Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (1)

Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (1)

Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (1) Sami GünalArtık gündelik hayatımıza iyice yerleşen iki davranış var: “Yüksünmemek'' ve “kutsamak'' Kimi durumlarda ikisi birbirini kovalıyor. Adama arsız diyorsunuz, hırsız diyorsunuz tövbe yüksünmüyor. Eğer ki ben bunları...

Sami Günal

Artık gündelik hayatımıza iyice yerleşen iki davranış var: “Yüksünmemek'' ve “kutsamak'' Kimi durumlarda ikisi birbirini kovalıyor. Adama arsız diyorsunuz, hırsız diyorsunuz tövbe yüksünmüyor. Eğer ki ben bunları bir ideal uğruna yaptım, derse bu yüksünmeme hâli topluluk tarafından kutsamaya dönüşüyor.

“Yüksünmemek'' kesin ve sadece bir ahlaki “düşkünlük'' iken; kutsamanın kapsamı, soyut (kavramsal) ve somut olmak üzere iki boyuta erişmiş durumda. Somutu, menfi sıfatlandırmalara konu olan bir faninin kutsanması; Soyutu ise, bir kavramın kutsanması şeklinde oluyor. Kavramsal kutsama (tabulaştırma) daha ziyade ideolojik konumlanmalara göre şekil alıyor. Eğer ki ideolojik olarak sol cephede konumlanılmışsa, diyelim ki etnik bir sorun çerçevesinde kutsanan kavramların başında gelir “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'' Bu kutsama altı boş bir sevdaya da dönüşebilmektedir.

Kuzey Irak’ta kotarılan referandum fırtınası üzerine bizim etnik kökenli politika yanlıları, “Komşuda pişer, bize de düşer.'' sevdasını, Leyla Zana kadar uluorta belirtmeseler de iç politikaya dair gizil bir beklenti hevesi içinde olduklarını ister istemez ele veriyorlar.

Sol kanat kültürü içinde gelenlerin kulaklarında ne de güzel hoş çağrışımlarla pozitif algılar yaratıyor sonradan kitap çalışmasına dönüşen o meşhur makale adı. Tekrar vurgulayalım! Neydi o ad? Tabii ki “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı''

Bu bağlamda sosyal medya arenasındaki paylaşımlarda ya da köşe yazılarında dayanmaya çalıştıkları Lenin’i de pek anlayamadıkları anlaşılıyor ya da işlerine geldikleri gibi anlamışlar. Anlaşılan o ki bu alana dair felsefi gelişmeleri bilmiyorlar. Takındıkları hâllerinden uluslararası hukuk kültürlerinin de yok olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla, “anlayamamışlar'' tezi daha güçlüdür.

Çocukluğumuzda sokaktaki nümayişler esnasında ya da çocuk merakıyla sızdığımız ev-lokal toplantılarında abilerimiz ve ablalarımızdan bolca duyduğumuz bir sözdü bu “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'' Hoş! Anlamı neydi ki? Sadece “kader'' sözcüğü yabancı gelmiyordu. Gerisi bir bütün algısı açısından muammaydı.

Ortaokul müfredatında Dünya Savaşları konusu, yaş grubu itibarıyla daha genel bir anlatımla geçiştirilirdi. Haliyle ortaokul yaş seviyesi bakımından savaşların diplomasisine, ekonomi politiğine değinilirdi de o kadar da değinilen geniş bir müfredat değildi. Savaş anlatımı işte, Sırp milliyetçisi bir gencin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Arşidük Ferdinand'ı öldürmesiyle başlardı falan… Osmanlı’nın savaşa ne şekilde dâhil olduğu, kimin savaş gemisinin zoraki ne ad alarak Osmanlı’nın savaşa girdiği ve buna bağlı olarak da dolayısıyla yenik düştüğü filan… Savaş sonrasının da Paris’te toplanan bir konferansta Wilson denen bir adamın birtakım prensipleriyle nasıl bağıtlandığı hususları şöyle bir toparlanırdı.

Tabii o yaş seviyesinde sade suya tirit bu anlatımların ne kadar da zahiri, komik bir gerekçe olduğunu şipşak anlamamız biz çocuklardan beklenemezdi. Zihnimizi o kadar detaylarla yormalarına zaten gerek de yoktu. Akılcı ve kalıcı bilimsel tabanlı bir eğitim-öğretim için anlatılan herhangi bir konu, çocuk zihninde öncelikle basit argümanlarla temellendirilmeliydi. Durun hele hemen açılmaya gerek yok, daha bunun lisesi var!

