Cumhurbaşkanı Adayları, Cumhuriyeti Koruma ve Demokrasi Savaşımının Neresindeler?

 Cumhurbaşkanı Adayları, Cumhuriyeti Koruma ve Demokrasi Savaşımının Neresindeler?

Cumhurbaşkanı Adayları, Cumhuriyeti Koruma ... Emekli Vali Güngör Aydın yazdı..

Türkiye’nin, güzel ülkemizin ana sorunu nasıl yönetileceğinin belirlenmesidir. Ülkemiz, emperyalizmin denetimindeki askeri darbelerle gerçekleştirilen demokratik sivil yönetim kesintileri yaşamıştır. Buna karşın, Cumhuriyet Devriminin temel ilkeleri çerçevesinde, devrimin nihai hedefi çağın yönetim felsefesi demokrasiye ulaşma doğrultusunda, Cumhuriyetin yönetim sistemi olan, “ ülkenin ortam ve koşullarına, Cumhuriyetin doğrultusuna uygun düştüğü açık, siyasal iktidarların kendilerini gönüllü olarak sınırlamaları ve siyasal partiler arasında uzlaşma geleneğinin bulunmadığı, toplumsal, kültürel, politik ve yönetsel koşullarının başka birseçeneğe elverişli olmadığı ülkemizde özgürlükçü, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasiyi yerleştirip yaşatabilmenin gerektirdiği rejim/sistem olduğu ortada”(*) bulunan demokratik parlamenter sistem içerisinde yönetilip geliyordu.

Ancak Türkiye bugün, emperyalizmin, askeri darbe kesintileri ile ülkemizin Cumhuriyet Devrimi/Kemalist Düşünce çizgisinden ve demokrasiye ulaşma doğrultusundan çıkarılamayacağını görerek, bu kez Siyasal İslamcı AKP’ni iktidara taşıyarak sadık işbirlikçisi bu parti eliyle bir karşı devrimi, despotik dinsel bir diktatörlüğü gerçekleştirip yürürlüğe koyarak bir din devleti oluşturması sonrasında sözde başkanlık sistemi adı altında ucube bir yönetsel kargaşa düzenine sürüklenmiş, demokratik parlamenter sistem düzeninden çıkarılmıştır.

Güzel ülkemiz Türkiye, tüm çağların en büyük devrimcisi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde dünyada ilk antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşını kazanarak emperyalizmi yenik düşürmüş Türk Ulusu/Halkı, böylesi ilkel, çağ ve demokrasi dışı despotik ortaçağ karanlığına, arkaik bir yönetime boyun eğmeyecektir ve buna mahkum edilmeye layık bulunmamaktadır.

Bu nedenle, buna yol açan ABD emperyalizmine ve işbirlikçisi iktidara karşı giderek artan, yoğun ve yaygın büyük tepkiler içindedir. Ancak CHP dahil bu tepkileri ve direnci/bilinci temsil ve ifade edip sürükleyecek, örgütleyerek siyasal iktidara taşıyacak siyasal partiler olmadığı gibi,bunusağlayacakönderler de ortaya çıkarılamamıştır. 12 Eylül Despotik Askeri Diktatörlük yönetimi tarafından dağıtılıp etkisizleştirilmiş Cumhuriyet ve Demokrasi Güçleri de cılız ve etkisiz  bulunmaktadır. Şimdi ülke, artık gözle görülebilir hale gelmiş büyük bir siyasal, toplumsal ve ekonomik bunalıma sürükleniyor olması nedeniyle iç ve dış dinamiklerin zorunlu  kıldığı bir uğrak olarak önümüze gelen 24 Haziran seçimleri ile yaşamsal, tarihsel bir varlık yokluk dönemecine girmiştir. İşte bu tarihsel süreçte, ülkemizin gidiş yönünü, nasıl yönetileceğini, adeta kaderini belirleyecek 24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanlığını üstlenmeye aday olan kişileri yukarıda özetlenen genel durum saptaması ışığında değerlendirdiğimizde nasıl bir tablo gördüğümüzü, adayların siyasi yelpazedeki yerlerini ve ne ile karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyabiliriz. 

