ABC Kritik | Çağlar Ezikoğlu | Sol Muhalefetin Acıziyeti

Bu platformdan beni takip edenler bilecektir, eleştiri oklarımın yeri geldiğinde toplumun her kesimine rahatlıkla yönelttiğimi. Defalarca bahsettiğim gibi, özellikle medyada tek bir kişi veya kuruluşla çıkar ilişkim olmadığı için gönül rahatlıkla herkesi eleştirebiliyorum ve bundan da zerre gocunmuyorum. Yoksa ‘istenildiği’ gibi yazmayı becerebilenlerden olsaydım, ya Fethullahçılara kucak açmayı borç bilen liberal sol cenahın yayın organlarında afili bir köşem olurdu, ya da kendini Kemalist addeden sözde muhalif özde suya sabuna dokunmaktan kaçan bir kısım zevatın vazgeçilmez köşe yazarlarından birisi olurdum. 

Bunların hiçbirini tercih etmeyip kalemimi özgürce oynatabilme imkânının verdiği haz ile bugün de son günlerde görmüş olduğum en rezil iktidar propagandası ve bu propagandayı onlara bahşedenleri yazmak istiyorum. Aslında daha önce benzer minvalde bir yazı kaleme almıştım; https://www.abcgazetesi.com/arsiv/abd-emperyalizminin-yeni-sahnesi-musul/haber-31201. Örneğin bu yazıda; Amerika’nın Irak ve Suriye’deki işgalci politikalarına karşı sadece Ak Trollerden oluşan ve anti-emperyalistlikçilik oynayan şahısların durması ve bu ülkenin solcularının ABD katliamlarına susmasını kıyasıyla eleştirmiştim.

Son günlerde ise McKinsey üzerinden bir tartışma süregidiyor. McKinsey’in Türk ekonomisine nasıl bir giriş yapıp AKP iktidarının kuruluş dönemi ile nasıl bütün ekonomiyi kontrol altına aldığını geçtiğimiz günlerde yazmıştım; https://www.abcgazetesi.com/abc-kritik/abc-kritik--caglar-ezikoglu--mustemleke-geldiniz-mustemleke-gidiyorsunuz-mcki/haber-106705. 

AKP iktidarının özellikle 2015’den sonra dünyada da artan Anti-Amerikancılık dalgasını ve populist politika çizgisini kendi ajandasına nasıl eklemlediğini defalarca yazıp çizdik. Bu doğrultuda Recep Tayyip Erdoğan, McKinsey’e yönelik artan eleştiriler üzerinden bahse konu Anti-Amerikancı dalganın başka bir siyasi oluşuma veya partiye kayma ihtimalini görmüş olacak ki, çok çabuk çark edip damadının McKinsey ile yapmış olduğu anlaşmayı sonlandırdı. Bu bağlamda bakıldığında bahse konu iptal girişimi uzun bir aradan sonra muhalefetin silkinip kendine gelmesini sağlayacak bir vakaydı. Zira AKP iktidarı hep bir ağızdan savundukları McKinsey girişiminden vazgeçmek zorunda bırakılmıştı. Yükselen Anti-Amerikancılık ve anti-emperyalist dalganın, bu dalganın bayraktarlığını yapması muhtemel sol siyasi harekete eklemlenmesinden korkmuştu siyasi iktidar. 

Bu açıdan büyük beklentiler içerisindeydim ama sol muhalefet yıllardır düşmüş oldukları o rezil yanılgının içerisine bir kez daha düşmüş oldu: ‘Erdoğan’ın karşısına aldığı bütün hedeflerle dost olmak’. Erdoğan’ın bahse konu iptal kararını alırken kullanmış olduğu ‘biz bize yeteriz’ minvalindeki ifadelerle dalga geçilip Erdoğan’ın IMF karşıtı açıklamalarının yanlışlığı vurgulandı muhalif medyada ne yazık ki. Erdoğan nefreti üzerinden yürüyen bu zihniyet bu nefretten neredeyse IMF güzellemesi doğuracak hale geldi. Bu durumdan en hafif tabirle utanç duydum, şahsi beklentim IMF’nin bu ülkenin ekonomisine AKP iktidarı ile nasıl dinamit koyduğunun ifşasıydı.

