İstanbul'daki İslam zirvesinde skandal! Zirvede İran'a kınama kararı çıktı

İstanbul'da düzenlenen ve Türkiye adına Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliği yaptığı 13'üncü İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesi tam bir skandala sahne oldu. Zirvede, oluşan Sünni-Vahabi ittifakı sonucu Teşkilat üyesi bir başka ülke olan İran hakkında kınama kararı çıktı. Zirve sonrasında hazırlanan ortak bildiride İran’ın bölge ülkelerinin iç işlerine karışması eleştirildi. İran4ın yanı sıra Lübnan merkezli Şii Hizbullah örgütü de “terörist'' faaliyetler yürütmekle suçlandı.

Buna karşın Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik mezhepçi askeri müdahalesi ve işgal girişimi, Suriye’ye yönelik cihatçı terör eylemleri gündeme getirilmedi.

Oysa hem İran hem de Hizbullah, Suriye, Yemen ve Bahreyn gibi ülkelerde Suudilerin desteğiyle başlatılan mezhepçi saldırılara ve terörist katliamcılara karşı yerel halkın yanında savaşıyorlar.

İstanbul Zirvesi’nde ortaya çıkan tablo “skandal'' olarak nitelenirken, yayınlanan bildiri ile İİT’nin bütün İslam dünyasını kapsayan bir örgüt olmaktan çıkarak, Vahabi-Sünni koalisyonunun ve Suudi gericiliğinin aracına dönüştüğü belirtildi.

Skandal bildiride;

- İran'ın bölge ülkelerinin iç işlerine müdahale etmesinden rahatsızlık duyulduğu ifade edildi.

- İran'ın Suudi Arabistan'da terör suçlarının faillerinin idamına dair mahkeme kararı hakkındaki kışkırtıcı açıklamaları reddedildi.

- İslam ülkeleri ve İran arasında işbirliği ilişkilerinin gerekliliğine dikkat çekildi.

- Suriye'nin birliği, bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunmasının gerektiğine dikkat çekildi.

- Ermenistan'ın Azerbaycan'a saldırgan tutumu kınandı.

- Ermeni silahlı güçlerin Yukarı Karabağ'dan tümüyle ve koşulsuz geri çekilmesi çağrısında bulunuldu.

-  Hizbullah'ın Suriye, Kuveyt, Bahreyn ve Yemen'deki "terörist" faaliyetleri ve İİT ülkelerindeki terörist hareketleri desteklemesi kınandı.

El Cezire Türk'ün ulaştığı ve İran'ın itiraz ettiği taslak metindeki maddeler şunlar:

Müslüman ülkelerin İran ile ilişkilerinin iyi komşuluk ilkelerine dayalı olması konusuna dikkat çekilir. Ülkelerin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde içişlerine karışılmaması gerektiğini vurgulamaktadır. Aradaki husumetlerin İİT ve BM kurallarına göre barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini, şiddet veya tehdide başvurulmaması gerektiğine dikkat çekmektedir.

İİT, İran'ın Tahran ve Meşhed kentlerindeki Suudi Arabistan diplomatik temsilciliklerinin saldırıya uğramasını kınamaktadır. Bu saldırıların diplomatların korunmasına yönelik uluslararası kanunlara açıkça aykırı olduğunu vurgular.

İİT, Suudi Arabistan'da terörle bağlantılı kişilere yönelik verilen yargı hükümleriyle ilgili İran'ın açıklamalarını reddeder. Çünkü bu açıklamalar Suudi Arabistan'ın içişlerine açık bir karışma sayılır. Bu da BM'nin ve İİT'nin kurallarıyla ve uluslararası kanunlarla örtüşmemektedir.

İİT, İran'ın Bahreyn, Yemen, Suriye ve Somali gibi bölge ülkelerinin ve İİT’ye diğer üye ülkelerin içişlerine karışmasını ve terörü desteklemeye devam etmesini kınamaktadır.

İİT, üye ülkelere ve uluslararası topluma yıkıcı etkileri ve çok ciddi sonuçları doğurabileceğinden dolayı, mezhepçi gündemlerin benimsenmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.