Recep Tayyip ERDOĞAN ve Doğu PERİNÇEK ikilisi:

Siyasi yelpazede biri sol diğeri sağ kanatta bulunmakla birlikte despotizmde buluşup birleşen bu ikiliden ERDOĞAN; ABD emperyalizminin ürünü ve sadık işbirlikçisidir. Ülkemizi emperyalizmin Ortadoğu’da ve İslam ülkelerinde otoriter despotik iktidarlar oluşturarak, yönlendirdiği bu iktidarlar eliyle özgürlük ve demokrasi yollarını tıkadığı halkları birbirlerine karşı kışkırtıp kırdırdığı yönetim modeli olan Siyasal İslam iktidarına/din devletine taşımıştır.

ABD emperyalizminin bu yoldan en çok karşı olduğu antiemperyalist Kemalist Düşünceyi ve ulus devleti ülkemizin, halkımızın, hatta Ortadoğu dünyasından ve yönetimlerinden silip çıkarma görevini üstlenmiştir. Bütün süreçleri ile Anayasa ve meşruiyet dışında oluşturduğu ucube bir başkanlık sistemi ile ülkeyi ağır ve içinden çıkılamaz siyasal, yönetsel, toplumsal ve ekonomik büyük bir bunalıma ve savaş haline sürüklemiştir.

Perinçek ve Erdoğan'ın el sıkışması

Bütün kurumlarıyla Cumhuriyeti, tam yerleştirilememiş demokrasiyi ve demokratik parlamenter sistemi ortadan kaldırmakla kalmayıp Türk Ulusal Kimliğini ve üniter ulus devleti de yok etmeye, yerine mezhepçi, ümmetçi Sünni İslamcı bir din devleti kurmaya çalışmakta ve yönelmiş bulunmaktadır. Böylece ANAYASA ve MEŞRUİYET DIŞI duruma geldiği için görevinden uzaklaştırılarak sorgulanıp yargılanması gereken bir aday olarak halkın karşısına çıkmaktadır. 

Maoist doğrultuda sol despotik askersel bir diktatörlükle ülkeyi yönetme hedefinden yola çıkmış olan PERİNÇEK ise, Cumhuriyet Devrimi ve Devrimin nihai hedefi olan çağın yönetim felsefesi demokrasiye ulaşma hedeflerinden koparak, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emperyalizmin en kanlı yüzü ile savaşırken ülkenin yönünü batının yani Avrupa halklarının ürettiği hümanist çağcıl uygarlık yüzüne dönmüş olduğunu unutarak ülkenin yönünün doğu despotizmine dönmesini hedeflemekte, demokrasinin vazgeçilmezliğine inanmamakta, bu neden ve amaçlarla başkanlık sistemini desteklerken ERDOĞAN’la aynı yolda, ancak farklı kulvarlarda yürüyerek halkın önüne çıkmaktadır.

Recep Tayyip Erdoğan

Muharrem İNCE ve Meral AKŞENER ikilisi: Demokrasiyi savunduklarında, demokrasinin vazgeçilmezliğine inandıklarında kuşku bulunmayan ve demokrasi yelpazesinin solunda ve sağında yer alan bu demokrat ikili, ülkeyi bu karanlık süreçten çıkaracaklarına, despotik dinsel tek adam diktatörlüğünden kurtaracaklarına en çok inanılan, halka bu yönde en çok umut veren, bu doğrultuda giderek büyüyen yaygın tepkiler içindeki halkın en çok desteğini ve coşkusunu sağlamakta olan Cumhurbaşkanı adaylarıdır.

Bu demokrat ikiliden MUHARREM İNCE; 

Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde, ülkenin her yanında, her ilinde, ilçesinde yaptığı mitinglerde büyük halk topluluklarını toplamada, halka coşku vermede ve halkla diyalog kurmada önceden kendisinden beklenmeyen, böylece ERDOĞAN karşısında en güçlü aday olduğunu kabul ettiren bir başarı ortaya koymuş bulunmaktadır. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanlığına seçilmesi halinde, 25 Haziranda ya da 9 Temmuz’da ve sonrasında ne ve neler yapacağına ilişkin bölük pörçük şeyler dışında, ciddi, doğru, bütünselliği, sistematiği olan bir siyasal/yönetsel felsefe, program, proje ortaya koyamamıştır.

Daha önemlisi, halkın kendisine vereceği yetkinin despotik dinsel tek adam diktatörlüğünü ve buna dayalı başkanlık sistemini sona erdirmek ve hemen huzur, barış ve hukukun sağlanabileceği tek çağcıl yönetim biçimi olan demokrasiye, demokratik parlamenter sisteme geçmek görevi ve misyonunun bu olduğunu unutmuş ya da algılayamamıştır.

