ABC Kritik | Nejla Kurul | YÖK’ün ‘Sessiz Devrimi’   

ABC Kritik | Nejla Kurul | YÖK’ün ‘Sessiz Devrimi’   

ABC Kritik | Nejla Kurul | YÖK’ün ‘Sessiz De... Nejla Kurul yazdı...

Üniversitelerle ilgili ne zaman bir haber okusam, “bu kadarı da olmaz” diyor, haber içinde kendimi “normal” olan bir şey arayan bir konumda yakalıyorum. Evet, ütopya değil, sadece ‘normal’ sınırlar içinde bir şey bekliyorum. Bir hayli haber var, ama beklenen haberler nerdeyse yok. Üniversiteden normal koşullarda ne mi beklenir? 

Çok acı sonuçlar üreten toplumsal sorunlar yaşıyoruz, ne var ki bunlarla ilgili araştırmalar ve haberleri yok. Üniversitelerden kendi işleyişleriyle ilgili ya da değil bir gelişme oluyor ama buna dair bir itiraz yok! Yok’lar devam edip gidiyor. Son günlerde sadece Eğitim-Sen Yükseköğretim Bürosu’nun OHAL sonrası üniversitedeki hak ihlallerini kapsayan bir raporunu, sitesinde gördüm ve raporu okudum1.  

Yerel ve evrensel kültür odağı, eleştiri merkezi ve hakikatin takipçisi olması gereken üniversiteler, bilmediğimiz “sessiz devrimler” mi yapıyorlar? Her nasılsa YÖK, bu devrimlernden birini yaşadıklarını itiraf etmiş, üstelik internet sitesi bu haberle açılıyor ama içim rahat değil. Albert Camus’un işaret ettiği gibi, “sırf ‘normal’ olabilmek ve normal kalabilmek için muazzam bir enerji sarf ettiğim(iz)” günler bunlar.  

Üniversite haberleri böyle ise “ben de sahici bir haber yapayım” dedim ve yola çıktım”. YÖK karşıma 6 Kasım nedeniyle çıktı: Bütçeleri, TBMM Planı ve Bütçe Komisyonu’nda tartışılan YÖK ve Türkiye üniversiteleri için işler yolunda değil. 

Gülten Akın’ı anarak onun dizeleriyle ifade edelim: Üniversiteleri “[beni] sorarsan kış işte. Çünkü artık ne üniversiteler, ne de YÖK mekânları söz, karar ve iradenin açığa çıktığı alanlar değil! Bu kurumların tüm gücü ve enerjisi, Saray’da inşa edilmiş yeni bürokrasi içinde soğurulmuş durumda. YÖK, merkez olmaktan çıktı, YÖK’ün de üzerinde yeni bir merkez oluştu. Bu bağlamda kuruluş haftasında YÖK (6 Kasım 1981) ne bunu kutlayabiliyor, ne de bütçeleri görüşülürken kendilerine yöneltilen eleştirileri karşılayabiliyor. 

YÖK’ün 6 Kasım Açıklaması

Kuruluşunun 37. Yılında YÖK, “Yeni YÖK”ü tanıtan bir açıklama/haber koymuş sitesine, bir de kaynak vermiş: Anadolu Ajansı. Biliyorlar ki kendilerinden söz eden kimse yok. Yani hem yazmış, hem de okumuşlar2. Yazının içeriği, “ben aslında sınıfı geçerdim ama öğretmen bana taktı” diyen tembel bir öğrencinin nidalarını çağrıştırıyor. Habere göre YÖK, bazı teknik denilebilecek yetkilerini üniversitelere devretmiş; ama Üniversitelere ve YÖK’e ait bazı yetki ve karar güçlerinin Cumhurbaşkanlığınca “sessizce” kapılmış olmasına hiç değinmemiş. “Yükseköğretimde ihtisaslaşma” olacakmış, bölgesel kalkınma odaklı üniversiteler” ile “araştırma üniversiteleri” biçiminde iki ayağı varmış bu sürecin.  Hiç şaşırmıyorum, neo-liberal üniversiteler için bu politikalar yeni şeyler değil. Akademik alanda her ihtisaslaşmanın üniversiteleri evrensel kültür üretiminden nasıl uzaklaştırdığını üniversite literatürü yıllardır söylüyor, ama YÖK bu tartışmaları pek de dikkate almış görünmüyor. 

