Taner Timur yazdı: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü...

Taner Timur yazdı: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü...

Taner Timur yazdı: 8 Mart Dünya Kadınlar Gün... Prof. Dr. Taner TimurBugün 8 Mart, dünya kadınlar günü; yine bir riyakârlıktır gidiyor. Bu vesileyle en güzel sözleri de bu ülkede “ilk ve tek'' kadın olarak Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış Tülay Tuğcu söylemiş:...

Prof. Dr. Taner Timur

Bugün 8 Mart, dünya kadınlar günü; yine bir riyakârlıktır gidiyor. Bu vesileyle en güzel sözleri de bu ülkede “ilk ve tek'' kadın olarak Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış Tülay Tuğcu söylemiş: Kadınlarımızın, diyor, “bir yandan analık, bacılık, eşlik gibi sözlerle yüceltilirken, öbür taraftan dayak, küfür tecavüz gibi fiillerle ezilmesi, iki yüzlülük, riyakârlıktır''. Durum bu ve ne yazık ki bu yıl da 8 Mart gönül huzuruyla kutlayacağımız bir gün olamayacak!  Geçen 8 Mart’tan bu yana neredeyse her günü tehdit altındaki kadın haklarını tartışarak ve bu arada da dövülen, saldırıya uğrayan, öldürülen kadınlarımızı sayarak geçirdik. Kuşku yok, yarından itibaren de yine diyanetçilerimiz “fetva''larına, şeyh ve hocalarımız “irşat''larına devam edecekler.. Tesettür sorununu ve “Müftü Nikâhı''nı çözdük; sıra kızlarımızın kaç yaşında evlenebileceğine geldi. Kimi “mürşid''lerimiz de bu arada kocaların hangi şartlarda karılarını dövebileceklerini tartışıyor (H. Karaman, Yeni Şafak; 4 Mart 2018) ya da kadınlarla “halvet olma''nın tehlikelerine işaret ediyor.
  
Kadın hakları denilince akla önce “feminizm'' hareketleri gelir. Batılı sözlüklere göre bu kavram 19. yüzyılın ortalarında icat edilmiş ve başlangıçta -bugünkünden farklı olarak- “kadınların özellikleri'' anlamında kullanılıyormuş. “Feminist'' sıfatı da ilk kez 1872’de, Alexandre Dumas (oğul) tarafından kullanılmış. Oxford sözlüğü İngiltere’de “feminist'' sözcüğü için de 1895 tarihini veriyor. Elbette ki bu tarihler sembolik; adı konmadan da “feminist''ler mevcuttu ve daha 1789’da “İnsan Hakları Bildirisi''ni “Erkek Hakları Bildirisi'' olarak gören Olympe de Gouge adlı genç bir kadın, bundan esinlenerek bir de “Kadın Hakları Bildirisi'' kaleme almıştı. Fransızca “insan'' anlamına gelen “homme'' sözcüğünün aynı zamanda “erkek'' demek olması ve kadınları dışlaması onu böyle bir girişime sevk etmişti.
     
Özel olarak inceleyen olmuş mu bilmiyorum, ama bizde tarih sözlükleri olmadığı için bu konuda tam bir tarih herhalde verilemiyor. Bu konuda eşim bana Memduh Şevket Esendal’ın 1940’larda kaleme aldığı “Feminist'' başlıklı öyküsünü anımsattı. Öykü şöyle: İstatistik müdürü Salim Bey bir gün dairesinden çıkarken yanından geçenlerden birinin “Ben feministim; feminist!'' diye bağırdığını duyar. Ne olduğunu anlayamaz; çok merak eder ve artık her önüne gelene “feminist nedir?'' diye sormaya başlar! Meğer kimse de bilmiyormuş; yine de biliyormuş gibi yaparlar ve çoğu da komik yanıtlar verir. “Feminist, bir tuvalet sabunudur'' diyenler bile çıkar. Böylece Salim Bey merakını bir türlü gideremez ve sonunda da adı “feminist''e çıkar ve bu lakapla anılmaya başlar.

Öykü böyle! Esendal gerçekçi bir öykücüdür; demek ki 1940’larda ülkemizde “feminizm'' bu durumdaymış! Ben ise Esendal’dan sonraki nesildenim. Edebiyatçı değilim ama Feminist öyküsü bende kadın hakları sorununu çevremde nasıl yaşadığımızla ilgili bazı anılarımı canlandırdı.

