Pamir Şen
Pamir Şen - Yazar

Yasak Aşk: Yeniden

“Halit Ziya Uşaklıgil’in olumsuz eseri” Aşk-ı Memnu, Türk edebiyatının nadide "temel eser"lerinden biri ve bazı sınıflandırmalara göre ilk Türk romanı olarak kabul edilir. Geçtiğimiz haftalarda roman bir kez daha filme uyarlandı ve negatif tepkiler aldı. Filmi izlemeden önce, bu tepkilerin genellikle 2008-2010 arasında yayınlanan dizinin popülaritesinden kaynaklandığı düşüncesindeydim. Genellikle başarılı bir uyarlama, ilerleyen yıllarda yapılacak diğer uyarlamalar için cesaret kırıcıdır. Ancak izledikten sonra yorumların çoğunun yerinde olduğunu gördüm. Filme eğilmeden önce geçmişe bir yolculuk yapalım ve Uşakkizade Halit Ziya’nın dünyasına gidelim.

Halit Ziya Bey’in romanı 1899-1900 yıllarında Servet-i Fünun mecmuasında tefrika edildi ve 1901 yılında kitap halinde basıldı. Roman, bugünün okurunu ama bence o günün okurunu da zorlayacak oldukça ağdalı bir Tanzimat diliyle yazılmıştı. Anlattığı hikaye, adından da anlaşılacağı üzere "memnu" yani yasak bir aşktı. Doğrusu, Bahar Feyzan’ın da uygun bir şekilde tasvir ettiği gibi, bu kitabı Flaubert’in Madam Bovary’si ile Tolstoy’un Anna Karenina’sıyla beraber "19. Yüzyılın Yasak Aşk" üçlemesinin son halkası olarak okumak mümkündür. Hatta keşke, üçünü sırayla kısaca işleyen İtalyan tarzı bir antoloji film çekilse.

Eserin ilk uyarlaması 70lerde TRT için, edebiyat klasiklerini ekrana taşıma projesinin bir sonucu olarak Halit Refiğ tarafından mini-dizi olarak çekildi. Kadrosu yıldızlar geçidiydi. Şükran Güngör, Müjde Ar ve Salih Güney, 2008’deki dizi çıkana kadar Adnan, Bihter ve Behlül olarak kafalarda yer etmeyi başardılar. Elbette yaş itibariyle bu filmi çok geç izleyen ben, Salih Güney’in kullandığı merceği ve dizinin sonunda Bihter’in "Nereye gideceksin?" sorusuna verdiği "Mümkünse Alaska’ya!" cevabını kafama kazıdım.

Bu eski dizinin bir avantajı, hikayenin geçtiği "İstibdat Devri"ne daha aşina bir nesil tarafından çekilmiş olmasıydı. 80'lere kadar günlük notlarını eski yazıyla yazan bir neslin hafızasında hala var olan “çökmekte olan imparatorluk” atmosferini yansıtmak görece daha kolaydı.

Edebiyat klasiklerini dizi formatında çekme modası 2000lerden itibaren daha serbest uyarlamaların ön plana çıkmasıyla biçim değiştirdi. Yaprak Dökümü’nden beş sezon çıkaran Ay Yapım, Aşk-ı Memnu için görece daha kompakt bir kurgu hazırladı ve hikayeyi, günümüze uyarlanmasına ve seksene yakın birer buçuk saatlik bölümden oluşmasına rağmen, kitabın akışından minimum sapma ile aktarmayı başardı.

80lerde başlayan neoliberalleşme süreciyle beraber halk ağzıyla kısaca "zenginler"in hayatı zaten bir ilgi objesiydi. Koç, Sabancı gibi bir anlamda aristokrasiyi temsil eden ailelerin günlük yaşayışı, Downton Abbey dizisinin de başarıyla işlediği aşağıdakiler-yukardakiler temasıyla iyi bir uyum yakaladı ve mitik bir Ziyagil köşkü atmosferi oluşturdu. Golf oynayan, şarap mahzeninden yıllanmış şarap seçen, lüks otomobiller kullanan insanların hayatı, 2000'ler Türkiyesinin görece müreffeh ortamında orta sınıf için gerçekleşmesi zor, hatta çok zor, ama yüzde yüz imkansız değil bir hayaldi ve dizi, bu hayali en elegan haliyle ete kemiğe büründürdü.

