FETÖ'nün kaçak savcısı Zekeriya'nın mahkemeler üzerindeki 'kırmızı kaşe terörü'nü kim bitirdi?

ABC GAZETESİ

Cemaat'in kaçak savcısı Zekeriya Öz’ün Zirve Yayınevi davasını Ergenekon'a bağlamak için  dava dosyasındaki evraklarda birbirinden farklı çok sayıda imza attığı ortaya çıktı. Zekeriya Öz'ün dava dosyalarındaki imza oyununun ortaya çıkmasının ardından Hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu bir skandalı daha gündeme getirdi.

'ZEKERİYA ÖZ TERÖRÜ'

Eminağaoğlu'nun o dönem mahkemeler üzerinde "Zekeriya Öz terörü" olarak nitelendirdiği olay şu şekilde gelişti.  

Eminağaoğlu, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaparken, 2011 yılında, bugün FETÖ nedeniyle tutuklu HSYK üyeleri tarafından İstanbul'a sürülmüştü. Aynıu tarihte Zekeriya Öz de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Sulh Ceza mahkemeleri ile ilgili iddianameleri inceleme görevi verilmişti. 

TIRNAK KONTROLÜ GİBİ...

Öz, Eminağaoğlu'nun görevli olduğu ve diğer tüm sulh ceza mahkemelerine yönelik düzenlenen iddianamalerin üstüne kırmızı kaşe ile görüldü kaşesi basıp, kırımızı mürekkeple görüldü diye iddianameler kontrolden geçmiştir diye imza atmaktaydı. 

UYGULAMA NASIL SONA ERDİ?

Bu eylemle birlikte savcılar ve yargıçlar tek merkezden kontrol altına alınıyordu. Yargı bağımsızlığını zedeleyen bu davranış Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği bir yazınının ardından sona erdi.  

Ömer Faruk Eminağaoğlu, bu yöntemin Fethullahçı Terör Örgütü'nün yargı üzerinde sindirme yöntemi olduğunu belirterek, "Bu uygulana yargı üzerinde bir sindirme. Sindirme de, terörün bir yöntemi... Burada da yargı alanında uygulanan bir terör yöntemi böyle ortaya çıkmış oluyor" diyerek o dönem Yargı'nın nasıl bir vesayet altında olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. 

İŞTE ZEKERİYA ÖZ TERÖRÜ'NÜN BELGESİ

O tarihte çok tartışılan FETÖ'nün kaçak savcısı Zekeriya Öz'ün kırmızı kaşeli belgesi;  

Ömer Faruk Eminaoğlu'nun 17.10.2011 tarihinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği yazı; 

T.C.

İSTANBUL

34. SULH CEZA MAHKEMESİ

SAYI     : 2011 / 20 Muh

KONU   : İddianamelere görüldü yapılması yolunda sürdürülen uygulama

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

İşbölümü gereğince soruşturmaları yürüten Cumhuriyet savcılarınca düzenlenen iddianameler, bu Cumhuriyet savcılarının yer aldıkları bölümleriyle ilgili diğer tüm Cumhuriyet başsavcıvekilleri tarafından  yerinde olarak görüldü gibi işlemlere konu edilmeden,  dosyaları içinde  mahkememize gönderilmekte iken; bir kısım dosyalar ise, ilgili “bir Cumhuriyet başsavcıvekilinin'' görüldü işleminin yer aldığı iddianamelere ekli olarak, mahkemelere, bu bağlamda da mahkememize gönderilmektedir. Bu uygulama da sonlandırılmamakta, aksine sürdürülmektedir. Somut örnek vermek gerekirse, 06.10.2011 tarih ve 2011/34239 sayılı iddianame, bunlardan yalnızca bir tanesi olup, yüzlercesi de mahkememizde ve mahkemelerdeki dosyalarda yer almaktadır.

Ceza yargılamasının temelinin ceza soruşturmasına dayanması, ceza soruşturmasının da, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'ndeki (İHAS) ilkelere uygun biçimde adil, etkili, güvenli ve tarafsız bir biçimde yapılması, bu konuda da en ufak bir kuşku ya da aksi yoldaki bir algının dahi ortaya çıkmaması, çıkarılmaması gerekmektedir. Kuşkusuz iddianame de, ceza soruşturması içinde olan işlemlerdendir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası'nda, iddianamelerin Cumhuriyet savcıları tarafından düzenleneceği açıkça ifade edilmiş ve 170 nci maddede de bu doğrultuda düzenleme yapılmıştır. Bu Yasa'da, Cumhuriyet savcıları tarafından düzenlenen iddianamelerin, görüldü veya benzeri bir işleme tabi tutulacağı yolunda herhangi bir hükme yer verilmemiştir.

5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Yasa'da, Cumhuriyet başsavcıları, Cumhuriyet başsavcıvekilleri ve Cumhuriyet savcılarının görevleri ayrıca düzenlenmiştir. Bu Yasa'da da, mahkemelere gönderilen dosyalarda yer alan ve Cumhuriyet savcıları tarafından düzenlenen iddianamelerde, görüldü veya benzeri bir işlemin yer alacağı yolunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasası ile 5235 sayılı Yasa'da, Ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılarının yetki alanı içindeki Cumhuriyet başsavcıları ile Cumhuriyet savcıları üzerinde, denetim ve gözetim yetkisine sahip oldukları da belirtilmiştir.