1960’ların başlarındaydık; Mülkiye’de iki üç yıllık asistandım. Bir sabah Fakülte’ye geldiğimde koridorda bazı asistan arkadaşlarımın hayli telaşlı olduklarını, aralarında heyecanla konuştuklarını gördüm. Hareketli günlerdi; galiba önemli bir olay yaşanmıştı. Yanılmamışım; ne olduğunu sorduğum dostlar önce bana “bilmiyor musun?'' dediler ve sonra da durumu açıkladılar: Fakülte’ye bir kız öğrenci pantalonlu olarak girmişti! Hoppala! Oldu mu bu şimdi? Peki, şimdi ne olacak? Herkes merak içindeydi. Aslında kimse ne olacağını bilmiyordu ve ortada “disiplin kurulu toplanacak'' söylentileri dolaşıyordu. Neyse, sonunda disiplin kurulu toplanmadı; yine de kız öğrencinin kulağı uygun bir şekilde çekilmiş olmalı ki bir daha böyle bir “münasebetsizlik'' yapmadı! Oysa ufukta başka türlü -ve daha da vahim!- “münasebetsizlikler'' belirmeye başlamıştı. Üç dört yıl sonra devrimci dalga Fakülte’yi de sarıyor, kızlı erkekli devrim kıtaları Mülkiye’yi “kurtarılmış bölge'' ilan ediyorlardı. Birkaç yıl içinde ortaya kendinden (fazlasıyla) emin, kararlı, herkese ve her şeye meydan okuyan yepyeni bir öğrenci profili çıkmıştı.
   
1960’lı yıllar, tarihe “Mayıs-68''le taçlanan devrim yılları olarak geçti. Aslında bu devrim siyasal özlemlerin ötesinde kültürel ve “feminist'' boyutlar da taşıyordu. Fransa’da ilk kıvılcımlar, üniversitede, kız-erkek eşitliği isteğiyle ateşlenmiş, üstelik bu konudaki kazanımlar devrim bastırıldıktan sonra da kalıcı olmuştu. Bizde de Mayıs-68’in bu yöndeki katkısı büyük oldu. Ne var ki bu alanda, başka bir çok etken arasında, 1960’larda günlük yaşama girmeye başlayan televizyonun rolünü de unutmamamız gerekiyor. Küresel boyutlu görsel iletişim gençlerin ufuklarını genişletiyor, onlara yeni “rol-model''ler sunuyor, dar ve muhafazakâr çevrelerini sorgulamalarına yol açıyordu. Ortaçağ izleri taşıyan “yaşam tarzları'' bu bağlamda sarsılmaya başladı ve tepkiler de gelmekte gecikmedi. Dar kafalılar “ötekileşiyoruz!'', “din, ahlak elden gidiyor!'' feryatlarına bu koşullarda başladılar. Ve böylece devrimci dalga, İslamcı “adil düzen'' tezlerinin ortaya atıldığı, Erbakan Hoca’nın TOBB Başkanı seçilerek siyasal bir hareket başlattığı bir karşı-devrim dalgasını da tetikledi. Unutmayalım ki o dönemde çok sözü edilen “üniversite işgalleri'' de ilk kez Mülkiye ya da ODTÜ gibi “solculuk kaleleri'' sayılan kurumlarda değil, İlahiyat Fakültesi’nde başlamıştı. Ankara İlahiyat Dekanı’nın ileri sürdüğüne göre bazı AP ve CKMP (daha sonraki MHP) milletvekilleri işgalci ögrencilere “Gazamız mübarek olsun! Allah yolundaki mücadelenize devam edin'' demiş ve işgali desteklemişlerdi. (Milliyet, 24, 25 Mayıs 1968). Konu da tabii ki tesettürdü. Kızlarımızın saçlarını erkek arkadaşlarından gizleme özgürlüğü asla ellerinden alınmamalıydı. Bu konuda bir çeşit “milli mutabakat''ın temelleri daha o yıllarda atılmıştı.
   
