişin adresi! Markette fiyatlar artarken orada düşüyor
  7. 05:31 Otomobillerde Nisan ayı kampanyasını başlattı! Bu listeye bakmadan karar vermeyin
  8. 05:29 Hyundai fiyatlamalarını güncelledi! Türkiye'nin en ucuz aracıydı
  9. 05:27 Bakan Şimşek para politikaları hakkında konuştu: Harcamalarda kesintiye gideceğiz
  10. 05:25 Tesla'dan Türkiye'ye özel ucuz model sunuldu: Tek motorlu Model Y satışta
  11. 05:17 Tesla'dan Türk müşterilere müjde geldi: Model Y'ye özel 1,3 milyon lira indirim sunuyorlar
  12. 05:15 AYM'den ek vergi kararı verildi: 75 bin mükellef bunu bekliyordu
  13. 05:11 Mehmet Şimşek'e 'yerel halk' tepkisi: Sömürge valisi böyle konuşur
  14. 05:08 Zamanaşımına uğrayan hesaplarda önemli değişiklik yapılacak
  15. 05:02 CHP’den Et ve Süt Kurumu'na tepki geldi: Zam geri alınmalı
  16. 04:59 Merkez Bankası'nın rezervlerinde artış gözlemlendi
  17. 04:57 Tüketici kredilerinde artış gözlemlendi
  18. 04:54 Kafe ve restoranlardaki fahiş fiyat boykotuna ticaret odasından tepki geldi
  19. 04:52 Ekvador'da son 2 günde 2 belediye başkanı suç çeteleri tarafından öldürüldü
  20. 04:48 Ünlü oyuncu sette kaza geçirdi: Chris Pratt film setinde ayağını yaraladı
ABC Kritik Haberleri