Ulusal maçlarda yeni konsept

2016 Fransa öncesi Türkiye- İsveç hazırlık maçında Antalya' da dolu tribünler önünde karşı karşıya geldi. İngiliz ve Almanlar bu tip maçlara "dostluk maçı" derler, bu bağlamda sahada 90 dakika boyunca centilmenlik ön planda idi, futbolu çirkinleştiren hiç bir jest olmadı, hakem de buna uydu, yanılmıyorsam tek bir sarı kart yok, bravo..

Ancak beni çok üzen bir olay gelişti maç öncesi, gün içinde dünya futbolu çok büyük bir değerini kaybetti, Johan CRUYFF... Asırlık futbol hikayesinde adı sayılan birkaç efsaneden biri olan Hollandalı yıldız için FIFA bir memerandum yayınlayıp dün geceki maçlardan önce bir dakikalık saygı duruşu tertiplemeliydi..Bilemiyorum bu satırları yazdığım dakikalarda diğer maçlarda yapılmış mıdır, ama zannetmiyorum, bu vefasızlık beni yaraladı..
 
Bizim federasyon veya futbol direktörümüz en azından futbolcularımızın siyah bandla sahaya çıkmalarını akıl edebilirdi, çok da iyi bir ders olurdu düşünemeyenlere, ama maalesef yapılamadı. Hakemler Hollandalıyken üstelik...Affet bizi "Sarı Fare" toprağın bol olsun..

Sahanın içine girecek olursak, bir tarafta İtalyasından İsviçresine, Rusyasından İngilteresine kadar geniş yelpazede top koşturan lejyonerler takımı, Avrupa Şampiyonasına gitmeyi son Danimarka playy-off maçıyla hak eden sarı-mavili İsveç, karşısında ise 14 yabancı kuralıyla ülkesinde elinde kalan on formda yerli futbolcusuna ilaveten Barça lı Ardasını ekleyerek sahaya çıkan, aynı turnuvaya gitmeyi oynanan son 4 maçın kendi lehine sonuçlanmasıyla elde eden kırmızı-beyazlı Türkiye..
 
Kaleyi hak eden Başakşehirli Volkan ile tartışmasız en iyi bekler Gökhan ile Caner'e, formunun zirvesindeki Oğuzhan, Volkan Şen, Cenk, tecrübesiyle Selçuk, altyapıdan beri yatırım yapılan Ozan'a lafım yok, yerinde seçimler ilk onbir için..Ama zoraki stopperler Mehmet Topal ve Hakan Balta'ya itirazım var, yanlış anlaşılmasın, her ikisi de iyi futbolcu, ancak esas mevkilerinde oynamıyorlar..

Düşünün, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın toplam 6  stopperinin 5 buçuğu yabancı, Ahmet Çalık yetersiz, Serdar Aziz sakat, Semih istikrarsız, Ömer Toprak soru işareti. Bana öyle geliyor ki, acil önlem alınmaz ise Fransa' da en büyük problemimiz bu hat olacak..

Santrafor pozisyonunda da durum içaçıcı değil; Cenk Tosun çok formda, dün attığı iki golle de bunu bir kez daha kanıtladı. Ancak Burak'ın sakatlığı düşünüldüğünde Cenk'in alternatifi kim olacak, Mehmet Battal mı, Umut mu, acaba Gekas'ı devşirsek mi?

Ofansif oyun taktiğini tamamen Zlatan İbrahimoviç üstüne kuran İsveç'i onun yokluğunda bir kenara bırakacak olursak, ben ilk 45'de ulusal takımın istekli, tempolu, yardımlaşmalı oyunundan memnun kaldım, özellikle Ozan'ı çok beğendim. Ancak ikinci yarı şemsiye tersine döndü, dakikalar ilerledikçe oyundan düştük ve sadece kalemizi korumayı amaçladık.

Bu manzaraya tek direnen Gökhan ve kaleci Volkan idi. İsveç'e pozisyonlar verdik ve öyle bir beraberlik golü yedik ki duran top atışında saha ve adam paylaşımında bu düzeyde yapılmaması gereken bileşik hatalar yaptık. Bence bu pozisyon Terim tarafından oyunculara defalarca izlettirilmeli ve önlem antrenmanları yaptırılmalı.
 
Özetle 2-1'lik skor kimseyi aldatmasın, çünkü şampiyonaya 2.5 ay kala sorunlarımız bir hayli fazla, özellikle tandem hattı ve santrafor çeşitsizliği çözümler bekliyor. Umarım Avrupa'nın üçüncü en yüksek ücretli teknik direktörü Fatih Terim bunlara çare üretir..
 
Bitirirken iki nokta:

- Bu organizasyonu çok şükür terörsüz atlattık, şahsen turizmin başkenti Antalya'da endişelerim vardı.

- Maç boyunca seslendirilen mehter marşı ne anlama geliyor? Konya, Osmanlı, Başakşehir Sporlar derken ulusal maçlarda eski köye yeni adetler mi getiriliyor? Seramonide 10 yaşlarında kız çocuklarına türban taktırmak yeni bir "konsept" mi, birileri yanıtlayabilir mi?