Bihter filmine dönecek olursak, adından da anlaşılacağı üzere film yaşanan yasak aşka değil Bihter karakterine odaklanıyor. Farah Zeynep Abdullah’ın canlandırdığı karakter her sahnede mevcut. Hatta dördüncü duvarı yıkarak seyirciye iç dünyasını sarkastik bir tonda açıyor. Fleebag dizisine bir referans olarak görülebilir olsa da elbette karakterin seyirciyle konuşması o kadar da yeni değil.

Bertolt Brecht ile özdeşleşen epik tiyatro geleneği, seyircinin hikayenin akışına tam kapıldığı anda bunun bir "oyun" olduğunun hatırlatılmasına dayanan bir yabancılaştırma etkisi üzerine kuruludur. Feminizmin şekillendirdiği, hayatını ellerinin arasına almaya kadir modern kadın figuruyle, Uşaklıgil’in Bihter’i esasen tam bir tezat teşkil etmektedir. XIX. Yuzyılda toplumun normlarına karşı çıkmanın cezası ağırdır ve hem Madam Bovary, hem Anna Karenina hem de Bihter, kocalarını aldatmanın bedelini kendi elleriyle gelen ölümle öderler. Buna karşı çıkmak ve “alternatif bir çözüm” üretmek isteyen duyarlı bir yazar için bu tezatın seyirciyle konuşma şeklinde verilmesi anlaşılabilir. Ne var ki Farah Zeynep Abdullah’in oynadığı Bihter, sadece dördüncü duvarı kırarken değil, kırmazken de böyle bir tavır içinde olduğundan, yöntem amacına ulaşamaz gözükmekte.

Filmin tenkit edilecek bir başka yönü de, fragmanını izlediğimde beni çokça heyecanlandıran, ama son raddede amacına ulaşmayan “dönem filmi” çekme hevesi diyebilirim. Kitap ve Halit Refiğ’in dizisi 1800'lerin sonlarında, Ay Yapım dizisi ise 2008-2010 arasında geçmektedir ve yeni bir eser üretirken hikayeyi bambaşka bir döneme taşımak aslında teoride iyi bir fikirdir. Ama bu alternatif dönem 1920'lerin ikinci yarısı gibi, Türkiye’nin çehresinin çok hızlı bir değişim içinde olduğu bir periyoda rast gelince, işler karışıyor. Dönemi sadece dekor olarak almak bir yana, siyasi konulara da temas etmeye çalışılıyor. Ama hangi siyaset? Toplumun yaşadığı değişim ve dönüşüme zerre temas edilmiyor. “Şapka İnkılabı'nın yol açtığı isyanlar”, mevzusu geçiyor, ama daha birkaç sene önce bu adamların fes takıyor ve kadınların da -hane içinde ne kadar Batılı giyinseler de- sokağa çıkarken çarşaf giyiyor olduğunu sezdirecek bir detay yok. 1920ler İstanbul’un işgal günlerinin hafızalarda tazecik olduğu yıllardı. O mevzunun da izi yok. Filmde özene bezene set kurulmuş, ama bağlama kafa yorulmadığı belli.

Bu bakımlardan film, kanımca geçerliliği olmayan “ne gerek vardı?” argümanını besleyecek şekilde seyirciyle bağ kuramayan bir sahneler bütününden ibaret kalıyor. Yine de bu tarz bir atmosfer ve kostümler içinde, Brecht’e öykünen yani dördüncü duvarın yıkıldığı, mizahi tarzda bir tiyatro oyunu olarak hazırlansa, kanımca çok daha başarılı ve etkili olabilirdi. Belki ileride o da olur.

Görünüz:

“Aşk-ı Memnu mu Anna Karenina mı? - Bahar Feyzan - Arşimet'in Kızı B07” Flu TV, Youtube, https://youtu.be/4NqtQ-zOOmU?si=nrFyf5phRmoHq9Km

Toplam 4693 defa okunmuştur.

Pamir Şen diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.