Türkiye neden, nasıl, ne zaman, hangi süreçlerde, kimlerin eliyle feda edildi?

Mustafa İlker Gürkan

Size bir kitabı tanıtmaya çalışacağım. Benim açımdan ilginç bir öyküsü var. Bilinen trafik kazasını geçirmeden önce son altı ayda ve şu anda okuduğum kitaplardan biri.(*)

“Türkiye Neden Feda Edildi'' Merdan YANARDAĞ… 183 sayfa...

Sonra... İlginç olan sonrası; Kazada 18 beyin kanaması geçirmiştim. Merdan Yanardağ’ın yeni bir kitabı çıktığını duyunca gittim aldım ve okumaya başladım… Okurken “Yahu aynı şeyleri düşünmüşüz, örnekler bile aynı…'' diye kendi kendime söylüyordum. Sonra, Merdan ile telefonla görüştüğümde ve kitaptan övgüyle söz ettiğimde o da cevaben; "Abi, o kitabın ilk baskısı oldukça eskidir, 2012'de bir kez daha güncellemiştim. Sen daha önce okumuş olmalısın" vebenzeri sözler söyledi. Ben hemen kütüphaneye yöneldim ve... Gerçekten okumuşum. Sonuna da '10.10.2013' diye tarih atmışım… Bir de üstelik, altını çizerek, yanına notlar düşerek... Kazanın 'zayiat' hanesine yazdım. Beyin-hafıza konusu ile ilgili bilim insanları sanırım nedenlerini biliyorlardır. Uzak hafızam çok iyi. Yakın hafızam -kaza öncesi ve sonrası- hatırlatılmak gerekiyor... Yani yakın hafızamın “marş kontağının çevrilmesi'' gerekiyor.

Kitabımıza geçelim...

“Türkiye Neden Feda Edildi'' sorusu çok geniş bir içerik taşıyor. "Türkiye neden yeniden yarı sömürge edildi?" ya da benzer anlama gelen bir cümle kurmuyor… "Neden feda edildi?" Yani ne yapıldıysa ülkenin kazanımlarında söz ve hak sahibi olanlar yaptı… Neden yaptı ve bunlar kimlerdi?

Sınırları belirlenmiş olarak sorumlusu… 'Cumhuriyetin soluna kapalı yapısı' olarak belirleniyor. Aşama aşama... Önce 'soğuk savaş' (Siz bunu 'Anti-Komünizm' (**) diye okuyun) sonra 'ılımlı İslam'... Bu 'feda'nın ideolojik-politik ve kitlesel-maddi dayanağını oluşturuyor.

Bu olgunun somut ifadesi günümüzde 'laiklik' anlayışının eksik ve yanlış tanımlanmasıyla gösteriyor. "Kediye ciğer emanet edilmiştir"… Karşı olanların temel müttefik hatta ortak, giderek büyük hisse sahibi oldukları 'siyasal parantezin'; laiklik ilkesinin 'din ve vicdan özgürlüğü' olarak tanımlanması, açılımının yapılması olanağı verilmiştir. Bu tanım eksik ve bir o kadarda yanlıştır.

Merdan kitabının birinci bölümüne 'Bin yıllık kavga' başlığını koymuş… Ki temelinde; İmam Gazali ve İbn-i Rüşd arasındaki uyuşmazlık vardır diye anlatıyor ve bunun en önemli sonucunun, 'İslam’ın uzayan Ortaçağı' olduğunu anlatıyor. Gazali'nin eserlerini kaynak olarak kullanarak büyük fotoğrafı gösteriyor. Gazali, El Nasr el-Farabi ve İbn-i Sina’yı (diğer geri kalan tüm felsefecileri suçluyor) kendi deyimleri ile 'Küfür ve İlhad' diye niteleyerek. Ve yine öğreniyoruz ki; 'İslam’ın uzayan Ortaçağı' Gazali ile başlıyor…

Gazali’nin ilkesi: "İtikada (inanç) felsefe karıştırılmaz." Yani, halk eşittir düşünmeyen ve sorgulamayan kullar topluluğudur.

