Ulaşılamaz cinselliğin cinneti

Ulaşılamaz cinselliğin cinneti

Ulaşılamaz cinselliğin cinneti Çağdaş Gökbel/[email protected]ürkiye aylardır cinsel suçların oluşturduğu bir travmanın içerisine sürüklenmiş durumda. Gerçek durum ise böyle mi? Bu sorunun yanıtını verirken riyadan uzak bir noktada kendimi...

Çağdaş Gökbel/[email protected]
Türkiye aylardır cinsel suçların oluşturduğu bir travmanın içerisine sürüklenmiş durumda. Gerçek durum ise böyle mi? Bu sorunun yanıtını verirken riyadan uzak bir noktada kendimi konumlamak istiyorum. Toplumsal olarak ya da bir yere zorla sıkıştırılmış insan kümeleri olan bizlerin, saplantılı bir biçimde karşılaştığımız her durumda ikiyüzlü tepkiler üretme konusun da oldukça mahiriz. Şahsen; eğitimli ve az sayıda vicdan sahibi olan kişilerin düştükleri hayreti samimi buluyorum. Acı ama geriye kalan büyük bir çoğunluğun şaşırmak bir yana beslendikleri çıkar çevrelerini nasıl koruduklarına şahit oluyorum. Ensar Vakfında yaşananların ya da adlarını anamadığım pek çok tecavüz vakasında yaşamlarını yitiren genç kadınların sorumlusu liberal paradigmanın koşulsuz şartsız paryası olmuş dindar ya da dindar olmayan çevrelerdir. Henüz daha kötüsünü görmüş durumda değiliz. Karma eğitim sisteminin tümüyle ortadan kaldırılması gerektiğini savunan bir iktidarın eğitim politikalarıyla gittiğimiz yeri kavrayamayanların muhalif hezeyanları arasında sıkışmış durumdayız.

OLAYIN BİR SINIFSAL BOYUTU VAR

Bireyler olarak gerçeklik algımız öylesine sapmış durumda ki, şehir merkezine indiğimizde yapacağımız basit bir gözlemle, ulaşacağımız sonuçların ayırdında değiliz ya da mutlu olmak adına görmezden geliyoruz. Ötekini özne olarak kavrayamayan insanlarla yaşadığımızı çok net bir biçimde kavramak ve ona göre gardımızı almak zorundayız. Marksist düşünüş biçimi ile yorumlayacak olursak herkesin refah bir aile düzeni ve o aile düzeninde sağlıklı ötekileştirmeyi yapabileceği ortamı bulması çok zor. Özellikle yoksullar içerisinde artan ensest, pedofili ve nekrofili gibi vakaların dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada okuyucu için klişe görünse de aslında tam manası ile varsıllık ve yoksulluk arasındaki çatışmanın tam içerisindeyiz.

Bugün bireylerin tek eğlencesi haline gelen televizyon dizilerinde gördüğü güzel ve etkileyici genç kadınlara ulaşamaması ve toplum içerisine girdiğinde fiziksel olması şart değil, ruhsal açıdan da yoğun bir şiddete maruz kalıyor olması, hayatını emeğiyle kazanan insanların zihin dünyalarında kapanmayan hasarlar bırakmaktadır. Bu nedenle sarsıcı olaylarla karşılaştığımızda bu sorunsalı cinsiyet üzerinden tanımlamak doğru bir yaklaşım şekli değildir.

Salt patriarkal topluma bu suçu havale etmek kolaycı ve toptancı bir yaklaşım olacağı için şahsen bu yolun çözümü daha da zorlaştıracağına inanıyorum. Yaşadıklarımızı kadın ve erkeğin iktidarı üzerinden bilek güreşi şeklinde yorumlamak liberal aklın güvenli muhalefet atmosferine bizi yerleştireceğinden sınıfsal perspektiften olayları yorumlama konusunda ısrarcı olmak zorundayız. Kendimize sormalıyız; hayatı boyunca elde edemeyeceği ve asla ulaşamayacağı genç bir kadını mezardan çıkarıp cinsel arzularını tatmin eden bir kişinin nasıl ortaya çıktığı konusunda kafa yormak zorundayız.

