Pamir Şen
Pamir Şen - Yazar

Batı'ya Açılan bir Pencere: Katip Çelebi

Katip Çelebi, nam-ı diğer Hacı Halife, Cemal Kafadar'ın tabiriyle "hatunlar, celebiler ve mecmualar" devri olan on yedinci asrın önde gelen entelektüellerinden birisidir. 1609 yılında İstanbul'da Mustafa adıyla dünyaya geldi. Babası Abdullah Efendi saraydan yetişme, muhtemelen devşirme olup III. Mehmet zamanında sipahi bölüğüne katılmış ve neredeyse tüm seferlere katılmış bir silahtardı. Mustafa, beş veya altı yaşındayken çağının tipik bir örneği olarak Kur'an ve tecvid (usulüne göre Kur'an okuma sanatı) öğrenmeye başladı. Eğitimine Arapça ve hat sanatı üzerine dersler alarak devam etti. On dört yaşında babası tarafından Anadolu muhasebesi kalemine çırak olarak kaydedildi ve yine babası, maaşından oğluna on dirhem harçlık ayırdı. Bu süreçte hesap kaideleriyle siyakat yazısı (şifreli ve bürokratların bile zor okuduğu bir yazı
şekli) öğrendi. Belirli bir yaşa geldikten sonra silahtar olan babasıyla beraber seferlere katılmaya başladı. Seferler onun hayatında, birinin dönüşünde babasını kaybetmesi haricinde çok önemli roller oynamamış olsalar da, 1633/34 yıllarında çıkılan sefer dönüşü Hacca gitmesi ve dönüşte Diyarbakır'daki alimlerle tanışma şansı yakalaması onun için bir tür 'grand tour' işlevi görmüştü.

Yine bu yolculuk sırasında Halep'te, ileride kullanacağı pek çok kitabı edindi. 1635'te son kez IV. Murat'ın Revan seferine katıldı, bu saatten sonra, annesinden kalan mirası da kitaplara yatırarak, kendini tamamen kalem erbaplığına verme kararı aldığı anlaşılıyor.  Bu yaşa kadar bir yanda İstanbul'da, bir yanda seferlerde üst düzey bürokrat olarak görev yapan Hacı Halife, 1639/40 senesinden itibaren kendini öğrenmeye adayacaktı. Nice müderristen Arap edebiyatı, mantık, hadis ve daha pek çok akli ve nakli ilim tahsil ederken, içlerinden A'rec Mustafa Efendi'yi "zamanındaki bütün alimlerin en üstünü" sıfatıyla yüceltmiş ve kendisinden aldığı on dört dersi otobiyografisinde tek tek sayacak kadar önemsemişti. 1641 senesinden itibaren mantık ve matematik dersleri vermeye de başladı.