Açıklamada çok sayıda burs olanağından söz ediliyor, burslara itirazım yok, ne var ki burs verilecek kişilerin nasıl seçileceği konusunda haklı endişelerim var. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burslarla ilgili açıklaması, bir süre sonra “burslar mı yoksa öğrenim kredileri mi” tartışmasını alevlendirecek nitelikte. Kendi çocuklarını bursla okutan Erdoğan, üniversite mezunlarının yüksek işsizlik oranlarından haberdar değilmiş gibi öğrencilere bir eleştiride bulunuyor3: "Fakat bir sıkıntımız var. Nedense öğrencilerimiz hep burs istiyorlar. Niye yaklaşmıyorsun krediye? Kredinin de sana sağladığı ayrı avantajlar var. İş bulduktan sonra bunlar faizsiz bir şekilde geri ödenecek olan adeta burstur." diyor ve yükseköğretimde finansallaşmayı sağlayacak politikayı da açık ediyor.  

Yeniden sayfasındaki habere dönersek YÖK, Avrupa’dan tam not aldığı konuları gururla sayıyor. Tam not alınan konular bir takım bürokratik ve teknik işler: Yeterlilikler çerçevesi,  Avrupa Kredi Transfer Sistemi ve Diploma Eki. Ne var ki YÖK, OHAL sürecinde kapatılan ve nerdeyse on yıla yakın zamandır işler durumda olan “Fetullah Gülen” üniversitelerini neden denetleyemediğini ve bunun OHAL dönemine bırakıldığını açıklamıyor. Öte yandan dünya üniversiteleri sıralamasında, neo-liberal ilkelere bu kadar sadık kalıp neden ilk 500 üniversite sıralamasında üniversitelerin “esamelerinin okunmadığını” da açıklamıyor. 

Metinde ilginç bir iddia var, yine kanıt olabilecek ipuçlarına sahip değil. Üniversite-sanayi ilişkilerinde  “sessiz devrim” olduğundan söz ediliyor. Doğru dürüst bir fabrikanın bile açılmadığı Türkiye’de, havalimanları, otoyollar, köprüler var, ama sanayi yok. AKP iktidarının yerli ve milli, otoriteryen neo-liberal sermaye birikim ve servet stratejisi, sanayiyi bir kenara itti. Bu strateji Türkiye’yi de yarı şantiyeye çevirdi, fakat borçlar, dolayısıyla alacaklılar  da kapıya birikti. Acaba Türkiye’nin hangi sanayisinde, üniversitelerle ilişkiler geliştirilerek ‘sessiz bir devrim’ yaşanmış olabilir diye sormadan edemiyorum.

Hani “YÖK Kapatılacak” Demiştiniz!   

OHAL koşullarında sivil bir darbe niteliğindeki olayların ve olguların yaşandığı Türkiye’de, YÖK, 12 Eylül darbesi ile ilgili bir giriş cümlesi ile başlamış metne. Yukarıdan bir tarih anlatısına sözde eleştirel bir tavır almış. Ancak bu tarih anlatısının, 15 Temmuz Darbe girişimi sonrasında gelen sivil darbe dönemine dokunmaması da yeni ideolojik konumun hikâyesi. Yani YÖK, içinde benim de yer aldığım 7000’den fazla insanın üniversiteden keyfi biçimde tasfiye edilmesini pek de dert edinmiyor. Yani aşağıdan tarihin hikâyelerini bizler yazıyoruz ya da yazacağız. YÖK’ün derdi, tarihle hesaplaşır gibi görünürken bugünü yok saymak ve AKP’ye yönelen ve “hani YÖK’ü kapatacaktınız” diyen eleştirileri savuşturmak. Yani “YÖK, eski YÖK değil” denilmek isteniyor. 

‘Yeni YÖK’ Hangi Bütçeyi Hak Ediyor?

Gerçekte “Yeni YÖK imajı” var;  gösteri dünyasının bir parçası olarak, -mış gibi bir YÖK var. Yani “Yeni YÖK”ün varlık nedeni tartışmalı. Saray, üniversite piramidinde YÖK’ün üzerinde bir tepe katman daha yarattı. Artık sistem, üniversite yerleşkelerinden herhangi bir talebi, yukarıya taşıyamayacak kadar yüksek ve hiyerarşik, çok daha fazla merkezileşmiş durumda. 

O halde YÖK’ün işlevi nedir? YÖK “denetleme yetkisi” nedeniyle KHK listeleri belirlenirken üniversite yönetimlerince işlenen hak ihlallerine itiraz etmedi, suçlara göz yumdu, denetim işlevini yerine getirmedi. Yani YÖK 7000 civarında öğretim elemanı ve üniversite çalışanının,  KHK listelerine nasıl dahil edildiği, bu süreçte fakülte ve üniversite yönetimlerinin, gizli tanıkların, muhbirlerin nasıl çalıştığını hiç dert edinmedi. 

