Fransız gazetecilerden Hollande'a Türkiye mektubu

ABC Gazetesi
Türkiye’de darbe girişiminden sonraki durum ve ardından gelen ve süre dönüşen baskılar nedeniyle Fransız basın sendikaları, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'a bir mektup yazarak Türkiye'deki basın özgürlüğüne yönelik baskılara dikkat çekildi.

İşte Fransız gazetecilerin Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’a yazdıkları açık mektup:

Sayın Başkan,

Türkiye’de darbe girişiminden sonraki durum ve ardından gelen ve süre giden benzersiz ölçüdeki baskılar, öfke, nefret ve endişe yaratıyor. Bizler, gazeteci sendikaları olarak (SNJ, SNJ-CGT, CFDT-Journalistes), AKP rejiminin ve Erdoğan’ın, eskisinden de daha fazla şimşeklerini çeken Türk ve Kürt meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu duyururuz. İktidarın medyaya el koyması, gazetecilere tutuklamalar ve gözaltılar, internet sitelerinin kapatılması, sosyal medyanın bloke edilmesi, bilgi edinme ve ifade özgürlükleri açısından bu ülkeyi bir “no man’s land'' durumuna dönüştürmektedir. Kısa zaman önce, bu ülkeyi “dünyanın en büyük gazeteciler hapishanesi'' biçiminde nitelemiştik. Maalesef bu durum, en az kırk kadar tutukluyla bugün de devam ediyor. Yine bu durum ilan edilen olağanüstü hal ile ve idam cezasının geri getirilmesi olasılığıyla birlikte daha da vahimleşecektir. Kürt halkı üzerine yapılan kanlı saldırıları da unutmamak gerekir.

Sayın Başkan, Türkiye’de sürdürülen gazeteci avına bir son verilmesi, ifade özgürlüğünün ve diğer tüm demokratik özgürlüklerin yeniden sağlanması için Fransa’nın sesini yükseltmenizi talep ediyoruz.  Büyük Şair Nazım Hikmet’in ülkesindeki kadın ve erkek meslektaşlarımızın yaptıkları açıklamayı size aşağıda aktarıyoruz. Uluslararası ve Avrupa Gazeteciler Federasyonları olarak, gazeteciler ve Türk basınına özgürlük savunucuları tarafından başlatılan "Je suis journaliste #Bengazeteciyim'' inisyatifinin kampanyasını destekliyoruz.

İşte onların söyledikleri:

“Ben Gazeteciyim! Gazetecilik suç değidir. Türkiye’de basın üzerindeki baskı giderek ağırlaşıyor.Basın özgürlüğüne sahip çıkan ve işini yapmaya çalışanlar ağır bir ''bedel’ ödemek zorunda kalıyor. Çatışma bölgelerinden bildiren gazeteciler, can güvenliği olmadan, her gün tehdit ve tacize maruz kalarak çalışıyor. Muhabir, editör ve yazarlar soruşturuluyor, haklarında hakaret davaları açılıyor… Yaptıkları veya sosyal medyada paylaştıkları haberler yüzünden pek çoğu tutuklu yargılanıyor ve hapse atılıyor.Basın çalışanları, ajanlık, terör örgütü propagandası yapmak, hakaret gibi suçlamalarla düşmanlaştırılıyor. Bu kampanyadan, Türkiye hakkında yazan yabancı gazeteciler de nasibini alıyor.

Gazetecilik, Türkiye basın tarihinde belki de ilk kez, yabancı basına dek uzanan şekilde baskı altına alınıyor, kriminalleştiriliyor. Gazeteciler işini yapamaz hale getiriliyor ve işten atılıyor… Sık sık sansür baskısı altında çalışıyor, yaptığı habere ve çalıştığı kuruma göre damgalanıyorlar. Gerçekler yayın yasaklarıyla kısıtlanıyor, karartılıyor. ''Hoşa gitmeyen’ yayınlar suç sayılıyor. Pek çoğu kapatılma tehdidi altında.Gazetecilerle dayanışma sergileyen farklı kesimler de hedef tahtasına oturtuluyor. Tüm bu baskılara karşı gazeteciler, cezaevlerinin önünde, adliye bahçelerinde, baskı altındaki yayınların yazı işleri masalarında, İstanbul’dan Diyarbakır’a nöbet tutup dayanışma sergiliyor…

Basın özgürlüğüne sahip çıkmak, halkın haber alma hakkına sahip çıkmak demektir! Haber alma hakkı kısıtlanan bir toplumda demokrasiden bahsetmek mümkün olamaz. Biz, mesleği gereği ya da basın özgürlüğüne destek verdikleri için karalanan, hapse atılan, susturulmaya çalışanların sesi olmak için var gücümüzle çalışacağız.''

Sayın Başkan, size en içten selamlarımızı sunuyoruz.

Paris, 22/07/2016

SNJ, SNJ-CGT, CFDT Journalistes