Gercem Altunordu
Gercem Altunordu - Yaşam

Ayna

Eskiden oldukça şirin ve sevimli olan kasabada bir şeyler ters gitmeye başlamıştı. İnsanlar arasındaki huzursuzluk metrelerce mesafeden hissedilebilecek seviyedeydi. Genel olarak kafalar karışmış ve atılan her adım adeta hep yanlış  yere doğru olmuştu. Gülen yüzler bir hayli azalmış, kasvet tüm kasabanın ruhunu yok etmişti. Önceden son derece coşku dolu olan sokaklarda şimdiyse sadece korku ve endişe vardı. Kaşlar çatık, yüzler somurtuk bir hal almıştı. Bireyler her an birbirleriyle kavgaya tutuşmaya yer arıyorlardı.

Bu renkten uzak durumun hepsi farkındaydı. Ne zaman, neden ve nasıl bu hale geldikleri konusunda konuşmak için kasabanın tam ortasında bulunan genişçe meydanda toplanma kararı aldılar. Her evden en az mutlaka bir kişi bu toplantıya gelecekti. Öyle de oldu. Kararlaştırdıkları gün, tüm meydan hınca hınç dolmuştu. Son zamanlarda yaşadıkları bu huzursuzluk halinden herkesin oldukça rahatsız olduğu aşikardı. Sorunu çözmek için de heveslilerdi.

Herkes teker teker söz almaya başladı. Kasabanın yakışıklılarından bir tanesi yaşanılan mutsuzluk halini şansızlıklara bağladı. Yakışıklının düşüncesine göre başlarına gelen bu felaketin en temel sebebi, hayatın onlara son zamanlarda hiç de iyi davranmamasıydı. Tüm bahtsızlıklar onları bulmuştu. Hayat onlara adil tarafını göstermemiş, karanlığın içine doğru sürüklemişti. Yakışıklının bu iddiası, çoğu kişi tarafından desteklendi. Hatta birçoğu yakışıklının bu savının üzerine biraz daha koydu. Çevre kasabalardan bazı kişiler aralarına sızmış olabilirdi. Bu sızıntılar yüzünden eski huzurlarının kaybolması kuvvetli bir ihtimaldi. Birtakım fertler de bu karanlık durumu kadere bağlamıştı. Bunun sadece alın yazıları sonucu yaşamaları gereken bir vaziyet olduğu kanısındaydılar. Biraz sabredip şükretseler yine eski günlerine dönmemek için hiçbir sebep yoktu.

Bütün bu değerlendirmeler büyük bir heyecanla konuşulurken bir anda tam da ortalarında parlak bir ayna beliriverdi. Nereden, nasıl geldiği hiç belli olmayan bu pürüzsüz ayna hepsinin yüzünde şaşkınlık ifadesi yaratmıştı. Çoğu yüzde korku ve merak da vardı. Aynaya yaklaşmaya da çekiniyorlardı. Ancak, aynaya yaklaşıp bakmalıydılar. Çünkü aynanın bir anda ortalarında belirmesi hiç de öylesine değildi.

Son zamanlarda en çok unuttukları şey, kendilerine bakmak olmuştu. Özeleştiri yapmıyor, yaşadıklarını sorgulamıyorlardı. Aciz bir yaşamdı sürdürdükleri. Aynen toplantıda da dile getirdikleri gibi başlarına gelen her olayı talihsizliklere, başkalarına ve kadere bağlıyorlardı. Kolayı seçmişlerdi yani. Üretmek yerine yalnızca tüketmeyi, düşünmek yerine sadece ağlamayı seçmişlerdi. Okumuyor, merak etmiyorlardı. Son zamanlarda, öğrenmeye resmen sırtlarını dönmüşlerdi. Doğruyla yanlışın ayrımını yapamıyor, haklıyla haksızın yerini sürekli karıştırıyorlardı. Hal böyle olunca dolayısıyla tüm neşeleri kaçmış, önceden sevimli olan kasaba bugünlerdeyse son derece umutsuz bir şekle bürünmüştü.

Fakat, yine de şanslıydılar. O gün, o toplantıda hayat onlara bir şans daha vermişti. O parlak aynaya adamakıllı bakmak ya da o aynayı ciddiye almayıp kaderci zihniyete mahkum olmaya devam etmek kasaba halkının kendi elindeydi. Tercih, onlara kalmıştı…

Toplam 1491 defa okunmuştur.

Gercem Altunordu diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.