Bayramları sever miyim?

Bayramları sever miyim?

Bayramları sever miyim? Sami GünalDini ritüellerimizin irdelenmesi niyetinin dışında tamamen beşeri bir sitem havasında sorulan bir sorudur bu. Kaldı ki yazımız dini bir yazı da değil. Amaç, “Kurbanlık'' kavramından hareketle çeşitli değinmelerde...

Sami Günal

Dini ritüellerimizin irdelenmesi niyetinin dışında tamamen beşeri bir sitem havasında sorulan bir sorudur bu. Kaldı ki yazımız dini bir yazı da değil. Amaç, “Kurbanlık'' kavramından hareketle çeşitli değinmelerde bulunmaktır.

Sorumuza dönecek olursak, her büyümüş çocuğun adam olduktan sonra hayat içindeki kırılmışlık duygusuyla cevap vereyim: Bilemem!

Çocukluğumun bayramlarını severdim. Zaten hangi çocuk “bayram'' sevmez ki? Özellikle de Şeker (Ramazan) Bayramı'nı. Çocuklar için bayram demek şeker ve para demekti. Topladığımız harçlıklarla aldığımız “çata pata'' denilen ses yayma nesnelerini büyük bir temaşa içinde patlatırdık... Bayramlarda, ne kadar el öpersek biz çocuklar için o kadar çok para (Bayram harçlığı) demekti. Çocukluk bu ya normal zamanlarda iltifat etmediklerimizin dahi elini öpmeye giderdik... Kapitalizmin nüvelerini içimize o zamanlardan atmıştık; maksat kârı maksimize etmekti(!)

Kurban Bayramı’nın ise yemek ritüelleri vardı. Kurban kesimini çocukluk halimizle bilinçsizce seyrederdik. Bir tıbbiye/ruhiyat yazısı olmadığı için bu görüntülerin çocuklar üzerindeki patolojik etkisini es geçiyorum. Biraz önce canlı olan varlığın etinden ilk pişirilen yemek, çaman (saç kavurması) olurdu… İçliköftesi, yuvalaması, takalak ekşilisi, kömbesi, kavurması, kelle paçası, dolmaları, türlü çeşit kebapları…

Sonra… Hayat bizi, “Bayram benim neyime!'' moduna soktu.

Çevre ve Hayvan Hakları bilinci geliştikçe kimi insanlar Kurban Bayramı'yla aralarına mesafe koymaya başladılar. Bu görevin, nakdi yollarla da (İlgili kurumlara bağış) yapılabileceğini öğrendik.

Eski Gırgır dergisinde bir karikatür vardı. Dizi dizi kesilen koyunlar karşısında korsan bir pankartta şöyle yazıyordu:

“Akıtılan kanların hesabı elbet bir gün sorulacaktır! İmza: Koç Nuri'' Yani bildiğimiz hayvan olan koç. Karikatürü, yazıyla anlatmak arzulanan trajikomikliği vermeyebilir.

İslam ümmeti içinde siyasi birlik ve dirliksizlik, kendisini kurban konusunda da göstermektedir. Kurbanın, İslam şemsiyesi altındaki çeşitli inanç kollarınca değerlendirilmesi farklı farklıdır. Mezheplerin kimilerine göre “udhiyye kurbanı'' (Kurban niyetiyle kesilen belirli vasıflara sahip hayvan) “sünnet'' sayılırken, Hanefi mezhebine göreyse kurban “vacip'' sayılmaktadır.

Diğer bir gurup ise alternatif bir görüş ortaya koyar. Kurbanın ne sünnet ne farz olmayıp bir gelenek olduğunu ileri sürer. Bu iddialarını da semavi dinler var olmadan dört, beş bin yıl önce yazılmış tarihi belgelere dayandırırlar. Hatta kurbanı, İslam’ın varoluşuyla birlikte ticari bir edimle de açıklamaya çalışırlar.

Tabii ki felsefi tartışmalar da eksik değildir. Özellikle hayvan haklarının gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla bir duyarlılık hâsıl olup, “hayvanlara kıymayın'' çağrıları yapılmaya başlanılmıştır. Derler ki “maksadı hâsıl etmeye çalışanlar'' daha insani ve İslami kurallara uygun kesim yapan kasaplardan alarak dağıtsınlar. Bağışlayan, affeden bir Allah’ımızın, sizden, bir hayvan öldürmenizi, kan akıtmanızı ve karşılığında da cennete gireceğinizi vaat ettiği yanıltmasına nasıl kanabilirsiniz, deyip kurbanı ibadetten bile saymazlar.

Bu tartışmalar da gösteriyor ki İslam toplumunun geleneği kan akıtma (hayvansal kesim) üzerinedir. Hayvansal bir kan akıtmaksızın rahatlığın olamayacağına inanan bir toplum kesimi var. Bu toplum içinde komşusunun kanını akıtarak cennette yer edineceğine inanan marjinal kesimler (İslam’ı özünden saptıranlar, katı siyasi emelleri için kullananlar) de eksik değil. Asıl vahşet olan budur.