Yine metinde belirtilen bir kısım teknik yetkilerini üniversitelere devrederek, işlevini daha da daraltmış durumda. Öte yandan da, rektör atama, bir rektörde aranacak nitelikleri belirleme gibi çok önemli bazı yetkilerini de Saray’a bırakmak zorunda kaldı. Bu nedenle bütçe görüşmeleri devam ederken, işlevi epey daraltılmış bir kurumu, vergi yükümlülerinin neden finanse etmesi gerektiği konusunda ikna edici bir tartışma gerekli. YÖK’ün bütçesi, 2017’de 50 milyon lira civarında olup, 2018’de nerdeyse iki katına çıkarıldı ve 98.1 milyon liraya ulaştı. YÖK bütçesi, 2019’da tasarruf edilecek kalemlerden biri haline gelmiş olmalı ki bütçesi, 87 milyon liraya düşürüldü. YÖK’ün işlevsizliği, bütçeden ayrılan payın sorgulanmasına yol açmalı! 

YÖK’ün Önü, Protesto Mekânı Değil!

13 yıldır toplumsal muhalefet güçlerinin, demokratik bir üniversite talep eden öğrenciler ve öğretim elemanlarının, muhatap alıp protesto ettiği bir YÖK, YOK artık, kısmen baskıcı politik koşullar, kısmen de YÖK’ün etki gücünü, merkez olma konumunu yitirmiş olmasından dolayı. Şimdilerde YÖK ve üniversiteler üzerine kafa yoran muhalefet güçlerinin mekânsal olarak bile ulaşamayacağı kadar uzakta bir GÖK, yani hayatın gerçek sorunlarına bakmadan söylem üreten Göksel Öğretim Kurumları var, yani Saray-YÖK var. Bunu kanıtlamak için birbiri ile ilişkili iki olguya bakmak yeterli. Birincisi, rektör atamaları ve ikincisi atanan rektörlerin “uçurucu-GÖKsel ifadeleri. 

İlk olgulardan biri rektör atamaları için izlenen süreçte ortaya çıktı. Önce bir KHK ile üniversitelerde rektörlük seçimleri, ardından yine bir KHK ile rektör atamaları için “profesör olma” koşulu kaldırıldı. Halen YÖK sitesi mevzuatında yer alan (7.11.2018) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13. maddesinde rektörler için profesör olma koşulu yer almıyor. Böylece Cumhurbaşkanı, devlet ve vakıf üniversiteleri rektörlerini atamaya başladı. Her Türkiye yurttaşının cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gittiği, ama bir profesörün üniversitesinde rektörünü seçemediği koşullar,  sessizce gerçekleşmiş oldu. Bu sürece, ne 200 üniversiteden, ne akademisyenlerden, ne de YÖK’ten bir itiraz oldu. 

Rektörlerden Güzellemeler  

İkinci olguya gelince bunlar rektörlerle ilgili haberler. Bu haberler hem güldürüyor, hem de düşündürüyor. Harran Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın, Binali Yıldırım’ın “itaat et, rahat et” sözleri ile yetinmenin yeterli olmadığını düşünmüş olmalı ki itaat sorununa kutsal bir boyut ekledi. “Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır” dedi. Savaş uçakları üzerine çalışan bu rektörü, bu kadar uçuran şey, muhalefetsiz ve bu nedenle sessiz bir akademik iklim olmalı. Ayrıca YÖK, bu tür beyanlar konusunda dikkatli olunması konusunda bir açıklama yaptı yapmasına, ama kanımca YÖK’ten bağımsız biçimde rektör istifaya zorlandı. 
 
Adıyaman Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü, “yabancı bir kadının elini tokalaşmak için tutmanın, ateş tutmaktan daha korkunç” olduğunu, ataerkil ve dinsel çağrışımlı bir imge ile Türkiye kamuoyuna armağan etti.  Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı,  Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk gibi bir ontoloji tartışması başlattı. Rektör, “… ülkeyi ayakta tutacak olanların okumamış cahil halk” olduğunu söyleyen veciz sözleri, üniversite diploması gerektiren mesleklerin varlığını,  onları yetiştiren fakültelerin ve üniversitelerin varlığını tartışmaya açmış oldu (!).