Bütün süreçleri ile, var olan Anayasa ve meşruiyet dışı, bu nedenle YOK HÜKMÜNDE bulunan ucube taslağa uyarak çağ ve demokrasi dışı bu ilkel taslağın gereklerini uygulamaya yönelip başkanlık sistemi yetkilerini kullanmak üzere halka “şunu yapacam, bunu yapacam” diye bir dizi vaatler içeren,hatta bu uygulamanın iki yıl kadar sürebileceğini belirterek, bir söylem tutturmaya kalkışmış, böylece adeta bu ucube sistemi benimseyen bir tavır içine girmiş bulunmaktadır.

Öte yandan Cumhuriyet Devrimine, Kemalist/ATATÜRKÇÜ Düşünceye ve demokrasinin gereklerine aykırı olarak İslamcı AKP/RTE iktidarı tarafından bütün devlet kurumları, bürokrasisi, üniversiteler ve özellikle de Milli Eğitim alanı dinselleştirilmiş, medreseleştirilip külliyeleştirilmiş, okullar imam-hatipleştirilmiş bulunuyorken bütün bu çağ dışılıkları görmezden gelerek ERDOĞAN’la “ben daha dindarım” diyerek dindarlık yarışına girmiştir.

İyi Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener ve CHP Cumhurbaşkanı adayı gösterilen Muharrem ince

Bununla kalmayıp ülkenin din hizmetleri ihtiyacının çok üzerine çıkarılarak genel eğitim düzenine dönüştürülmeye çalışılan imam-hatipleri övme yarışına da girmiştir. Partisinin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yolunu izleyerek CUMHURİYETİN TEMELİNDE BULUNAN, inanç özgürlüğünün tek güvencesi olan LAİKLİK İLKESİNİ yok sayıp hiç gündeme getirmemiştir. Bu vahim hatalar içinde seçim programını sürdüren, hazırlıksız, siyasal ve yönetsel bir felsefeden, türdeş ve tümleşik kadrolardan yoksun bir aday olarak halkın karşısına çıkmış bulunmaktadır. 

Liberal Demokrat Felsefe, demokrasinin kurucu ana felsefesi olmasına karşın, ne yazık ki bu felsefenin savunucuları, demokrasiyi ülkemizde yerleştirmeye öncülük edecek, süreklilik kazanmış güçlü bir örgütlülük içine giremeyerek siyaset alanını demokrasi dışı ve öncesi askersel, dinsel ve feodal güçlerin egemenliğine terk etmiş, yelpazenin sağ kanadını boş bırakmışlardır. Ülkenin önemli ihtiyacı olan liberal demokrat felsefeyi temsilen İyi Partiyi kurarak Cumhurbaşkanlığına aday olan AKŞENER, ülkemizde ilk kez Cumhuriyet Yönetiminin parlak bir sonucu olarak bir Cumhuriyet kadınının ilk kez Cumhurbaşkanlığına aday olması nedeniyle hepimizi, bütün Türk halkını onurlandırmakta ve mutlu kılmaktadır.

Bununla birlikte, öncelikle, kurduğu partinin, demokrasi yelpazesinde yer aldığı düşünülen ve ülkemizde bir boşluk olarak duran ve hissedilen

liberal demokrat eğilimin/felsefenin yerini doldurup dolduramayacağının, bu eğilim doğrultusunda olmak üzere özgün, ulusal, bütünsel, sistematik ve demokratik, halk desteğini sağlayabilecek bir SİYASET FELSEFESİ üretip üretmeyeceğinin, bu felsefenin türdeş ve tümleşik KADROLARINI oluşturup oluşturamayacağının bilinip görülmesi ise zamanı ve dikkatli bir izlemeyi gerektirir bulunmaktadır. Akşener, sistematik, bütünsel, ciddi ve kapsamlı bir hazırlığa dayalı olmasa da halkla sağlıklı bir diyalog kurabilen, mitinglerinde halka coşku ve güven veren geniş kitleleri etkileyebilen başarılı bir aday olarak halkın önüne çıkmış bulunmaktadır.