Dediğim gibi o muhalif medyanın ikonu kalemler gazetelerinin köşelerinde kitlelerinin tatminini sağlaya dursun, biz yine geçmişi ifşa etme görevimizi yerine getirelim. Öncelikle 2002 seçimleri öncesinde Kemal Derviş ekolü ile oluşturulmuş olan AKP Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığının hazırladığı; "Türk Ekonomisinde Başlıca Temel Sorunlar ve Acil Çözüm Önerileri" kitabından iki cümle ile başlayalım;

Türkiye’de şu anda kullanılmakta olan IMF fonları, Türkiye’nin iflas noktasına gelmesini önlemektedir. Türkiye’de IMF’nin talebiyle yapılmakta olan ekonomik reformların pek çoğu yıllardır geciktirilmiş ve ülkemiz için son derece önemli olan reformlardır.

Hani şu yüzüklerin efendisinin televizyon ekranlarında ‘yapısal reformlar, yapısal reformlar neymiş bu yapısal reformlar’ diyerek alaya aldığı o reformları IMF dayatmalarıyla hayata geçiren de kayınpederinin siyasi iktidarıydı. Peki o dönemde bahse konu iktidarın IMF ile olan dostluğuna karşı eleştiriler yok muydu? Hep beraber arşivlere şöyle bir bakalım 10 Haziran 2003 tarihine;   

“Türkiye İsrafı Önleme Vakfı tarafından düzenlenen 'Mikrokredi Vasıtasıyla Yoksulluğun Azaltılması' konulu uluslararası konferans, İstanbul'da protesto gösterisiyle başladı. Ceylan Inter Continental Hotel'deki konferansta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşurken ve konuştuktan sonra bağıran iki genç salondan alınarak tuvalete götürüldü.  Erdoğan'ın konuşması, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi, halkevi üyesi Mehtap Yurtluk tarafından, "Biz Türkiye'ye güveniyoruz, size güvenmiyoruz. IMF programlarını, özelleştirmeyi istemiyoruz. Dilenci değiliz. Sadaka istemiyoruz" sözleriyle kesildi.   Başbakan Erdoğan, "IMF programı ve özelleştirmeyi istemiyoruz" diye bağıran Mehtap Yurtluk’un protestosu üzerine "Hanım kardeşimizin IMF’ye karşı çıkması, bu işi çok iyi biliyor olmasından kaynaklanmıyor.Farklı bir galakside yaşamasından kaynaklanıyor. Ne yazık ki komünist dünyanın kalıntıları Türkiye’mizde var" dedi. Erdoğan şöyle devam etti: "IMF gelip bize yalvararak borç vermiyor. Affedersiniz biz gidip kuyruğa girdik, borcu aldık. IMF de kendisini sağlama alıyor. ‘Şunu yapacaksın’ diyor.”1

21 Nisan 2013 tarihine gidelim;

“Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) 12. Olağan Genel Kurul toplantısı, Grand Cevahir Otel'de gerçekleşti… Türkiye'nin 2003 yılında 65 katrilyon lira faiz ödemek zorunda olduğunu ve bunun sorumluluğunun 59. hükümete ait olmadığını vurgulayan Erdoğan, IMF'ye karşı çıkanları eleştirdi: Bazıları 'Biz iktidara gelirsek IMF'yi tanımayız' diyorlar. Nasıl tanımazsınız? Tek başınıza tanımazsanız, tek başınıza kalırsınız. Stop edersiniz. Uluslararası çalışan bir ülkesiniz. Her şeyiniz, ekonominiz durur.”2

Bu siyasi iktidar, iktidara geliş yolunda IMF’den ABD’ye bütün emperyal güçlerin tam desteği ile amacına ulaşmış ve 16 yıllık iktidarda kalma sürecinde de bu emperyal güçlerin tam desteğini almıştır. Bugüne geldiğimizde, ABD yönetimi ile yaşanan sorunlarla birlikte iç politikada artan milliyetçi çizgiyi seçmen konsolidasyonu için fırsat gören AKP iktidarının sahte anti-emperyalistliği veya sathi anti-kapitalistliği arşivlerin yadsımadığı bir tarihsel gerçekliktir. Buraya kadar tamam, peki bahse konu anti-emperyalizmi AKP’nin seçim süreçlerinde oyuncağı haline getiren sol muhalefete ne demeli? Fethullahçı liboş tayfa tarafından ‘utangaç AKP destekçileri’ suçlamalarına hedef olmamak için neredeyse IMF veya McKinsey’i güzelleyecek hale ne ara düştünüz? Siyasi iktidar bu ülkenin düştüğü uçurumun baş müsebbibi, fakat bu süreçte bu iktidarı başımıza musallat edenler bugün o iktidarla göstermelik kavga içine girdi diye pir-ü pak olmadı, olmayacak da!..

Çağlar Ezikoğlu