ARTI DEĞERDEN SONRA ARTI KEYİFE DE EL KOYULDU

h-026.jpgFreud’a göre, insanın tarihi baskılanışın tarihidir. Şimdi ise sınıfsal eşitsizlik öyle bir boyuta ulaşmış durumda ki artı değere el koyan küçük azınlık, artı keyif’e acımasızca el koymakta ve aynı zamanda muhafazakarlık kisvesi altında iktidarını giderek gericileşen bir rotaya oturtmaktadır. Artık sadece kırsal kesimde yaşanan bir iletişimsizlik durumundan söz etmenin doğru olmadığına inanıyorum. Bugünün dünyasında zenginliği elinde tutan kişilerin libidinal doyuma ulaşması sorunundan da bahsedemeyiz. Lüks marka otomobili olan genç ve çirkin bir erkeğin şansı ile harçlığını çıkarmak için kantinde ya da bir kafede çalışan erkeğin durumunu aynı düzeyde ele alamayız.

Şimdi tam bu noktada Slovaj Zizek’in Yamuk Bakmak (popüler kültürden Jacoues Lacan’a Giriş) kitabından bir alıntı ile soluklanalım: ''Shakespeare’in, paranın her şeyi karşıtına dönüştüren, bir sakata ayak veren, bir hilkat garibesini yakışıklı hale getiren (bunlar, Atinalı Timon’danMarx’ın döne döne alıntıladığı unutulmaz dizelerdir) paradoksal gücüne karşı duyarlılığı buradan gelir. Lacan, artı-keyif (plus-de-jouir) kavramına, Marx’ın artı-değer kavramını model almakta haklıydı.’S:28*1

SINIF BİLİNCİNDEN YOKSUN KİTLELERİN VAHŞİ İSYANI

Paranın her şeyi karşıtına dönüştürme gücü, yaşadığımız toplumun yaratmış olduğu bir illüzyondan ibarettir. Türkiye’de yayınlanan çok popüler bir dizide aslında o rolü hiçbir zaman kapamayacak olan bizler çirkin ve o rolü oynayan kişi ise sonsuza dek yakışıklı olacak bir fantezi nesnesinden ibarettir. Bugün geldiğimiz noktada sınıfsal bilinçten yoksun kitlelerin vahşi isyanları ile karşı karşıyayız.

LİBERALİZM VE KÖKTENDİNCİLİK AYNI PARADİGMALARDIR

Bu noktadan sonra mevcut iktisadi sitemle gitmenin tüm bu sorunları çözebileceğine olan inancım yok olmuş durumda. Bizim gibi tek ideolojisi tüketim ideolojisi olmuş olan toplumlarda mutlu insanlar yaratmak imkansızdır. Üreten insan, mutludur ve üreten insan ancak topluma faydalı bir birey olabilir. Elbette bu noktada üreten kişinin hakkını alması ve sürekli olarak aynı işi yapmaması gibi karmaşık gözüken değişimleri de başarmak gerekir. Bu yeni düzen tecavüzcüyü sıradan bir faile dönüştüren, arkasındaki ideolojik ve siyasal perspektifi göremeyen liberal bir akılla yapılamaz.

Çünkü antagonistik gibi görünen liberalizm ve köktendincilik aynı paradigmalardır. Bugün liberalizm burjuva iktidarının sürdürülebilmesi açısından gerçekleştirilen tüm gerici atılımların meşrulaştırılması çabasından başka bir şey değildir.

SINIFSAL EŞİTSİZLİĞİ ÇÖZMEDEN BU CİNNET HALİ BİTMEZ

Çözüme giden yol; bireylerin zihin dünyasındaki tüm ulaşılamaz arzuları ulaşılabilir kılmaktan geçmektedir (Bu ahlak sisteminin çökertilmesi değil, kapitalist ahlaksızlığın çökertilmesi biçimidir). Sınıfsal eşitsizliği çözmeden ve köhneleşmiş, artık ayakta duramayacak olan devlet mekanizmasını paramparça edip yerine daha iyisini inşa etmeden maalesef sistem içerisinde yakaladığımız bireyleri lokal olarak tedavi ederek ulaşabileceğimiz bir çözüm yolu yok. Muhafazakar praksis son tahlilde çürümüş bir topluluğun önünü açmaktadır. Yaşadığımız evrendeki insanlara toplum demenin doğru bir yaklaşım biçimi olduğuna inananlardan değilim. Topluluk demek uygar dünyanın dışında bir anlam taşıdığından kavramsal olarak bu tanımı daha isabetli buluyorum. El ele tutuşmanın ya da sokakta öpüşmenin veya aynı sırada oturmanın sapkınlık olarak değerlendirildiği ve bireylerin bu doğrultuda baskılandığı bir yaşam alanında ileri boyutlarda sapkınlıkların görülmesi son derece doğaldır. Tam olarak da konun özü tıpkı başlıkta olduğu gibi ulaşılamaz cinselliğin cinnetinde yatmaktadır.

