Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Barış Pınarı Harekatı’nın hedefi neresi olmalı?

ABD başkanı Trump, son bir buçuk yılda üçüncü kez Suriye’den çekilme kararı verdi. ABD’de Trump’ın kararını destekleyenler bile, Türkiye’nin Kürtlerden daha önemli olduğunu söylüyorlar ama Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerin PKK’lı ve terörist olduğunu kabul etmiyorlar.

YPG/PKK, Irak’ın kuzeyinde Barzani’ye sağlanan yapının bir benzerini istiyor. Daha önce iki kez olduğu gibi ABD derin bürokrasisi gene işin peşini bırakmıyor. Üstelik hemen hemen tüm Avrupa da ellerinden kaçmak üzere olan Kürt kozunu kurtarmak için çırpınıyor.

YPG/PKK, ABD’nin beş yıldır emek verdiği bir proje ve vekil güç gibi gözükse de; ABD ve bölücü Kürtlerin Irak, Suriye, İran ve Türkiye dörtgeninde uzun süredir devam eden işbirlikleri ve beklentileri var. ABD, artık Suriye’deki işlerini sadece karanlık güçleri de bırakmış değil, hesaplar devam ediyor. Bu makalede, hem ABD ile Kürt terör gruplarının ilişkilerini hem de Barış Pınarı Harekâtı’nın hedeflerini sorgulayacağız.

ABD içinde Suriye konusunda kırılmalar..

Trump, geçen hafta üçüncü kez Suriye’den çıkma kararını açıkladı. Tıpkı Afganistan ve Güney Kore’den çekilmek istediğinde olduğu gibi ABD derin bürokrasisinde bazı adresler gene buna engel olmaya çalışıyor. Nitekim ABD basınına göre de; Trump, bürokratik bir derin devlet tarafından soruşturmalar ve yüce divan yolu ile görevden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Bu derin devlet, önceki Suriye’den çekilme kararının da uygulanmamasını sağlamıştı. Trump’a tepki veren gösteren Amerikalıların gerekçeleri şu şekilde özetlenebilir;

- Kendilerine sadık olan Kürt güçlerine ihanet etmiş olmak,

- Türkiye’nin bölgedeki tüm terörist grupları ve IŞİD’i temizleyeceğine ilişkin güvensizlik,

- ABD varlığı olmadan Suriye’de etkili olunmayacağı vb.

Amerikan Savunma Bakanlığı yetkilileri, Trump’ın kararının ani olduğunu ve geçen hafta bile Türkiye’ye “Bu harekatın yapılmasının iki ülke ilişkilerine ciddi hasar vereceği” uyarısını yaptıklarını söylediler.

Trump’ın çekilme kararı üzerine Aralık ayında görevinden istifa eden eski İŞID’le mücadele özel temsilcisi Brett McGurk, yaşananlara tepkisini Çarşamba günü Twitter üzerinden gösterdi:

“Türkiye, kendi topraklarından Suriye’ye 40 bin yabancı savaşçı geçmesine rağmen İŞID’le mücadelede ciddi bir işbirliğine yanaşmadı. SDG ile ortaklığımız ihtiyaç sonucunda doğdu ve kısa sürede Suriyeli Arap, Kürt, Hıristiyanlardan oluşan 60 bin kişilik bir güce dönüştü.”

Amerikalılara göre, Türkiye’deki PKK da artık değişmişti; bölünmeyi değil; merkezi olmayan yönetimi ve demokratik konfederalizmi istiyorlardı. Hâlbuki Türkiye ile güvenli bölge görüşmelerinde ABD, zaman kazanmaya çalışırken, Eylül 2019’da Moskova’da Ruslarla yapılan ve İranlıların da bulunduğu gizli görüşmelerde YPG/PKK’nın Esat yönetiminden talepleri şu şekilde oldu;

“- Federal bir Suriye içinde işgal ettikleri petrol bölgeleri de dâhil olmak üzere ülke topraklarının yaklaşık dörtte birini kontrollerinde tutmak,

- Türkiye sınırları da dâhil bölgenin tam kontrolünü almak ve bölgede Suriye Ordusundan herhangi birlik ve faaliyet olmaması.”