Bir başka rektör oldukça sağlamcı ve hiçbir şey yapmamanın gerekçesini de bulmuş. Rektör Prof. Dr. Salih Karacabey, Yozgat Bozok Üniversitesinin “büyük ve muhteşem” olmasının [ancak] “3000’li yıllarda” mümkün olacağını müjdeledi. Bin yıl sonrasını tahayyül eden bir üniversite rektörüne ev sahipliği yapan Yozgat, 24 Haziran 2018 sandık iradesi ile bu öngörüyü ve uzun bir bekleyişi adeta destekliyor: bu kentimizde Cumhurbaşkanı Erdoğan % 75.5, milletvekili seçimlerinde de Cumhur İttifakı % 78.1 oy almış.  Muhalefetsiz ve sessiz bir kente, iyi bir üniversite için “Godot”u bekleme”  vaadi, oldukça akıllıca gözüküyor. 
 
Umut Yeniden Protestocularda!

YÖK’te ve üniversitelerde, bir devrimin değil, ama derin bir sessizliğin yaşandığı kesin. Çünkü devrim düşüncesi, toplumun ezici çoğunluğunun hayatında iyiye yönelen köklü değişiklikleri anlatır: Türkiye’nin tam ortadan ikiye bölünmüş siyasal ikliminde, küçük bir azınlığın dünya dolar milyarderleri arasına dahil olması, yeni elitlerin doğması, devrim fikri ile bağdaştırılamaz. 

Devrimi değil, sessizliği öğütleyen YÖK, üniversiteleri de peşinden sürüklüyor.  Şimdi umut, tarihi ilerleten güçlerde! Umut, yeniden üniversite duvarlarının dışındaki toplumsal güçlerde, duvarın içindeki bilim emekçileri, kadınlar ve gençlerle buluşmasında.  YÖK’ü terk eden protestocuların; öfkelerini, taleplerini ve hayallerini nereye ve nasıl yansıtacakları ve neyi nasıl yapacaklarında! 
 

"ABC Kritik | Nejla Kurul | YÖK’ün ‘Sessiz Devrimi’   " haberi, 08 Kasım 2018 tarihinde yazılmıştır. 08 Kasım 2018 tarihinde de güncellenmiştir. Eğitim kategorisi altında bulunan ABC Kritik | Nejla Kurul | YÖK’ün ‘Sessiz Devrimi’    haberi 2018 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. ABC Kritik | Nejla Kurul | YÖK’ün ‘Sessiz Devrimi’    2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. Eğitim konusunda 20 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 05:47 Sadettin Saran açıkladı: Göreve gelirsek Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız
  2. 05:35 Başkentte ucuz alışverişin adresi! Markette fiyatlar artarken orada düşüyor
  3. 05:31 Otomobillerde Nisan ayı kampanyasını başlattı! Bu listeye bakmadan karar vermeyin
  4. 05:29 Hyundai fiyatlamalarını güncelledi! Türkiye'nin en ucuz aracıydı
  5. 05:27 Bakan Şimşek para politikaları hakkında konuştu: Harcamalarda kesintiye gideceğiz
  6. 05:25 Tesla'dan Türkiye'ye özel ucuz model sunuldu: Tek motorlu Model Y satışta
  7. 05:17 Tesla'dan Türk müşterilere müjde geldi: Model Y'ye özel 1,3 milyon lira indirim sunuyorlar
  8. 05:15 AYM'den ek vergi kararı verildi: 75 bin mükellef bunu bekliyordu
  9. 05:11 Mehmet Şimşek'e 'yerel halk' tepkisi: Sömürge valisi böyle konuşur
  10. 05:08 Zamanaşımına uğrayan hesaplarda önemli değişiklik yapılacak
  11. 05:02 CHP’den Et ve Süt Kurumu'na tepki geldi: Zam geri alınmalı
  12. 04:59 Merkez Bankası'nın rezervlerinde artış gözlemlendi
  13. 04:57 Tüketici kredilerinde artış gözlemlendi
  14. 04:54 Kafe ve restoranlardaki fahiş fiyat boykotuna ticaret odasından tepki geldi
  15. 04:52 Ekvador'da son 2 günde 2 belediye başkanı suç çeteleri tarafından öldürüldü
  16. 04:48 Ünlü oyuncu sette kaza geçirdi: Chris Pratt film setinde ayağını yaraladı
  17. 04:46 AB yetkilisinden Trump’a yanıt geldi: Putin'den korkmayın
  18. 04:43 İspanyol bakan uluslararası topluma seslendi: Gazze'ye odaklanın!
  19. 04:41 MB açıklamasından sonra planlar değişti! Temmuz zamları ne kadar olacak?
  20. 04:39 Türkiye'de eğitim gören yabancı öğrenci sayısı belli oldu: işte o rakamlar
Eğitim Haberleri