''15 Temmuz şehidinin'' oğlundan Yeni Şafak''a ağır sözler: Sizin başka işiniz yok mu

Muş’un Korkut ilçesinin Çakırlı Köyü’nde öğretmen Selvan Erek, yoksul bir öğrencisinin durumuna dikkat çekmek için annesinin eski battaniyelerle yaptığı sırt çantasının fotoğrafını çekip paylaştı. Fotoğraf, sosyal medyada gündem olurken, öğretmen takdir edilip yardım çağrıları yapıldı.

Selvan Erek, paylaşımına da, "Şartlarımız ne kadar zor olsa da sol cebimizden umudumuzu eksik etmeyeceğiz" notunu düştü.

HEDEF OLDU

Hükümete yakın Yeni Şafak gazetesi ise, bu paylaşımdan sonra öğretmeni hedef aldı.

Yeni Şafak'ta, öğretmen Erek için, “Yeni Şafak’ın edindiği bilgiye göre iddia, sosyal medya hesabından PKK’nın siyasi uzantısı HDP’ye destek mahiyetinde beğenilerde bulunan öğretmen Erek’in kurgusu çıktı” şeklinde ifadelere yer verildi.

Öğretmen Erek'in, daha sonra görevinden alınması tartışma yarattı.

"SİZİN BAŞKA İŞİNİZ YOK MU"

15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybeden Yeni Şafak gazetesi foto muhabiri Mustafa Cambaz'ın oğlu Alpaslan Cambaz ise, Yeni Şafak gazetesine çok sert sözlerle yüklendi.

Alpaslan Cambaz, Yeni Şafak'ta, "Pes artık dedirten algı operasyonu" başlığıyla yer alan haber için, "'Pes artık dedirten algı operasyonu' başlığı atılmış ve okuduğumda gerçekten pes artık dedim bu algı operasyonuna. Başlık-metin uyumu anca bu kadar olabilirdi" diye belirtti.

Cambaz, "Öğretmen sırf algı yapmak için battaniyeden çanta mı diktirecek? Sizin başka işiniz yok mu ya" derken, "Ortada bir cümle var sadece, bir cümle: 'Şartlarımız ne kadar zor olsada sol cebimizden umudumuzu eksik etmiyeceğiz.' Bundan neler çıkarmışsınız, aklınızı mı yitirdiniz gerçekten" diye sordu.

Alpaslan Cambaz'ın paylaşımları şu şekilde:

"Bir öğretmenin kendi Facebook sayfasından yaptığı şu paylaşım size göre bir yardım çağrısı, üzülüp acımanız gereken bir şey olabilir. Ama bu olay, size göre böyle diye bundan ibaret değildir. Çünkü mesela aynı paylaşım bana göre tebessüm ettirici bir şey. Ben buna bakınca zorlukların insanı güzelleştiren, sevimli kılan yanını görüyorum veya pratik zekayı görüyorum.

Ortadaki basit bir Facebook paylaşımı. İnsandan insana farklı şeyler hissettirebilir, farklı yorumlanabilir, bu doğaldır. Tebessüm eden eder, üzülen üzülür ve geçeriz. Ama ne oldu? Haber oldu. Dayatma oldu. Linç oldu. Hakaret, küfür havada uçuştu. Toplum bölündü. Paylaşımı yapan öğretmen açığa alındı. Konu meclise taşındı. Sonra yine haber oldu ve daha da olacak gibi.

Neden bu kadar basit meseleler ülkeyi bu denli meşgul ediyor? Neden bu yüzeysellik, bu hoşgörüsüzlük? Cevap paylaştığım ikinci görselde gizli...

Babası bu gazetede çalışmış ve bu gazetenin eski güzel günlerini bilen biri olarak, belli bir ağırlığı koruması gerektiğine inanan biri olarak soruyorum: Allah aşkına Yeni Şafak'a böyle bir dil yakışıyor mu?

'Pes artık dedirten algı operasyonu' başlığı atılmış ve okuduğumda gerçekten pes artık dedim bu algı operasyonuna. Başlık-metin uyumu anca bu kadar olabilirdi.