ABD destekli YPG/PKK’nın işgal ettiği bölgeler Türkiye’nin güney sınırları boyunca terör örgütünün bir devlet ya da özerk bölge kurması için imkân sağlıyordu. YPG/PKK ise en azından Irak’takine benzer bir yapı istemeye devam ediyor.

Barış Pınarı Harekatı’nın asıl hedefi ne olmalıdır?..

Kanaatimce, Türkiye’nin harekâtı 30 km. derinlikte kalırsa geri kalan bölgede YPG/PKK kendi özerk devlet hayalini devam ettirecektir. Türkiye’nin eline Suriye’nin kuzeyinde önemli bir fırsat geçmiştir. Türkiye’nin bu harekât ile siyasi hedefi YPG/PKK’nın özerk yapı hayaline son vermektir. Bu hayale son verecek yani direnişi kıracak askeri hedef ise Rakka’dır. Rakka ve etrafındaki petrol kuyuları olmadan böyle bir yapı hayatta kalamaz. Aynı şekilde Barzani de Kerkük ve Musul’daki gelir kaynakları olmadan hayatta kalamaz. YPG/PKK’nın da asıl hedefinin 30 km.yi değil, daha geride Rakka’yı elde tutmak için kuvvetlerini büyük ölçüde buraya ayıracağı unutulmamalıdır. 30 km.den sonra Rakka istikametine yürümek muhtemelen Trump’ın bahsettiği kırmızı hat olabilir.

Trump’ın koyduğu kırmızı hattın YPG/PKK’ya yapılacak harekâtın sınırları ve IŞİD militanlarının serbest bırakılmaması ile ilgili olduğu sanılıyor. ABD, 13 Kasım’daki görüşmelerde Türkiye’nin harekâtını masaya yatıracak ve görüşmeler sonrası derin bürokrasi yaptırımlar için baskı yapacak. Şimdilik bu yaptırımlar bölgede ağır sivil kayıplar olmamasına bağlı gözüküyor.

Hep söylediğim gibi; zor, oyunu bozar. Postalımızla olmadığımız yerde sonuç alamayız, kimse bizim teröristimizi yok etmez. Ancak, saha üzerinde işler iyi gibi gidiyor gözükse de doğru bir siyasi ve buna uygun askeri stratejimiz olmalıdır. Türkiye şu anda Tel Abyad ve Ras el-Ayn arasında 100 km. genişiliğinde ve 30 km. derinliğinde bir güvenli bölge oluşturuyor ama;

- Bu bölgenin Batısında Rusların desteğinde Esat güçleri Münbiç’i ele geçirmeye hazırlanırken, ABD askerleri Doğusunda Kobani’de devriye gezmeye devam ediyor.

- Daha da önemlisi YPG/PKK, 30 km. gerisindeki asıl bölgede yaşamaya ve devlet kurma hayalini sürdürmeye devam edecek. Zaten asıl savunmasını 30 km.nin gerisine kurduğu belli oluyor.

Bugün, YPG/PKK bölgesi içinde bulunan Rakka’daki petrol yatakları Suriye petrol rezervlerinin üçte birinden fazlasını temsil ediyor.

ABD, Rakka’daki petrol yataklarının YPG/PKK’nın elinde kalacağını ve gerisini siyasi yoldan ve karanlık güçleri ile halledeceğini hesaplıyor. Bu ise, Suriye’deki ABD garantisinin asla bitmemesi ve sorunların devamı anlamına gelir.

Bu yüzden, eğer Türkiye’nin harekâtı 30 km.de biter ve YPG/PKK yok edilmezse yapılan harekat bir iç politika malzemesi olmaktan ileri gitmez. Hâlbuki YPG/PKK, Fırat’ın doğusundan çıkarılırsa bu ülkede sığınacağı yer kalmıyor.

Bu tarihi fırsat kaçmaz. Türkiye, bir an önce Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti eden bir siyasi çözüm üzerinde ABD, Rusya, İran ve Türkiye, Esat ile anlaşmalı, askeri olarak gerekirse Rakka için Esat yönetimi ile koordineli bir harekât düşünmelidir.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;

Toplam 1764 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.