Bu Demokrat İkili İçin İki Önemli Sorun:

Bu Demokrat İkili İçin İki Önemli Sorun:

1.Bağlaşıklar Sorunu:

Ülkemiz için son derece kritik, devlet yönetimi için yön ve kader belirleyici bu kritik seçimlere gidilirken, Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Partinin katıldığı, yalnızca Cumhur İttifakını örnek alarak, ülkemiz ve demokrasi savaşımının gerekleri yönünden büyük ve belirleyici önem taşıyan bir bağlaşmanın gereklerine ve öğelerine uygunluk taşımayan, alelacele hazırlanmış bir bağlaşma olan Millet İttifakı ile yola çıkılmıştır.

Oysa, DEMOKRASİ SAVAŞIMI BİR BAĞLAŞIKLAR SORUNUDUR. O nedenle demokrasi için yapılacak bir bağlaşma, öncelikle hangi alan ve konularda, hangi hedefler için, hangi tür ve aşamada yani demokrasi için mi, politik iktidar oluşturmak için mi yapılacağının belirlenmesini gerektirir; özetle NİÇİN, KİM YA DA KİMLERLE, HANGİ PARTİ YA DA PARTİLERLE, HANGİ İLKELERLE, HANGİ TÜR VE AŞAMADA (Birleşik duruş, iş birliği, güç birliği, iktidar ortaklığı), NEREYE VE NE ZAMANA KADAR soru, aşama ve öğelerini yanıtlayacak kapsam, içerik ve açıklıkta yapılıp gerçekleştirilebilir.

Ancak 4 partinin yaptıkları ittifak, demokrasi bilinç ve birikiminden, bir bağlaşmanın gerekleri ve içeriğinden yoksun olarak hazırlanmış olan Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu ve Gültekin’in Millet İttifakı adı altında imzaladıkları belge, daha ilkel bir bağlaşma olan Cumhur İttifakı gibi, ülkenin içinde bulunduğu ortam ve koşulların gereklerine, ihtiyacına, amaca uygun ve kalıcı olmadıktan başka, türlü anlaşmazlık, sürtüşme ve kopmalara açık bulunmaktadır.

Ülkemizin bu karanlık ve kaos günlerine gelmesinin ana neden ve sorunlarına baktığımızda; ülkenin, toplumsal, politik, demokratik, yönetsel ve kültürel açılardan böyle karanlık bir tabloya, iktidarın tek güç ya da kişi elinde toplandığı despotizme ve diktatörlüklere, dışarıdaki emperyalist güçlerle içerideki işbirlikçi egemen güçlerin iktidarı bütünüyle ele geçirmelerine, ülkenin geleceği açısından yaşamsal tehlikelere, cepheleşme ve iç kavgalara son derece açık ve elverişli başkanlık sistemine taşınmasına yol açan iki büyük sorunu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; “Cumhuriyet ve Demokrasi Güçlerinin, Cumhuriyetin kuruluş felsefesi temeli üzerinde yükselecek, demokrasinin günümüzdeki gelişmişlik düzeyinin gereklerine ve ülkemizin içinde bulunduğu uğrağın toplumsal, yapısal durum ve koşullarına denk düşecek, halka taşınabilir ve halk desteğini sağlayabilir, toplumda umut ve coşku yaratacak, özgün, ulusal, bütünsel ve dizgesel siyaset felsefeleri ve siyasi projeler üretip halka sunamamaları; sol ve sağ ayrı ayrı olmak üzere demokratik iktidar seçenekleri oluşturamamaları; siyaset felsefesi ile birlikte birleştiriciliğin ve toplayıcılığın iki temel etken ve öğesinden öbürünü oluşturan tümleşik kadroları kuramamaları” (**) yani FELSEFE VE KADRO SORUNUDUR.

"Millet İttifakı" Partileri

Ülkenin ikinci büyük sorunu da “ülkemizde halkın gereksinmelerini karşılayabilecek ve büyük çoğunluğun desteğini sağlayabilecek en büyük ve tek gücü oluşturmalarına karşın, Cumhuriyet ve Demokrasi Güçleri, bağlaşma, güçbirliği ve birleşik duruş bilincinden ve bu doğrultuda eylem birliğinden ve sonuç alıcı girişimlerden, siyasi projelerden, özetle demokrasi sorunu ve savaşımının bir bağlaşıklar sorunu olduğu bilincinden yoksun durumda bulunmakta”(***) olmaları yani BAĞLAŞIKLAR SORUNUDUR.