Bu haberin gayesi nedir, anlayabilen varsa gerçekten anlatabilir mi bana. Sosyal medyada konuşulan bir meseleyi konuşulamaz hale getirmek mi mesela? Ses kesmek mi? Gündemi takip eden biri değilim, söz konusu başlık önüme düşmese tüm yaşananlardan hiç haberim olmayacaktı. Yani, battaniyeden yapılmış o çantanın konuşulduğunu görmek istemediğinden böyle bir haber yapmayı seçen biri varsa o çantayı daha da görünür ve konuşulur kılmış oluyor.

'Yeni Şafak'ın edindiği bilgiye göre' diye lafa girip öğretmenin Facebook sayfasından HDP'ye destek mahiyetinde bir, iki paylaşımı beğendiğini ima etmek nedir mesela? Bu ispatsız ve dahi ispatlı bile olsa o öğretmeni PKK'lı yapmaya yetmeyecek bilginin konuyla alakası ne? Yani, haberi yapma sebebi PKK'lı bir öğretmeni görevinden uzaklaştırarak vatan kurtarmak desek, bu da değil. Hem yargıç mısın, muhabir misin? Senin görevin ne?

'Gerekli her şey yapıldı, yapılmıştır.' demeye mi uğraşıyorsun? Hükümet misin, avukat mısın? Haberde 'öyle olduğu öğrenildi' yazınca insanlar neden valiliğe ulaşıldığına, çanta ve para yardımı yapıldığına hemen inansın? Bunlar da delilsiz dayanaksız iddiadan ibaret değil mi? Hadi yardımlar yapıldı, çanta da alındı. O çanta belki zamanla kullanılamaz hale geldi, belki kayboldu, belki çocuk bir başkasına hediye etti, bunların da hepsi ihtimal dahilinde değil mi? Öğretmen sırf algı yapmak için battaniyeden çanta mı diktirecek? Sizin başka işiniz yok mu ya?

Ortada bir cümle var sadece, bir cümle: 'Şartlarımız ne kadar zor olsada sol cebimizden umudumuzu eksik etmiyeceğiz.' Bundan neler çıkarmışsınız, aklınızı mı yitirdiniz gerçekten? 'Dahi anlamındaki -da'yı ayrı yazamayan öğretmen mi olur, işinden edelim! Kesin sol cep deyip olası bir sol ayaklanmaya gönderme yapmış idam edelim!' bu mudur?

Hadi bu haberi yapan şımarık şahıs haksızlık etmekten, vebale girmekten geri durmayacak, yaptığı şeyin korkunçluğunu kavrayamayacak kadar ayarsız hale gelmiş, peki onu hiç mi uyaracak, yanlışı görecek, haberi onaylamayacak bir büyüğü kalmadı da bu haberler böyle rahatça kol geziyor?

Haber diyorum da, ortada bir habere dair hiçbir şey yok. Şahsi sosyal medya hesaplarından zırvalayıp kendilerini tatmin edecekleri şeyleri gazetelerin isimlerinin arkasına saklanarak manşetlere taşıyanlara başta o gazetelerin, gazeteciliğin akıbetini düşünen insanlar karşı çıkmamalı mı?

Kaç itibar suikasti, dolaylı olarak kaç gerçek cinayet işlendi, ne denli haklar yenilip fitneler üretildi şu manşetlerle, içeriklerle yürek kaldırmıyor artık.

Giderek korkunç şekilde ucuzlaşan dilden ötürü hiçbir haber metni okuyamaz hale geldim. Ama okuyucuyu geri zekalı yerine koyan yurt içi haberlerinin aksine yurt dışı haberlerine özeniyormuş herkes. Sabah'ın bile Daily Sabah'ı kaliteliymiş. Bu memlekette doğru düzgün haber okumak isteyen varsa İngilizce haberlerimizi Türkçe'ye çevirip onları okusun demişti bir gazeteci ağabey."