Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (3)
Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (3) Sami Günal“Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı''nın tarihsel gelişimini ve niteliğini irdeleyen aşağıda linkleri bulunan iki ayrı yazıdan sonra şimdi de bu ilkenin Türkiye’ye yansımasını, daha doğrusu yansıtılmaya...
Sami Günal
“Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı''nın tarihsel gelişimini ve niteliğini irdeleyen aşağıda linkleri bulunan iki ayrı yazıdan sonra şimdi de bu ilkenin Türkiye’ye yansımasını, daha doğrusu yansıtılmaya çalışılması konusunu irdelemeye çalışalım.
Platon’un ünlü, “Ya filozoflar kral olmalı ya da krallar filozof'' sözü, güç ile aklın koşut olunması gereğini kasteder. Yani, ideal devlet düzenine olan özlemini dile getirir Platon. Maalesef ki dünya, filozofların özlü sözlerine, yani ideal düşüncelerine göre yönetilmiyor. Keşke yöneltilebilse!
Devletler Hukuku’na atıfta bulunmak için dile getirilen bir espri var. “Devlet kurmak turşu kurmaya benzemez.'' Yani, turşu kurar gibi, “Unsurları var, hadi ben istedim devlet kuruyorum.'' demekle devlet kurulmaz/kurdurtmazlar. Niye, söze ne olmuş ki? Sözle olmaz işte! Eğer, öyle istemeyle olsaydı PKK yıllardır bu talebini silahla dile getirmez de söz ile isterdi.
Biliniyor ki “egemen'' bir devlet olarak Türkiye’den toprak talep etmenin bir sonu yok. Bu talep, uluslararası sözleşmeler ve kanunlarla da desteklenen ve güvence altına alınan devletin üniter yapısına aykırı olacağından izin ve onay verilmez. Durup dururken toprak talebi dile getirmenin anayasal bir suç olduğu herkesçe bilindiği ve kabul gördüğü içindir ki silah gücüyle elde edilmeye çalışılmaktadır.
Öncelikle buradan ekmek çıkıp çıkmayacağına göz atacağız. Peki, kime? Moda akımlar peşinde koşan entelektüel fikir işçilerine(!) Ülkelerin sınırları ben istedim ya da ben istiyorum ile oluşmaz. Bizim kişisel dünyamızda ne isteyip istemediğimiz önemli değil. Bu nedenle “de fakto'' devlet kurma fikrine taraf ya da karşı özlemlerimizi dile getirmeyeceğiz. Objektif düzeyde hukuki bir çerçeve çizeceğiz. Yani “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlara'' doğru bilgiler verip fikri kılavuzluk yapacağız.
Objektif bilgilendirmelere karşı bilgi sahibi olamayanların ellerinde hazır bir yafta var, hemen yapıştırırlar. Bu yaftanın adı: Ulusalcılık! Bu da içeriği bilinmeyen olur olmaz, sanki suçmuş gibi yapıştırılan bir kavram. İşin garibi, bu yaftalamayı yapanlar kendilerinin bir başka mecrada ulusalcı olduklarının farkına bile varmazlar. Hatta kendi kendilerini şoven milliyetçiliğe terfi ettirdiklerini de fark demezler.
Hiiiç sormayasınız, hiç de bildiğiniz gibi değil! Bilmediğiniz ulusalcılık, en iyi akımdır. Siz, bakmayın onun globalist geçinmeye çalıştığına, en büyük ulusalcı devlet, gâh bilerek gâh bilmeyerek kucağına düştüğünüz ABD’dir. Onun globalizmi kendi ulusal devletini şişirme aracıdır. Tanıdığınız “bağımsız'' bir iktisatçı yok mu hiç? Ona sorun, size anlatsın ne demek istediğimi. En büyük ulusalcı ve “devletçi/müdahaleci'' devlet, Amerika diyorum yahu! Duymuyor musunuz?
Neyse ki bu sefer bu melun ulusalcılar yalnız değil. Karşı duran antiemperyalist solcular da suçlanır oldu. Ezberden vazgeçilmesin isteniyor. Vay efendim, solcu olur da ulusların kendi kaderini tayin hakkına nasıl karşı durursunuz? “Ezeli ezilen'' ulusa muhabbetinizde samimi değilsiniz, yaftaları… Say saya bildiğin kadar.
Çok komik bir durum oluştu. İçeride bölge siyasetinin yürütücü ve karar vericilerinin kimisi de ulusalcılar gibi Barzani hareketine karşı durunca bizimkiler suda çıkmış balık gibi oldular. Suçlamalarından vazgeçseler bir türlü, geçmeseler diğer türlü olacak. İş, bıyık sakal sarmalına dönüşünce sessizliğe gömüldüler. Belki de biz yanılıyoruz, kim bilir bu noktada kalemimizi çok sübjektif oynatıyoruzdur. Eğer bizim kalemimiz objektifliği tutacaksa biliniz ki siz, bağımsız düşünemeyenlerdensiniz.
Ne mene bir şeymiş bu kendi kaderini tayin hakkı! Size bir şey diyeyim mi? o “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'' bildiğiniz gibi değil! Kasılmaya gerek yok! Ne mene bir şey olduğunu okumadıysanız dönüp bu yazının öncülü olan ilk iki yazıyı okuyunuz. Cafcaflı bilgisizliklerimizi, enini boyunu kavrayamadığımız ilkelere dayandırmanın bir anlamı yok. Ha, ben illa da kendimi ezilmiş hissediyorum, bağımsız devlet istiyorum, diyorsanız salt olarak deyin! Hiç yoktan ezbercilikten çıkıp belki “kendiniz'' olursunuz.
Şimdi, “bağımsız ve yetkin'' düşünemeyenler konusuna bir nokta koyarak İranlı bir yetkilinin sözüyle konumuzun esasına dönelim. Ne diyor bu İranlı? “ABD, Irak’ta geçit verdiği referandumla IŞİD'in yerine yeni bir fitne oluşturup bölgeyi bölmeyi planlıyor.'' Fitne dediği bir kukla Kürt devletidir.
Irak’ta ayrışmanın altyapısını şimdiden hazırlamak üzere kotarılan referandum sonucu hayata geçirilecek olan “Self determinasyon'' uygulamasının bölge açısından, Irak-Suriye-İran ve Türkiye bağlamında, domino etkisi yaratacağı kaygıları var. Olup bitenler reel olarak “de fakto''ya yol açacak bir oyun olarak görülmektedir:
Öyle böyle deyip bilgisizliğe ve gelişmelerden bihaber olunmaya dil uzatıyoruz ama...
Yarın devam edecek...
Yazı dizisinin ilk iki bölümü için tıklayınız:
"Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (3)" haberi, 04 Ekim 2017 tarihinde yazılmıştır. 04 Ekim 2017 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (3) haberi 2017 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (3) 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 20 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.