Kurban etmenin ve kurban olmanın türlü türlü bahaneleri var.

Sevinilecek bir sonuca ulaşır -mesela, bir araba alır- kurban keser; trafik kazası olur, karşıda canlı bırakmazken kendi canını kurtardı diye kurban keser; başımda bela var kan akıtayım ki çıksın gitsin, der kurban keser…

Olmadı Ortadoğu’ya bakınız ne görürsünüz? İslam’ı özünden ayıran kimi radikallerin “Allahu Ekber'' diyerek birbirilerinin ya da eli temiz, fıtratında kan akıtmak olmayan bir diğerinin kanını akıtırken görürsünüz.

Bunun dışında, çağdaşlaşamamış-aydınlanamamış toplumların içinde bireyin kendisi zaten toplumsal bir kurbandır. Sen, ben, o... Hem de defalarca kurban edilebilirsiniz. Evde, işte, aşkta, sokakta…

Madem gündemimiz kurbandır ve kurban olma olayı da çeşit çeşittir; “toplumsal kurbanlık'' vahşetine mahsus hazin bir olayı, “Ada Sahillerinde Bekliyorum.'' adlı İstanbul türküsüyle (Buna şarkı da diyen olabilir.) meşhur olan Bestekâr Necmi Rıza üzerinden anlatalım.

O zamanki iktidarın, “yönetimsizliğini ve diktatöryal uygulamalarını'' örtbas etmek ve meşrulaştırmak için bilinçli tezgâhlamalar ve planlarla İstanbul’daki azınlıklar “kurban'' seçilir. Ve tarihin utanç müzesinde yerini alan 6-7 Eylül olaylarıyla tarumar edilirler. Bu, bizim “siyasi tarihimiz içinde'' yüzkarası olan bir “toplumsal kurbanlık'' olayıdır.

Kenan Evren’in, Atatürk’ü kullandığı gibi, kimi güya mütedeyyin olan azgın grupların kullanıcısı olan o zamanki iktidar da bu olayda Atatürk’ü kullanarak “iddialara göre'' olayları elindeki “devlet aygıtları'' aracılığıyla tezgâhlamıştır.

Olaylar Beyoğlu’nda özellikle de İstiklal Caddesi’nde yoğunlaşmıştır. Bölge, baştanbaşa gayrimüslimlere ait işyerleriyle doludur. Caddede Müslüman vatandaşların da mağazaları var ama yaşanan anarşide kim Müslüman, kim değil, kim seçecek?

O zamanlar Necmi Rıza'nın da İstiklal Caddesi’nde bir kumaş dükkânı vardır. Olaylar büyüdükçe büyümüş, caddenin durumu içler acısı... Tüm ticari mallar yığın yığın yol ortasında… Talan ediyorlar... Kontrolsüz kalabalık durmak bilmiyor…

Bu sırada, borç harçla dükkânını açmış olan Necmi Rıza da endişeli bir vaziyette, "Ya beni de gayrimüslim zannederlerse!" diye kara kara düşünür halde dükkânın içinde beklemektedir.

Azgın güruhun sesi artık Necmi Rıza’nın dükkânına ulaşmış durumdadır. Can havliyle vitrinin önüne çıkar ve ani bir refleksle elini kulağına götürerek avazı çıktığı kadar,

“Allah adın zikredelim evveelaaa!" diye mevlidin giriş kısmını okumaya başlar.

Azgın kalabalık, Necmi Rıza'yı bir müddet dinledikten sonra birbirlerine, "Bu adamın bizden olduğu belli, Allah kabul etsin emice!'' deyip diğer dükkânları talana devam ederler…

Bu “toplumsal kurbanlık'' olayı, şu bayram gününde birazcık ağır kaçmış olabilir ama bizim de ihtisas alanımız ve niyetimiz, kurban bayramında kurban şöyle kesilir, böyle üçe ayrılır, şunlara dağıtılır, demek değildir zaten. Tekraren söylemiş olalım ki niyetimiz “kurbanlık'' kavramından hareketle bir şeyler anlatmaktır. İşte görüldüğü gibi hoş beş edebi anlatımlar ve bir iki felsefi değinmeler...

Kurbanlık kavramı çerçevesinde dünya örgütlenmeleri içindeki yerimizi de görmek mümkündür. Bırakalım diğer müktesebatları, bir soruyla dahi yerimizi belirlemek olasıdır:

Bayram günlerinde, otobanlarında danaların maratona çıkartıldığı, dört otomobil arasına kıstırıldığı, tek bacağında carısgalla (vinç) canlı canlı havaya kaldırıldığı bir ülkeyi siyasi hesaplar bir yana Avrupa Birliği’ne alırlar mı dersiniz?

Yine, hayvanların kesilirken, tıpkı insanlar gibi, öldürüleceklerini bildiğini/hissettiğini bilmeyen ve ona göre davranamayan sözde kasaplar yüzünden bir toplumu dünya uygarlık sıralamasında kaçıncı basamağa koyarlar?