2. Parlamenter Sistemi Uygulama Zamanlaması

Öte yandan çok önemli bir saptamayı da yapmalıyız. Millet İttifakı adına KILIÇDAROĞLU ile AKŞENER’in yaptıkları bir görüşme sonrasında DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEMİN 25 HAZİRAN’DA HEMEN UYGULAMAYA GEÇİRİLMESİ BİR DEMOKRATİK GEREKLİLİK OLARAK ÖNÜMÜZDE DURUYORKEN VE BU SİSTEMİN EVRENSEL TANIMI ÖZÜ BELLİ İKEN, bu ikilinin görevlerini savsaklama, demokrasiyi erteleyerek ipe un serme niteliğinde bir açıklama yaparak PARLAMENTER SİSTEMİN İYİLEŞTİRİLMESİ ya da GÜÇLENDİRİLMESİNDEN BAHİSLE bir süre SİSTEMİN UYGULANMASININ ERTELENMESİNDEN söz eden bir AÇIKLAMA YAPMALARI, ABC E- Gazetesi’nde 4 Haziran 2018 tarihinde yayımlanan “24 HAZİRANDA HEMEN DEMOKRASİ” başlıklı yazımızdabelirtildiği gibi, tam bir sapma ve halktan aldıkları/alacakları yetki ve görevden kaçma niteliği taşımaktadır. Oysa, SİSTEMİN İYİLEŞTİRİLMESİ YA DA GÜÇLENDİRİLMESİ UYGULAMAYA İLİŞKİN ALAN, SORUN VE DÜZELTİMLERDENb İBARETTİR. KUŞKUSUZ SİSTEMİN İYİ VE HIZLI BİR İŞLEYİŞE KAVUŞTURULMASI, PARLAMENTODA TEMSİL HAK VE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GENİŞLETİLMESİ, HALKIN YÖNETİME KATILMA, DENETLEME, SORGULAMA, HESAP SORMA/HESAP VERME KANALLARININ AÇILMASI, İŞLEYİŞTE TIKANIKLIK, ÇARPITMA VE SAVSAKLAMALARA YOL AÇILMAMASI, VERİLMEMESİ DE UYGULAMAYA İLİŞKİN SORUNLARDIR.

Selahattin DEMİRTAŞ:

Ülkemizin önemli sorunları arasında en başlarda yer alan ölümcül Kürt Sorununun çözümü için olduğu kadar, barışçı kalıcı bir çözümde Kürt kökenli yurttaşları parlamentoda temsil eden HDP’nin üstlendiği/üstleneceği ve ülkemizde toplumsal barışı sağlamak için ulusal yaşamsal işlev açısından da Selahattin DEMİRTAŞ’ın konumu büyük önem taşımaktadır. Bugüne değin on binlerin ölümüne yol açmış bulunan Kürt Sorununun nasıl çözüleceği belli ve açıktır. Kürt Sorunu, soruna dönüştüğü yer olan DEMOKRASİ ve HUKUK/İNSAN HAKLARI içinde, üniter ulus devlet temelinde, DEMOKRATİK DİYALOG ve BARIŞ yolundan, sorunun özneleri olan, aidiyet bağlamında TÜRK ve KÜRT HALKLARININ en geniş TOPLUMSAL SÖZLEŞMESİNE dayalı olarak TBMM’de çözülecektir. “Ana sorun çözülmeden türev sorun çözülemez” ilkesi uyarınca, ana sorun olan Kürt Sorunu çözüldüğünde türev sorun olan PKK sorunu/terörü de çözülüp sonlandırılabilecek ya da marjinalleşecektir.

DEMİRTAŞ;

Kürt yurttaşları temsil etme iddiası ile TBMM’de görev almış önceki partiler gibi ardıl olan HDP’nin de var olma nedenlerinin, Kürt yurttaşları TBMM’de simgelerken, Kürt Sorununun da PKK’nın izlediği gibi çözülemez olduğu şiddet ve silah yolundan değil, TBMM’de hukuk ve demokrasi yolundan çözümünü isteyip hedeflediklerini ortaya koymalarına, Kürt Halkının kendilerini bu yönde yetkilendirmiş olduğunun bilincine varmalarına bağlı bulunduğunu, böylece HDP’yi PKK’den ayıran sınır ve hedefleri belirlemenin gerekliliğini algılamada önemli mesafeler alma yolunda ilerlemekte, bütün ülkede demokrasinin yerleştirilip geliştirilmesi için de inançlı çabalar harcamakta, özgürlüklerinden yoksun bırakılmış bulunuyorken demokrasi savaşımına katkılarda bulunmayı sürdürerek büyük mağduriyet ve eşitsizlik içinde yürüttüğü bir yarışla halkın önüne çıkmaktadır.