Sonra İbn-i Rüşd’ü anlatıyor… Merdan Yanardağ’ın kalemi 'destan' üslubuna yatkın ve öyle de anlatıyor… Bin yıllık kavganın günümüzdeki tezahürleri ve ardından, "İmam Gazali’nin bu topraklarda bir kez daha kazanmasına izin vermemek gerekiyor. Bu, bütün Doğu’nun onur kavgasıdır" diyor.

Sonra 'Bir Zamanlar Anadolu' filmine atıflar yapılıyor… 'Kolektif cinayet kurbanı ülke'... "Bazı kavramların içinin neden boşaltıldığını ve neden yeniden içinin doldurulduğunu daha derinden hissediyorsunuz" diyor ve devam ediyor; "...Akıl tutulmasına uğrayan büyük bir toplum da, bütün tarihsel kazanımları elinden teker teker alınarak hepimizin gözleri önünde diri diri gömülüyor."

Bu tür kitapları okumak isteyen insanlar için kitap müthiş bir anlatım-anlaşılma kolaylığı sağlıyor. Çok bilinen filmlere, öykülere, deyimlere atıf yaparak... Örneğin; 'Türkiye'de Kırmızı Pazartesi'. Ve sonraki konu öncesinde Taksim’de Atatürk anıtında Atatürk’ün yanında heykeli bulunan M.F. Frunze ve K.Y. Voroloşilov anlatılıyor... 'İşgalciler dost dostlar düşman oldu', 'Kuvayı Milliyeci Bolşevikler!', 'Bir mankurtlaştırma aracı türban'...

Hani bizde bir söz vardır… Emperyalizmin ve gericiliğin temel siyasal taktiği gibi... "Çayın taşı ile çayın tuşunu vurmak." Türbana da böyle bir işlev yüklendi. 'Giyim ve inanç özgürlüğü' adı altında 'kadın özgürlüğü' ortadan kaldırılmak istendi… Türban bir ideolojik hegemonya simgesine dönüştü.. Artık 'eleştiri' bir özgürlüğün eleştirisi gibi topluma sunuluyor...

Bundan sonra ikinci bölüm "Türkiye Nasıl Feda Edildi?" Üçüncü bölüm 'Darbe Tartışmaları ve İdeolojik Hegemonya'… Dördüncü bölüm, 'Beyaz Adam İdeolojisi'… Beşinci bölüm, 'Soldaki Liberalizm Lekesi'… Altıncı bölüm, 'İslamcıların Siyasal Sicili'… Ve 'Son Söz' yerine; 'Vasatın Krallığını Yıkan Direniş: Gezi'...

1908 ve 27 Mayıs ile 12 Mart ve 12 Eylüllerin niteliği-ilişkisi-zıddiyeti... 6-7 Eylül Olaylarının içyüzü... Bayar-Menderes ve DP iktidarının niteliğinin göstergeleri... BOP… İmam Hatip mi, Harbiye mi? Ülkemizde yaşanan bir dönemin öyküsü olarak Ergenekon davaları dönemine verilen isimle 'örtülü darbe rejimi' öyküsü… Bir kitap tanıtımı kısa olmalı ama... Daha bir çok aktüel konu böylesine duru-anlaşılır biçimde toplam 183 kitap sayfasına nasıl sığmış? Çünkü kitabın adı kapsadığı konuyu anlatıyorsa… Yazının başlığı gibi olabilirdi.

Sevgilerim ve saygılarımla.

Kitabın künyesi: Merdan Yanardağ, Türkiye Neden Feda Edildi, 7. Baskı, Kırmızı Kedi Yayınları, Temmuz 2017, İstanbul

(*) Kitapları okuyunca sonuna tarih atarım. Bu kitabın Destek Yayınları'ndan 2012 tarihli ilk baskısının sonunda attığım tarih 10.10.2013... İlk okuyuşumu ancak böyle hatırladım yani iki kez ama sonrasında öncekinden daha büyük bir zevkle okudum.

(**) 'Anti-Komünizm' kavramı, komünizme karşı olmak demek değildi, emperyalist-kapitalizme özellikle de Amerikan emperyalizmine karşı olan her şeye karşı olmaktı… Yaşadığımız günlerde; 'terörizme karşı olmak' gittikçe öz ve artan biçimde aynı yönde evriliyor. Şu var ki günümüzde emperyalist tekeller arası çelişki ve ulusların direnci daha etkili…