5235 sayılı Yasa'nın 18/2-4 ncü maddesinde, Cumhuriyet başsavcılarının görevleri; başsavcılığın verimli, uyumlu ve düzenli çalışmasını sağlamak, işbölümünü yapmak olarak ta gösterilmiştir. Bu bağlamda, Cumhuriyet başsavcıları hangi soruşturmaların hangi Cumhuriyet başsavcıvekilleri veya Cumhuriyet savcıları tarafından yürütüleceği konusunda işbölümünü yapmakla da görevlidir. 

5235 sayılı Yasa'nın 19/1-2 nci maddesinde, Cumhuriyet başsavcıvekillerinin görevleri; Cumhuriyet başsavcısı tarafından verilen görevleri yapmak, cumhuriyet savcılarının adli ve idari görevlerine ilişkin işlemlerini inceleyerek, Cumhuriyet başsavcısına bilgi vermek olarak  gösterilmiştir. Diğer düzenlemeler de benzeri niteliktedir.

Cumhuriyet başsavcıvekilleri, 5235 sayılı Yasa'nın 19/2 nci maddesinde yer alan görevlerinden hareketle; işbölümü uyarınca, sorumlu oldukları bölümlerdeki Cumhuriyet savcılarının adli ve idari işlemlerini inceleyebileceklerdir. Bu inceleme, Cumhuriyet başsavcıvekillerinin mahkemelere yönelik yerine getirmeleri zorunlu görevleriyle değil, ancak ve sadece Cumhuriyet başsavcılığının işleyişi ve idari yönden görevleriyle ilgilidir. Görevin yerine getirilip getirilmemesi de, başsavcılık bünyesinde söz konusu olan, sadece Cumhuriyet başsavcısına bilgi vermek esasına dayanan, yani taraflar ve mahkemeyi hukuksal yönden ilgilendirmeyen, dolayısıyla soruşturma dosyasına yansıtılmaması gereken niteliktedir.

Cumhuriyet savcıları tarafından düzenlenen iddianamelere, görüldü olarak adlandırılan veya benzeri işlemler yapılarak, dosyaların bu şekilde mahkemelere gönderilmesi, o işlemlerin her zaman için hukuksal çerçevede ortaya çıkan işlem değil, o kaşeyi basanlarca, o uygulamayı yapanlarca uygun görülen işlem olduğu düşüncesini hiçbir zaman ortadan kaldırmayacaktır. Oysa taraflarda, mahkemede ve hatta kamuoyunda, soruşturmaların; adil, etkili, güvenli, bağımsız ve tarafsız yapılıp yapılmadığı yolunda herhangi bir tartışma ya da bu yolda en küçük bir kuşku hali dahi yaratılmamalıdır.

Kaldı ki bağımsızlık esasına göre çalışan mahkemelere gelen, iddianame bile olsa, o iddianame, soruşturma için görevli olan kişinin iradesini yansıtmalı, soruşturma için birden fazla kişi görevlendirilmiş ise, o zaman da birden fazla kişi tarafından imzalanmalı, soruşturmada sorumluluğu ve görevi olmayanların müdahaleci işlem ve uygulamalarına ortam yaratılmamalıdır.

Bu açıklamalar ışığında konuya baktığımızda, bütün dosyalarda karşılaşılmamakla birlikte, yalnızca “bir Cumhuriyet başsavcıvekili'' tarafından, işbölümü nedeniyle ilgili olduğu bölümlerdeki soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcılarınca imzalanan iddianamelerin sağ üst köşelerine, ayrıca “Zekeriya ÖZ, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili'' kaşesinin basıldığı, bunun üst kısmına kırmızı renkle “GÖRÜLDÜ'' damgasının vurulduğu, bu ismin üzerine de yine “kırmızı kalemle de imza atıldığı'', bu uygulamanın da ısrarla sürdürüldüğü görülmektedir.

Soruşturma dosyası içinde, soruşturma için yasada yer almayan işlemlere yer  verilmemesi gerektiği tartışmasızdır. Kaldı ki, iddianameler üzerinde gerçekleştirilen ve sürdürülen bu uygulama, hukuksal dayanaktan yoksun olduğu gibi, bütünüyle hukuka da aykırıdır. Ayrıca iddianameleri değerlendirme ve denetim yetkisi de, CMY'nın 174 ncü maddesi uyarınca Cumhuriyet başsavcıvekillerine değil, mahkemelere aittir. İşlemin kırmızı renk ve kalemle kontrol biçiminde gerçekleştirilmesi ise, yargısal etik kurallarının ötesinde, her yönüyle etik kurallara aykırı ve inciticidir. Mahkeme önüne gelen iddianamelerin, adil, etkili, güvenli, bağımsız ve tarafsız bir soruşturmaya dayalı olup olmadığı, Cumhuriyet savcılarının bağımsız ve güvenceli hareket edip etmedikleri konusunda hakedilmeyen bir tartışmanın veya bu yolda en küçük bir algının dahi yaratılmaması gerekmektedir.

Gelinen noktada, durumun Cumhuriyet Başsavcılığınıza iletilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Yukarıda belirtilen neden ve gerekçelerle;

Mahkememize gönderilmekte olan dosyalarda yer alan iddianameler üzerindeki, hukuksal dayanağı olmayan, hukukla ve de meslek etiğiyle bağdaşmayan bu uygulamanın ivedilikle sona erdirilmesi yolunda,

Bilgi ve gereği rica olunur. 17.10.2011

Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU

İstanbul 34. Sulh Ceza Yargıcı

32347