Gercem Altunordu
Gercem Altunordu - Yaşam

Fabrikasyon

Birçok şeyin hızla değiştiği şu dünyada, farklılaşan belki de kaybolan en önemli şeyin başında “benlik” kavramı geliyor. Kişiler, daha kendilerini tanımaya fırsat bulamadan modaya ayak uydurma telaşıyla sıradanlığın içinde var olmadan yok oluyorlar.  Gücün, paranın ve başarının mümkün olan en kolay yoldan elde edilmesinin aşılandığı bu düzende, bireylere düşen görev sadece birbirinin aynısı olan kopyalara dönüşmek oluyor. Böylelikle, tüm değer yargılarının yok sayıldığı ve her alanda sentetikliğin hüküm sürdüğü bir sistem doğuyor. Beğenilerin, zevklerin ve hayattan beklentilerin aynılaştığı bu mekanizmada, tekdüzeliğin inkar edilemez sıkıcılığı da son haddinde hissediliyor.

Her alana hakim olmuş bayağılığın korkunç bunaltıcılığı günbegün daha da yükseliyor. Fabrikasyon ürünlere duyulan merak her yerde karşımıza çıkabiliyor. Misal, bireyler birbirinin tıpkısı olan şarkıları dinlerken son derece tatmin oluyorlar. Örneğin, mevcuttaki en iyi marka elektrik süpürgesi eve girmedikçe o eve mutluluk girmiyor.  Mesela, kişiler yaşadıkları çoğu önem bile arz etmeyen ve aslında kimsenin de umrunda olmayan her anı, hiç bıkmadan yirmi dört saatlik geçici hikayelerine koyarken, bir nevi yaşamlarındaki anlamsızlığın itirafını ediyorlar. Üretmekten ziyade tüketimin hızla arttığı sistemdeki kişiler, “yeterlilik” kavramından bir hayli uzak bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar. Sormuyorlar; sorgulamıyorlar. Hazır olanı harcamaktan öteye geçemiyorlar. Dolayısıyla, faydalı ve/veya farklı hiçbir şey ortaya koyamıyorlar. Hal böyle olunca “liyakatsizlik” çevreyi kirleten en sahici ve kuvvetli kavram olarak sahnedeki başrolünü alıyor.

İlişkileri tarif etmeye kalktığınızda aklınıza ilk gelen kelime “samimiyetsizlik” oluyor. Fertler arasındaki her türlü ilişkiyi sadece birtakım menfaatlerle izah edebiliyorsunuz. Tüm bu ilişkilerdeki gerek içtensizlik hali gerekse de çıkar türleri yine birbirinin tıpkısı şeklinde ilerliyor. Özünde resmen güvensiz ve sahte olan bu bağları nerde olsa kolayca tanıyabiliyorsunuz. Bazen öte sokağınızda yer alan herhangi bir kafede oturmuş genç bir çiftin heyecandan yoksun bakışlarında, bazen de sıradan bir öğretmenin çocuğunuza olan yaklaşımında… Veyahut sırf anneliği biyolojik bir görev sayan bir annenin kendi öz evladına yükselen o sevgiden yoksun sesinde…

Demek ki insanoğlu aynılığın kurbanı olduğunda insanlığa ait en gerçek değerler zamanla aşınıp yok oluyormuş. Modaya duyulan gereksiz merakın sonucunda tek tip, sıkıcı yaşantılar toplumun tüm yüzeyselliğini açığa çıkarıyormuş. Tekdüze ve son derece sığ olan beğeni ve zevklerin peşinde koşmanın bedeli güvensiz, mutsuz ve liyakatsiz bir düzen oluyormuş. Fabrikasyon ve sentetik duyguların hızla üretilip tüketildiği bu sistemde, insanlık sonu belirsiz bir macerada anlamsızca sürükleniyormuş.

Toplam 1519 defa okunmuştur.

Gercem Altunordu diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.