Sonra lise 1’e geldiğimizde tarih öğretmenimiz Mehmet Hoca, Birinci Dünya Savaşı’nın gelişim ve sonuçlarını anlatırken A, bir de baktık ki Paris’te toplanan konferanstan ve onun etkin kişileri olan Clemenceau’dan, (Fransa Başbakanı) George’dan (Britanya Başbakanı) Wilson’dan (ABD Başkanı) ve adamların diğerleri ile yine bu Wilson’un Prensiplerinden söz ediyor. Zaten bu prensiplerin 14 tane olduğu ortaokuldan kafamıza yazılmıştı. Artık lisedeydik, tabiatıyla detay lazımdı. Şu an bile aklımda yerini koruyan o muzip ve muhlis üslubuyla anlatıyordu da anlatıyordu Mehmet Hoca’mız. Prensiplerin altında yatan askeri, siyasi ve ekonomik anlamları o tatlı diliyle bize çözümlüyordu.

Hocamız, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu hedef alan bir ilkeden söz etmeye başladı. Biraz da Rusya için diyelim. Bu İmparatorlukların çatısı altında yaşayan azınlıklar ve dini gruplar kendi bağımsızlıklarını ilan etsinler ki her iki İmparatorluk da ABD’nin özlemlediği gibi dağılsın ve bundan kendi devleti-halkı lehine yararlar elde etsinlerdi.

İşte, bu Wilson’un 14’ünün birisinde milletlerin kendi kaderlerini kendilerinin belirlemesi hedeflenir, deyince ben, abilerimden-ablalarımdan edindiğim kulak dolgunluğuyla bilgiç bir eda içinde itiraz ettim. Hayır Hocam, bir dalgınlığınız söz konusu! Sözünü ettiğiniz prensip Lenin’e aittir ve tam adı “Ulusların ya da Halkaların Kendi Kader(ler)ini tayin Hakkı''dır, dedim.

Anlatım ustası olan hocamdan dik bakışlılıkla karışık göz ışıldamalı ve “hııımlı'' bakış eşliğinde, “Ağzına yaramaz sözcükler alma, ne diyorsam o! Belki başkaları da bu sözü söylemiştir ama kimin kimden önce söylediği ders konumuzun dışıdır. Ve konumuzun çerçevesi de Birinci Dünya Savaşı politikalarını kapsar. Kim bilir bir başka isim bunu filozofik bir “idea'' olarak söylemiş olabilir ama Wilson, bunu politik bir araç ve somut neticeler elde etmek için yazılı prensip hâline getirmiştir. Bu ilkenin hedeflediği ''somut çıkarları’ da dersimizin başında iki imparatorluk devleti özelinde dile getirmiştik.'' dedi.

E, ne de olsa karşımızdaki anlatımına ve sözüne güvendiğimiz bizim Mehmet Hoca. Öğrenciler için, sevilen öğretmen olma etkisi bir başkadır. Şimdi, o dumanlı oda içi ateşli söyleşilerdeki abilere-ablalara mı, yoksa Mehmet Hoca’ya mı güvenmeliydim? Bu sözü söyleyen Lenin miydi, Wilson muydu? De hadi kime güveneceksin, kime ayıp olmasın?

Tabii, sonradan mukayeseli entelektüel okumalar yaşına eriştik. Eh, fırsat bulabildikçe okuduk. Konuları da genişlettik. Yalnız bir zorluk vardı. Anadolu kentlerinde nerde öyle dizi dizi kitapçılar ve kimi muzır(!) yayınlar? Koca şehirde bir kitapçınız olur, aradığınız yayını zor zekât bulursunuz ya da kitapları elden ele dolaştırırsınız. Kolektivizmi anlatan kitapları kolektif bir çabayla okurdunuz yani.

Bu okumalarda bir de baktık ki Sovyet Devrimi liderinin, devrimden sonraki birkaç hafta içinde toplanan “İşçi-Köylü ve Asker Sovyeti Kongresi''nde kabul edilen “Barış Kararı'' adlı bildirisinin içinde bir madde var. Lenin, Kongre’de derhal Rusya’nın savaştan çekilmesini ve toprak ilhaklarından da vazgeçilmek suretiyle barış yapılmasını önerir. Ne de olsa rejim artık sosyalisttir ve bu bağlamda emperyal politikalardan uzak durmalı.

İşte, can alıcı nokta buradadır. Barış Bildirgesinin unsurları düzenlenirken Lenin bu düzenlemenin “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Etmesi (Self determinasyon)'' prensibine uygun olmasını belirtir. Tarih 1917 Kasım. Peki, bu ilkeyi bundan önce nereden anımsıyoruz? Lenin’in ta 1914’de yazdığı “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'' başlıklı o ünlü makalesinin başlığı ve mahiyeti olarak anımsıyoruz.