HDP Cumhurbaşkanı Adayı gösterilen Selahattin Demirtaş

Temel KARAMOLLAOĞLU:

Saadet Partisi Lideri ; partisini siyasi yelpazenin demokrasi kulvarının sağ kanadında İslam Demokrat bir eğilim çizgisine yerleştirmeye çalışma yolunda önemli bir politik aşama/sıçrama yapmaya başarıyla önderlik ediyor, “İslamcı değil müslümanım” sözleri ile dinin siyasete alet edilmesini, dinsel sömürüyü dışlıyor, bu yaklaşım ve çabalarının sonucunda CHP, İYİ PARTİ ve DEMOKRAT PARTİ ile bir bağlaşmaya giderek MİLLET İTTİFAKINA katılmıştır. Böylece AKP/RTE despotik diktatörlük iktidarına son verip ülkenin demokratik parlamente rsisteme geçmesi için yapılan güç birliği içinde yer almış bulunmakla birlikte, yerleşmeye çalıştığı demokrasi yelpazesinin gereklerini yerine getirip getirmeyeceği konusunda toplumda ortak bir kanaat belirmesi zamanı gerektirdiği gibi, sorumluları ve sorumlulukları karanlıkta bırakılmıştır.

Ülkemizin yüzünü karartan trajik Sivas olaylarındaki konumu, demokrasiyi savunuyor olma ve olmama konusunda ülkemizin ölümcül bir sorunu ve bir ayraç olan Kürt Sorunu konusunda Partisinin izlediği/izleyeceği yol açıklık kazanmamış bir aday olarak halkın önüne çıkmış bulunmaktadır.

SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu

SONUÇ:

Büyük Türk Devrimine dayalı Cumhuriyet Devleti/Yönetimi, başlangıcında sonul hedef olarak kurgulanan çağın yönetim biçimi tam bir demokrasiye, insan merkezli, insan haklarına ve sivil yönetimin üstünlüğüne dayalı çağcıl, yerleşik demokratik bir yönetim felsefesine kavuşturulup dönüştürülememiş olduğundan bugünlere gelinmiştir.

Bu olgu nedeniyle, bugün ülkemiz, ABD emperyalizminin karışmaları, ülkede var olan ve Büyük Devrimci ATATÜRK tarafından 3 Mart 1924’de Halifelikle birlikte Şeriye ve Harbiye vekaletlerinin de kaldırılması ile iktidar ve siyaset alanının dışına çıkarılmış bulunan, ancak ATATÜRK’ün ardılları tarafından yeniden siyasetin içine çekilmiş olan askersel ve dinsel güçlerin sahneye çıkarılarak işbirlikçi olarak kullanılmaları yolundan oluşturulan Siyasal İslamcı AKP/RTE despotik dinsel tek adam diktatörlük iktidarı eliyle Cumhuriyetin bütün kurumlarının ve varlıklarının, Anayasal parlamenter demokratik düzenin ortadan kaldırılarak, ülkenin koyu bir karanlığa, olağanüstü bir hukuksuzluk, güvensizlik ve savaş hali ortamına taşınmış bulunmaktadır.

Bu durum karşısında, ülkede büyük çoğunluğu oluşturan, ancak siyasal güçlerin, partilerin, STÖ’nin yetmezliğine ve önderlikten yoksunluklarına rağmen CUMHURİYET VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN, TÜM YURTTAŞLARIN, ülkeyi bu koyu karanlıktan ve felakete sürüklemekte olan ağır bunalımdan çıkarmak, bu olağanüstü tabloya yol açan AKP/RTE despotik dinsel diktatörlük iktidarından kurtararak hemen demokrasiye, demokratik parlamenter sisteme geçebilmek için iç ve dış koşulların zorlaması sonrasında gelecek için yön belirleyici ve dönüştürücü demokratik bir fırsat olarak önümüze gelmiş bulunan tarihsel 24 Haziran seçiminde, yukarıda değerlendirilen RTE dışındaki Cumhurbaşkanı adaylarından kendi düşüncelerine uygun gördüklerine, haklarında ortaya konulan tüm eleştirilere karşın SANDIĞA GİDEREK OYLARINI VERMELERİ BİR TARİHSEL ULUSAL GÖREV, BİR VATAN BORCU BULUNMAKTADIR.