Evet, gelmişken bayrama, bayramlık tadında şeyler anlatmaya devam edelim. Anlatacağımız şu hikâyenin konumuzla felsefi ve “hayvani'' bağı var,

Yine, bu yazı aktörümüz olan Necmi Rıza, ünlü tiyatrocumuz Vasfi Rıza’ya o da bir yazarımıza anlatmış. Onun ağzından dinledim:

Necmi Rıza’nın ilk karısı kendisinden çok yaşlıymış; eninde sonunda zor bela ayrılmış. Mahkeme biter bitmez kurtuldum diyerek Eyüp Sultan’a koşup kurban kesmiş... Son karısı da kendisinden hayli gençmiş. Nikâhtan hemen sonra başlamış anlaşmazlıkları. Yine boşanmış. Necmi Rıza tekrar gitmiş Eyüp Sultan’da kurban kesmiş. Yani, adamın eş seçiminde bir denge yokmuş. Bunu, Vasfi Rıza’ya anlatınca, Vasfi Rıza demiş ki:

“Bütün hayvanlıkları yapan sensin, hayvanların suçu nedir de onlara kıyıyorsun?''

Bayramlık tadını sürdürelim. Bu iki Rıza’yı anmışken yine Rızalarla ilgili okuduğum daha sonra da birinci ağızdan dinlediğim (İlhan Selçuk) bir olayı anlatalım.

Cumhuriyet gazetesinin hazır cevaplığıyla ünlü olan bir çaycı Cemal’i varmış. Bir gün Cemal, Nadir Nadi’yi ziyarete gelmiş olan Necmi Rıza, Raşit Rıza (Tiyatro adamı) ve Vasfi Rıza’yı bir arada görünce her zamanki gibi hemen nükteyi patlatmış:

“Maşallah maşallah! Bakıyorum da burada bir tek Allah’ın ''rızası’ eksik.''

Bayramların en önemli ve güzel olan ritüellerinden birisi de küskünlerin barışmasıdır.

“Ne olur sevdiğim / Bayram ayında gel / Çıkart keteni, gömleği / Soyun da gel soyun da gel // Seherde seyran günüdür / Hem demi devran günüdür / Yar bugün bayram günüdür / Sevin de gel sevin de gel''

İşbu sebepten dolayı bu kulunuzu bayramda soracak olursanız biraz da politik dokundurma gibi olacak ama her şey insanidir.

“Haftam yok, ayım yok / Ankara’da dayım yok / Kurban gelse payım yok''

Tüm dostların kendi meşreplerince anlamlandırdıkları bayramlarını kutluyorum!

"Bayramları sever miyim?" haberi, 01 Eylül 2017 tarihinde yazılmıştır. 01 Eylül 2017 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Bayramları sever miyim? haberi 2017 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Bayramları sever miyim? 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 27 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 05:52 ABD'de Yılın İlk Banka İflası: Republic First Bank Kapanıyor
  2. 04:06 Müteahhitler yandı! 80 saatte ev yapan makine tanıtıldı
  3. 04:02 15 dakikada hazır: Tavada çıtır çıtır su böreği
  4. 03:56 Haziran ayına kadar köşeyi dönecek 4 burç: Bir anda zengin olacaklar
  5. 03:53 Yapay zeka, ünlü Raphael şaheserinde saklı gizemli detayı tespit etti
  6. 03:51 Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalsın diye 3 İDN kurulacak!
  7. 03:41 Türkiye'de kaçacak yer kalmadı! 6'lık bir deprem Kayseri'den Mersin'e kadar etkili olabilir
  8. 03:40 27 Nı̇san 2024 günlük burç yorumları: Korkunuzu keşfederek kendinizi koruyun!
  9. 03:36 Bakan Hakan Fidan, belirli büyükelçilikler için yeni görevleri bildirdi
  10. 03:35 İşte topuk çatlağını silip geçen pratik yöntem!
  11. 03:34 İsrail ordusu, Beyt Lahiya'daki su kuyularının yüzde 70'ini hasara uğrattı
  12. 03:33 Beklenen KDV zammı geldi!
  13. 03:30 Toyota Avrupa, 2024'ün başında yüzde 10 büyüme kaydetti
  14. 03:30 Resmi Gazete'de bugün: 27 Nisan 2024 Resmi Gazete kararları
  15. 03:24 Yerli üretim Renault Duster için fiyat belirsizliği devam ediyor!
  16. 03:23 27 Nisan 2024 Günlük burç yorumları
  17. 03:22 Gününüze tat katacak Huriye tatlısı tarifi: Sadece 4 malzemeli!
  18. 03:20 4 mucize bir arada: Ödemi söküp atan çay tarifi!
  19. 03:19 Mercedes Benz S Serisi ve BMW 7 Serisi'ne Çin'den rakip geliyor
  20. 03:19 Hemen pişsin çok beğenilsin diyenlere irmikli etimek tatlısı tarifi
ABC Kritik Haberleri