Tatsız tuzsuz derbi

Ali Kaya Soysal

Aslında dün akşam oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin gazı kaçmıştı, çünkü geçen hafta futbol kamuoyunun Beşiktaş- Lyon maçıyla ilgilenmeleri, basketbolda arka arkaya gelen zaferler bu maçı gölgede bırakmıştı. Bir de üstüne takımların şampiyonluktan uzaklaşmış görüntü ve performansları eklenince maçın önemi dip yaptı... Ama tüm bunlara karşın Katarlı BEINSPORTS'un spikeri maçın başlama düdüğüyle birlikte markasını parlatmak için olsa gerek 'kıtalararası derbi' terimini kullandı, kulaklarıma inanamadım, acaba kulüplerden birinin Avrupa, diğerinin ise Asya'da olmalarına mı atıf yaptı, neresinden bakarsanız bakın bu maskaralıktır...
 
Derbi öncesi dün kaybettiğimiz değerli hukuk adamı, eski YÖK başkanı, aynı zamanda Galatasaray Divan Kurulu üyesi olan Prof. Erdoğan Teziç için saygı duruşu yapıldı, çok yazık, ülke değerlerini bir bir yitiriyor. Tanrı rahmet eylesin...
 
Oyuna Fenerbahçe hareketli başladı, özellikle sağ kanattan Lens in sürüklediği ataklarla etkili olma gayreti içindeydiler... Eşleşmeler hemen kendini belli etti, Skrtel-Van Persie ve Podolski-Mehmet Topal ikilileri maç sonuna kadar adeta didiştiler..Bunlardan birinde 10. dakikada maç elektriklendi, Fırat Aydınus'un oyunun birkaç dakika durmasına neden olan bu olaylarda Galatasaray'dan Podolski'ye, Fenerbahçe'den ise Van Persie ye sarı kart göstermesi gerekirdi, ama gerginliği bu şekilde yumuşatmak istedi herhalde..
 
Oyunun ilk bölümünde iki tarafta bol pas hatası yaparken Tolga bu anlamda olumsuz olarak göze batıyordu... Tudor 3-5-2 sevdasından vazgeçmiş, 4'lü savunmayla rakip forvetlere önlem almayı düşünmüş, 6 orta alan oyuncusuyla santraforsuz oyunu tercih etmiş..Buna karşin Advocaat 20'li dakikalarda önde basmayı terk edip kendi yarı alanında beklemeyi uygun gördü, ki bu bana göre çok yanlış bir seçimdi.
 
Galatasaray kendine hediye edilen alandan hiçbir baskıyla karşılaşmadan paslaşarak çıkmaya başlayınca oyunun direksiyonuna geçmiş gibi görüldüler, aslında 90 dakikanın tamamında bu görüntü sürecekti. İlk yarı biterken Galatasaray'ın 24'de aynı saniyeler içinde Yasin ve Sneijder ile yakaladığı, Volkan tarafından kurtarılan gol girişimleri ve iki dakika sonra Selçuk un auta attığı şutu vardı. Fenerbahçe'nin ise pozisyonu, şutu hatta korneri bile yoktu..
 
İkinci devrenin başlarında oyun kaleci Volkan a kale arkasından atılan yabancı cisimler  nedeniyle durdu, büyük bir olasılıkla Galatasaray Kulübü bundan dolayı ceza alacaktır... Tüm  45 dakika Fenerbahçe'nin savunma futbolu anlayışı sürdü, Galatasaray haliyle atak gözüktü, ancak 70'de Rodrigues'in Volkan tarafından önlenen atağının dışında başka gol pozisyonu yoktu. Ayrıca kanatlardan bolca orta yapan sarı-kırmızılılarda bu oyun anlayışında etkili olabilecek Eren'in 79 dakika Tudor'un yanında oturması Hırvat hocanın yanlışıydı..
 
Beraberliğe razı Fenerbahçe maçın sonlarında Josef de Souza ile sürpriz bir gol buldu ve savunma futbolu oynayarak maçı kazandı, bu tamamen futbolun cilvesidir. Bu sonuçdan sonra Galatasaray'ın arkasından gelen Trabzon'la arasında sadece 2 puan kalırken, Fenerbahçe'nin ise önündeki Başakşehir'le arasındaki fark 4'e indi ve Şampiyonlar Ligi için umutlandı.

Sonuç olarak tatsız, tuzsuz, kalitesiz dünya, hatta kıtalararası derbisi izledik sevgili ABC okuyucuları... Peki bu maçın bitiminden sonra seyrettiğimiz Real Madrid-Barcelona 'El Classico'su neydi acaba?