*

(*) VALİ Düşündüklerim ve Yaşadıklarım - Güngör AYDIN

İmge Kitabevi (1998 yılında CHP için hazırlanmış bulunan YÖNETİM REFORMU Raporunun, tarafımdan hazırlanan YÖNETİMİN FELSEFESİ VE KADROLARI bölümü, sayfa: 126-127)

(**) a.g.e. Sayfa: 184-185

(***)a.g.e. Sayfa: 185

NOT: Emekli Vali Güngör Aydın’ın “Cumhurbaşkanı Adayları Cumhuriyet

ve Demokrasi Savaşımının Neresindeler” başlıklı yazısını sitemizin

yenilenme çalışmaları ve seçim dönemi yasakları nedeniyle gecikmeli

olarak yayımlamaktayız. Okurlarımızın özür diler, anlayışları için teşekkür

ederiz.

" Cumhurbaşkanı Adayları, Cumhuriyeti Koruma ve Demokrasi Savaşımının Neresindeler?" haberi, 27 Haziran 2018 tarihinde yazılmıştır. 27 Haziran 2018 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Cumhurbaşkanı Adayları, Cumhuriyeti Koruma ve Demokrasi Savaşımının Neresindeler? haberi 2018 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Cumhurbaşkanı Adayları, Cumhuriyeti Koruma ve Demokrasi Savaşımının Neresindeler? 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 20 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 11:42 İstanbul Valisi Gaziosmanpaşa'daki Toprak Kaymasıyla İlgili İncelemelerde Bulundu
  2. 11:39 Fenerbahçe'de Sadettin Saran Adaylığını Açıkladı
  3. 11:34 NASA Başkanı: Çin'in Gizli Uzay Varlığı ve Ay İddiaları ABD'yi Endişelendiriyor
  4. 11:31 Ortadoğu Gerilimi: Piyasalarda Hareketlilik Devam Ediyor
  5. 11:28 İçişleri Bakanı: Mardin ve Diyarbakır Belediyeleri İddiaları İçin Soruşturma Başlatıldı
  6. 11:24 Galatasaray, Okan Buruk'a Yıllık 30 Milyon TL'lik Zam Teklif Ediyor
  7. 11:21 Gazze'deki İsrail Saldırılarında Can Kaybı Artıyor: Son 24 Saatte 37 Ölü, 68 Yaralı
  8. 11:17 Stute Şirket Grubu İflas Başvurusu Yaptı: Ekonomik Zorluklar Artıyor
  9. 11:10 Sağlık Dünyasında Yeniden Parlayan Kuyruk Yağı: İbn-i Sina ve Canan Karatay'dan Destek!
  10. 11:02 Özgür Özel, Anıtkabir’i ziyaret etti: Anıtkabir Özel Defteri’ni de imzaladı
  11. 10:42 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz: Emeklilerle ilgili birtakım hazırlıklar var
  12. 10:37 Reklam Kurulu’ndan aldatıcı reklamlara 3,5 ayda 94 milyon TL ceza
  13. 10:31 AK Partili Yenişehirlioğlu'ndan 'Rolex' açıklaması: Helal yoldan edindim
  14. 10:22 Türkiye yazarı Necmettin Batırel: Döviz can çekişiyor, TL destan yazıyor
  15. 10:14 Algı testi: Resimdeki S harfini 6 saniyede tespit edin
  16. 09:58 Sarıyer'de TEM Otoyolu'nu kilitleyen kaza: 4 kişi yaralandı
  17. 09:52 Dilan Polat, Erdoğan’a yazdığı mektubu neden göndermedi: İşte yanıtı
  18. 09:45 Erdoğan imzaladı: O isimler gece yarısı görevden alındı
  19. 09:41 Metin Akpınar'ın kızı "Annem Ümit Besen yüzünden hapse girdi" dedi, cevap gecikmedi
  20. 09:34 Ali Yerlikaya duyurdu: 'Odacılar' suç örgütü çökertildi: 34 kişi yakalandı
ABC Kritik Haberleri