''Endüstri uygarlığının geç evresine, üretkenlikte artışın baskıcı egemenliğin koyduğu sınırlardan taşma tehlikesini yarattığı zamana dek, kitle denetim uygulayımı boş zamanı doğrudan denetleyen bir eğlence işleyimi geliştirmemiş, ya da devlet böyle denetimlerin işletilmesini doğrudan üstüne almamıştır. Birey rahat bırakılmayacaktır. Çünkü kendi başına bırakıldığında ve baskıcı olgusallıktan kurtuluşun gizliliklerinin bilincindeki özgür bir anlık tarafından desteklendiğinde, o tarafından yaratılan libidinal erke her zaman olduğundan daha da dışsal olan sınırlamalarını zorlayacak ve varoluşsal ilişkilerin daha da büyük bir alanına yayılmak için çabalayacak, böylece olgusallık benini ve onun baskıcı edimlemelerinipatlatacaktır’S:53*2

*1Yamuk Bakmak-Metis yayınları(SlavojZizek)

*2 Eros ve Uygarlık Freud üzerine felsefi bir inceleme-İdea (HerbertMarcuse)

"Ulaşılamaz cinselliğin cinneti" haberi, 23 Nisan 2016 tarihinde yazılmıştır. 23 Nisan 2016 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Ulaşılamaz cinselliğin cinneti haberi 2016 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Ulaşılamaz cinselliğin cinneti 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 25 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 17:09 Almanya'da Pandemi Döneminde Sağlık Harcamaları Yüzde 20 Arttı
  2. 17:05 Macron: Avrupa'nın Güçlenme Mücadelesi Geride Kalıyor, Ölüm Riskiyle Karşı Karşıya
  3. 17:00 İstanbul'da Hafta Sonu Güneşli Hava Bekleniyor
  4. 16:56 Meta'nın WhatsApp İle İlgili İddiaları: İsrail'in Hedef Belirleme Sisteminde Rolü mü Var?
  5. 16:52 Gazze'de Son 24 Saatte İsrail Saldırılarında 43 Filistinli Hayatını Kaybetti
  6. 16:45 Antalya'da Çöl Tozu Taşınımı: Görüş Mesafesi Azaldı
  7. 16:41 Kaspersky'den Telegram Kullanıcılarına Toncoin Dolandırıcılığı Uyarısı
  8. 16:36 Dunsborough'da 160 Balina Karaya Vurdu: 26 Hayvan Kurtarılamadı
  9. 16:10 Ekonomik Kriz Türkiye'de Çocuk İşçiliğini Artırıyor
  10. 16:08 Dikkat Edilmeli! Maske Takma Zorunluluğu Geri Dönebilir!
  11. 16:08 Sergen Yalçın İmzasını Attı! Yeni Takımı Resmen Açıklandı
  12. 16:08 Konut Piyasasında Son Dakika Gelişme! Fiyatlar Neden Düşüyor?
  13. 16:08 Yeşilçam'ın Efsanesi Kaza Geçirdi! Yoğun Bakıma Alındı
  14. 16:03 Karasu'da Köpeğin Ezilmesi Olayı: Sürücünün Düyarsızlığı Toplumsal Tepkiyle Karşılandı
  15. 16:00 Fenerbahçe - Beşiktaş Derbisinin Hakemi Belli Oldu: Volkan Bayarslan
  16. 15:52 Fenerbahçe Beko EuroLeague'de Monaco'yu Uzatmada Geçerek Seride 1-0 Öne Geçti
  17. 15:51 Belarus Lideri: Rusya-Ukrayna Barışı İçin İstanbul Anlaşması Önemli
  18. 15:45 Enerji Dönüşümünde Batarya Teknolojilerinin Yükselişi: IEA Raporu
  19. 15:43 Sokak Köpeğinin Saldırısında Yaralanan Genç Kızın Ayağı Kırıldı
  20. 15:32 Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev: Ermenistan'ın İntikamcı Eğilimleri Endişe Verici
ABC Kritik Haberleri