Arkadan 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini yaşadık; uzun yıllar ülkemden ve üniversitemden uzak kaldım. Sonunda hava değişti, “sakıncalı'' olmaktan çıktık ve 1992’de Siyasal’a döndüğüm zaman bu kez de otuz yıl önceki durumun tam tersiyle karşılaştım. Bir nesil içinde Fakülte’de neredeyse pantolon giymeyen kız öğrenci kalmamıştı. Koridorlarda, başında türban, ayağında pantolon, erkek arkadaşı ile el ele dolaşan kız öğrenciler göreceğimi doğrusu hiç beklemiyordum. Ne var ki “devrim – karşıdevrim'' diyalektiği ortadan kalkmamıştı. Çelişki giderek daha da keskinleşmiş ve sonunda da daha çok esnaf, tüccar ve bunların giderek palazlanan kesimlerinden beslenen güçler, 2001 krizini yaratan siyasetçilerin  lanetlendiği bir ortamda, tek başlarına iktidar  olmuşlardı. Ve on beş yıldır da iktidardalar. Oysa “uzun yürüyüş''lerinin ne verdiğini, ne verebileceğini bugünlerde çok daha iyi görüyoruz. Konumuz bunları anlatmak değil, fakat bugün 8 Mart’ı kutlarken, özellikle son on yılda yaşadığımız her türlü krizin temelinde kadın “fıtrat''ını erkeklerle eşit tutmayan bir zihniyetin yattığını da bu vesileyle yeniden hatırlayalım.
 

"Taner Timur yazdı: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü..." haberi, 08 Mart 2018 tarihinde yazılmıştır. 08 Mart 2018 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Taner Timur yazdı: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... haberi 2018 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Taner Timur yazdı: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 18 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 10:27 MHP’li belediye giderayak geziye 8.7 milyon ödedi
  2. 10:27 Panathinaikos'un Samet Akaydın Krizi: Bonservis Pazarlıkları Sürüyor
  3. 10:22 70 Kişinin Ölümüyle Sonuçlanan Site Faciasında Müteahhit Tahliye Edildi
  4. 10:21 Mustafa Varank ile Bilal Erdoğan arasında ıstakoz ‘goyguyu’
  5. 10:18 Ukrayna'daki Rus Saldırısında 18 Ölü, 60 Yaralı: Chernigiv Kenti Hedefte
  6. 10:17 Parti Meclisi toplanıyor: CHP’de grup başkanvekilliği yarışı
  7. 10:15 Simitte KDV Düzenlemesi: Pastane ve Kafelerde Fiyatlar Artıyor
  8. 10:10 İstanbul'da Olumsuz Hava Koşulları Deniz Ulaşımını Etkiledi: Sefer İptalleri Yaşandı
  9. 09:54 Kızılaycı müteahhide sessiz tahliye: 70 kişinin öldüğü sitenin müteahhidi tahliye oldu
  10. 09:50 Ankara Emniyeti'nde operasyon skandalı: 'Yanlışlıkla' bir hakimin evine baskın yapıldı
  11. 09:44 BUDO'nun bugünkü 8 seferi yapılamayacak
  12. 09:40 Erdoğan, Şimşek 10 ayda ekonomiyi düzeltir, hazine tekrar düzelir diye hesap yaptı ama olmadı
  13. 09:34 10 bin dolarlık nafaka krizi devam ediyor: Cem Yılmaz'dan eski eşi Ahu Yağtuğ'a gönderme
  14. 09:27 Max Verstappen 2024 'Time 100' listesinde yer aldı
  15. 09:22 Şamil Tayyar'dan çok konuşulacak 'kabine' iddiası: Genel Merkez'le sınırlı kalmayacak!
  16. 09:18 Prof. Dr. Naci Görür’den "halkı tedirgin ediyorsun" yorumlarına sert tepki
  17. 09:15 AKP'li vekilin yanlış yere park ettiği aracını ihbar eden 2 kişiye, 2'şer yıl hapis cezası verildi
  18. 08:56 Ataşehir Belediyesi'nde 30'dan fazla işçi isteği dışında emekli ediliyor
  19. 08:51 Ali Yerlikaya duyurdu: 41 ilde uyuşturucu operasyonu: 268 gözaltı
  20. 08:47 AK Parti hükümeti, kültür hizmetleri için 4, din hizmetleri için 23,5 milyar TL harcadı
ABC Kritik Haberleri