Toplamda beş ayrı dalda 24 eser veren Katip Celebi, ecnebilerin problem oriented dediği şekilde, bir sorunu hedef alan, inceleyen ve ona çözüm üreten (en azından deneyen) nitelikte eserler vermiştir. Yaşadığı devrin bugün tartışmalı bir tabir olsa da Osmanlı'nın "duraklama devri" olduğu göz önüne alınmalıdır. 1580'lerden itibaren baş gösteren ekonomik buhranlar, önce İran'la (1578-1590), sonra Avusturya'yla (1593-1606), son olarak da Venedik'le (1645-1669) Osmanlı arasında yaşanan üç uzun savaş devleti her anlamda yıpratmıştır. 
Dahası, arada 1645-1669 Girit Savaşı'nın yarattığı kriz ortamı, Genç Osman'ın katledilmesiyle sonuçlanacak Yeniçeri İsyanı, IV. Murat'ın otoriter rejimi gibi vakalar ve süreçlerle, "duraklama" olduğu tartışılır olsa da, Kanuni döneminin görece
durağan "Altın Çağı"yla karşılaştırıldığında katastrofik görünen bir zamana doğmuş olduğu söylenebilir.
Bugün bazı tarihçiler tarafından "geleneksel reformlar" devri olarak bilinen devirde yaşamış bir bürokrat ve devlet adamı olarak Katip Celebi, yazdığı siyasi polemik eserlerle İbn-i Haldun'un bir devletin de aynı insan gibi çocukluk, yetişkinlik ve yaşlılık evreleri olduğunu iddia eden düşüncesinin etkisiyle, bir anlamda artık olgunlaşmış ve düşüşe geçmiş Osmanlı İmparatorluğu'nun ölümünü geciktirmek için çareler aramıştır. Bu çarelerden belki de en radikal olanı, Batı kaynaklarını kullanmaya başlamasıdır. Elbette Batı kaynaklarını kullanan ilk Osmanlı müellifi olduğunu iddia etmek fazla olur. Ondan önce tarihçi Peçevi de Macar tarihlerini tercüme ettirerek eseri için kullanmıştır. Katip Celebi ise 17. asrın şahit olduğu Avrupa'nın askeri yönden gelişiminin arkasındaki nedenleri merak etmiş, Osmanlı'nın yenilgilerini Türk-İslam literatüründeki coğrafya bilgisinin eksikliğine bağlamış, bu amaçla G. Mercator ve L. Hondius'un Atlas Minor'unu hem tercüme etmiş hem de onu kendi eseri olan Cihannüma için kullanmıştır. Bazı meraklı okurlar onun Galilei'nin uğruna
Engizisyon'a çıktığı heliosentrik (güneş merkezli) evren modelini benimsemiş olup olmadığını merak edecektir. Cevap hayırdır. Katip Celebi, antik çağ astronomu Batlamyus'tan beri hem doğuda hem batıda kabul gören jeosentrik (dünya merkezli) evren modelini benimsemektedir (bu modelde dünya düz değil, yuvarlaktır ama merkezdedir).
Ayrıca Katip Celebi, tarih konusunda da eserler vermiştir. Bunlardan biri Arapça Fezleke (kabaca anlamı: özet) olup taslak aşamasında kalmıştır. Katip Celebi doğrusu bu eserinde sonradan Cihannüma ve meşhur bibliyografyası
Keşfüzzunun'da gerçekleştireceği tüm projelerin tek bir eserde toplanacağı bir magnum opus tasarlamışa benziyor. Tüm bunları kitabın mukaddimesinde (önsözünde) belirtmiş, ama ilk bölümden sonrasını getirmemiştir. Yine bu
mukaddimeden planladığı anlaşılan, hicretten yaşadığı yıla kadar önemli olayları anlatan bir "fihrist (indeks)" fikri, birkaç yıl sonra hazırlayacağı Takvimüttevarih (Tarihler takvimi) ile gerçekleşmiştir. Son eserlerinden olan Türkçe Fezleke'de ise
Hicri 1000 yılından (Miladi 1592) kendi zamanına kadar geçen olayları detaylıca anlatmaktadır. Her yılı ayrı ele almasıyla bir tür annal (yıllık) işlevi gören bu kitap, ilk Fezleke'nin tek elyazması kopyasına tezat olarak kırk civarı elyazması kopyaya
sahiptir ve 19. yüzyıldan itibaren basılmaya da başlamıştır.
Katip Celebi'nin Osmanlı tarih literatürüne, gölgede kalmış da olsa yaptığı bir diğer katkı, iki adet Latince tarih eserini Türkçeye tercüme etmesidir. Bunlardan ilki Johann Carion'un Chronica’sından çevirdiği Tarih-i Frengi , diğeri ise dört Bizans tarihçisinin eserlerinin Latince versiyonlarının kompilasyonu olan Historia rerum in Oriente’den tercüme edilen Târîh-i Kostantiniyye ve Kayâsıra’dır. Katip Celebi'nin geçtiği geleneksel İslami tedrisat göz önüne alındığında, Latince'yi okulda öğrenmediği açıktır. Bu eserlerin ve yine Atlas Minor'un tercümesi için Katip Celebi, Mehmet Ilyasî isimli Fransız-Katolik asıllı bir şeyhten yardım almıştır. Sonradan Müslüman olan, yani "mühtedî" bir zatın nasıl şeyhliğe kadar yükseldiği sorusunun cevabını, Osmanlı İstanbulunun emperyal-kozmopolit yapısında aramak gerekmektedir. Neticede Katip Celebi, birer elyazması olarak kalmış olsa da bu ecnebi eserleri Türkçeye kazandırmıştır. Hatta öyle ki "Tarih-i Frengi" tercümesi 1860'larda Tasvir-i Efkar gazetesinde kısmen tefrika olarak, "memlekette Avrupa tarihi hakkında bilgi veren başka kitap bulunmadığından" neşredilmiştir. Buradan Katip Çelebi'nin Osmanlı'nın batılılaşma reformlarından çok önce, belki sadece pratik amaçlarla, belki de entelektüel meraktan beslenen bir tür 'oksidentalist' (garbiyatçı) eğilimle Batı medeniyetinin eserlerini kendisinin ait olduğu Müslüman-Türk literatürüne katma gayreti güttüğü görünmektedir.

Kaynaklar ve tavsiyeler:
Abdülkadir Özcan, "Fezlekâtü’t-Tevârîh," TDV İslâm Ansiklopedisi, TDV İslâm
Araştırmaları Merkezi, 1995, accessed June 29, 2023,
https://islamansiklopedisi.org.tr/fezleketut-tevarih.
Abdullah Fatih Gemi, "Kâtib Çelebi'nin İrşadü'l Hayara ile Ali Ufki Bey'in Turcarum
Liturgia Eserlerinin Tahlili ve Metni" (Yüksek Lisans Tezi, Gazı Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı, 2013), 56-62.
Oğuz Selim Başar, "Kâtib Çelebi'nin Takvîmü't-Tevârîh'i (Metin-İnceleme)" (Yüksek
Lisans Tezi, Istanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiyat Araştırmaları
Anabilim Dalı, 2021).
Batı'ya Açılan bir Pencere: Katip Çelebi 4
Orhan Şaik Gökyay, "Kâtip Çelebi, Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri Hakkında İncelemeler,"
Kâtip Çelebi; Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri, ed. TTK (Ankara: TTK, 1991), 77-78.
Zeynep Aycibin, "Kâtib Çelebi, Fezleke: Tahlil ve Metin" (Doktora Tezi, Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı,
2007), 2-3.

Toplam 2952 defa okunmuştur.

Pamir Şen diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.