Gelelim 1918’in Ocak’ına. ABD Başkanı Wilson Kongre’de yaptığı konuşmada daha sonra Paris’e götüreceği 14 maddelik ilkelerden söz eder. Bu ilkeler, ABD’nin Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmasını istediği “Yeni Dünya Düzeni''ne ilişkin Başkan Wilson’un görüşleridir.

Bu prensiplerin içinde, iki kutuplu dünyanın aktörleri olarak çekişme ve üstünlüğü kaptırmama yarışı vardır. Wilson’un ilkeleri bir anlamda Lenin’in “Barış Bildirisi''ne cevap niteliği taşır. Wilson’un bir maddesi de Lenin’in o meşhur “idea''sına karşılık gelen Self determinasyon’u içerir. Wilson’un öncelikli hedefi Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’dur. Diğer hedefiyse bağımsızlık hevesi içinde olan ulusların Lenin’e karşı oluşacak olası sempatilerini çalmak. Tam bir emperyal puştluk! Yani intihal (çalıntı) var.

Peki, şimdi anlaşıldı mı kim, ne zaman, niçin, nasıl, neden söylemiş? Tabii ki öncelik ve orijini Lenin’indir.

*

Yazıya dair bir anekdot: Bu yazıyı yazarken aklıma geldi bir sorayım dedim. Karşımdakilerden bilgi eksikliği görünce de inatlaşıp aramamı sürdürdüm. Biri İzmir’de biri Ankara’da diğer biri İstanbul’da olan üç ayrı Sosyal Bilgiler öğretmenine Wilson Prensiplerini anlatırken müfredattan Lenin’e atıf yapılıyor mu, diye sordum. Hak getire! İşin acısı, öğretmenler yok canııım, dediler. Onlara orjini anlatınca hayretle ve yeni bir şey öğrenmenin heyecanıyla yine hadi canııım, daha neler, bilmiyorduk, dediler. Diyorum ki öğretmenler sadece diploma formasyonuyla yetinmemeliler. Hiç olmazsa birazcık alanlarıyla ilgili geniş okumalar yapsınlar diyeceğim ammaa…)


 


 

"Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (1)" haberi, 02 Ekim 2017 tarihinde yazılmıştır. 02 Ekim 2017 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (1) haberi 2017 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (1) 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 26 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 00:02 AYM Başkanı Özkaya: Yüksek yargı organları arasında hiyerarşik bir ilişki yok
  2. 00:02 Altın Fiyatında Rekor! Dünya Bankası'ndan Altın Müjdesi, Yatırımcıları Heyecana Sürükledi!
  3. 00:00 Satılık ve kiralık konut fiyatlarında düşüş yaşandı: 9 aylık seri devam ediyor
  4. 23:47 Survivor'da Kim Veda Etti? İşte Adaya Veda Eden İsim!
  5. 23:37 Bir Polis Memurumuz Şehit Oldu!
  6. 23:29 Chery'nin Nisan ayı kampanyası başladı! Çifte kampanya avantajı kaçırılmayacak fırsatlar sunuyor!
  7. 23:28 Bilim dünyasında kırılan dünya rekoru: Tam 48 saniye süresince çalışıyor!
  8. 23:27 TikTok kullanıcılarına kötü haber!
  9. 23:27 Putin Erdoğan'ın 'Faiz sebep enflasyon sonuç' politikasını eleştirdi
  10. 23:25 İyi bir mikro iklim için neden evde defne yaprağı yakılmalıdır?
  11. 23:25 Davutoğlu'ndan Erdoğan'a: 15 Mayıs soykırıma karşı Gazze ile dayanışma günü ilan edilsin
  12. 23:24 Şimşek ve Erdoğan'dan Emeklilere Müjde! Zam Oranı Netleşti, Temmuz'da Hesaplara Yatacak!
  13. 23:22 Depresyonun vücut ısıyla bağlantısı olduğu ortaya çıktı
  14. 23:17 BM'den Gazze uyarısı: "Hala kıtlığa doğru gidiyoruz"
  15. 23:14 Beyaz Saray'dan Erdoğan'ın ABD seyahatine dair açıklama geldi: Ziyarete ilişkin program yok
  16. 23:12 Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinin biletleri artık satışta!
  17. 23:08 Eczacıbaşı'dan Büyük Haber! 546.000.000 TL'lik Dağıtım Tarihi Belli Oldu!
  18. 23:06 Rusya açıkladı: ABD'nin ünlü bankasının hesaplarına el koydu!
  19. 23:04 Zafer Partisi'nde iki istifa geldi
  20. 23:03 Zafer Partisi'nde İki İstifa Haberi!
ABC Kritik Haberleri