Ömer Ödemiş
Ömer Ödemiş - Suriye bağımsızlık savaşında bir yurtsever Kürt lider: Henano

Suriye bağımsızlık savaşında bir yurtsever Kürt lider: Henano

Son süreçle birlikte Suriyeli Kürtler bölge gündeminin ana unsuru olarak öne çıkıyorlar. Suriye de yaşanan süreçte çok daha önemli bir noktaya gelen Kürt silahlı yapılanmaları bir yandan ABD ile ilişkilerini bir biçme sokmaya çalışırken diğer yandan ise Suriye devleti ile masaya oturarak süreçten kazanım elde etmeye çalışıyorlar.

Kürt yapılanmaların ABD ile ilişkileri, onların hamiliğinde yeni bir yapılanma kurma istekleri,  yüzlerce yıldır birlikte yaşadıkları Arap halkıyla zaman zaman çatışmaları, üst boyutlu talepleri ve Türkiye olan ilişkiler bölgede uzunca süredir tartışılıyor. Özellikle ABD gibi emperyalist işgalci güçle yakın teması bölgede var olan her ilerici gücün tepkisine oluştururken, Kürt hareketinin niteliğinin de sorgulanmasına neden oldu.

Bu nedenle yakın tarihte yaşanmış Henano olayı derslerle doludur. Osmanlı'da kaymakamlık yapan, entelektüel bir aydın olan İbrahim Henano Fransızların Suriye’yi işgal etmeleri üzerine ülkesine dönerek bir direniş başlatmış, her türlü Emperyalist işbirliğini reddederek bölge halklarının direnişinde örnek oluşturmuştur. 

Suriye topraklarından Emperyalizmin kovulmasında gerek fikriyat gerekse de fiili mücadelesiyle önemli bir rol üstlenmiş olan Henano, halkların ortak bir coğrafya için birlikte mücadele edilebileceğini göstermiştir.  (Henano’nun bağımsızlık sonrasında Suriye’nin Haleb kentine heykeli dikilmiştir.)
Suriye Ulusal kahramanı İbrahim Henano’nun hikâyesinin Suriye’nin içinde yaşadığı sürece ışık tutacağı düşüncesiyle paylaşmak istiyorum.

HENANO

Selahaddin Eyyubi’den sonra,  ikinci kez Suriye’nin kurtarılması için en büyük kahramanlığı yapan efsanevi bir Kürt aydını; İbrahim Henano’dur.
10 Haziran 1916 yılında Şerif Hüseyin resmi olarak Türklere karşı “Cihad” ilan etmesinden sonra 5 Kasım 1916 yılında Osmanlı ordusu Arap yarımadasından geri çekilmeye başlar.

İngilizler Mısır’dan Sina yarımadasına kadar, Akdeniz üzerinden hücuma geçer, Gaza ve Yafa’yı tüm Filistin’i işgal eder, 10 ocak 1918’de Kudüs’e girer. Orası Osmanlı askerlerinden temizlenir. Arap gönüllüleriyle birlikte Suriye’ye girerler. 

Aynı zamanda, Fransız askerleri, Beyrut, Tir, Tripoli, Tartus, Latakiya, İskenderun, Suriye ve Lübnan’ın kıyı şeridini işgal ederler.

İngiliz ordusu aynı zamanda Doğu’dan, kendilerine “Bağımsız Devlet kurma” sözü verilmiş olan Kürtlerin desteğiyle Irak üzerinden ilerleyen İngiliz askeri birlikleri zengin petrol yataklarına sahip Musul’u ele alırlar. Birbirleriyle yarışan Fransa ve İngiltere güçleri Osmanlı ordusunu Irak, Suriye, Lübnan’dan kovarlar.

Osmanlı Ordusu bozguna uğramıştır. Emir Faysal, Arapların bağımsızlık ilanını bekleyeceği için Suriye’de durumunu güçlendirmeye çalışır. İngiltere ile Fransa arasındaki “Suriye” üzerine rekabet, büyük ölçüde Fransa lehine sonuca bağlanır. Suriye’nin Fransa’nın mandası altına girmesi kararlaştırılır. Suriyeliler 1919 yılında “Büyük Suriye” anayasası ve meclisini oluştururlar.

Buna cevap olarak, Fransa “Büyük Lübnan’ı” ilan eder. Şam’da Faysal hayal kırıklığına uğrar. Araplar umduklarının tersine bir durumla karşılaşırlar. Fransızlar idarede Araplara büyük imkanlar tanımadıkları gibi, onların “Büyük Arabistan” oluşturma heveslerini de suya düşürürler. 

Suriye’de bu durumu kabul etmeyenler ayaklanmak için örgütlenmeye çalışırlar. 1920 yılında Suriye’ye maddi yardım karşılığı ve Suriye’ye bağımsızlığının verilmesi karşında, “Lübnan’ın Bağımsızlığı” için karar alınır. Suriye’de ayaklananlar bunu kabul etmez. Fransızlara karşı silahlı ayaklanma başlar.

Halep milletvekili grubu başkanı olan, entelektüel, büyük servet sahibi, saygın şahsiyet İbrahim Henano 1919 yılında, Parlamento rolünü gören Ulusal Kongre’yi açık bir şekilde terk ederek, Fransız Garnizonunun bulunduğu Kafr Tagarin bölgesinde karşı direnişi örgütlemeye geçer.
“Bağımsızlık verilmez, alınır!” der. Başka sloganları da yükseltir; “Fransızlar geldikleri yere geri gitsinler!”, “Yabancı boyunduruk altında yaşam ayıptır!”  vatan savunmasını örgütlemeye koyulur. Henano Suriye’yi daha sonraları bağımsızlığa taşıyacak bir deklarasyon yayınlar. 

“Çiftçi köylüler, vatanımın yavruları, Suriye’nin yiğit evlatları… Bu gururlu dağın doruğundan vicdanınıza sesleniyorum. Ve size diyorum ki, değerli ülkemiz bugün sömürgeciler tarafından işgal edilmiş ve tehdit altındadır Bize vahşi sömürgeciliği ve iğrenç manda rejimini dayatmaya çalışarak kutsal bağımsızlığımız ve özgürlüğümüze karşı duranlar tarafından. 

Şimdi ülkemizde ne kanun, ne hukuk, ne anayasa kalmış, sadece sömürgeci keyfi idare, Suriye halkı üzerinde dayatılan idare budur, bu Osmanlı sömürgeciliğine karşı her şeyini vererek özgür ve bağımsız olmak için evlatlarını feda eden bu cesur halka dayatılan idare budur. Onlar kanlarını sadece ülkelerini, diğer halklar gibi özgür ve bağımsız görmek için akıttılar.“

Titreyip kendinize gelin, uykudan uyanın, hakkın sesi sizi çağırıyor! /Bu dağın tepesinden hepinizden, bizim yurtsever davamızı desteklemeniz için sesleniyorum / Zalimlere karşı bu kahraman milletin özgürlük, şeref ve şanı için. / 6 Ocak 1920

İbrahim Henano’nun yanında toplananlar, ayaklanma kararı alırlar. Henano’yu önder olarak ilan ederler. Ve o zaman Fransızlara karşı olan Mustafa Kemal’le ilişkiye geçmesi kararını alırlar. Henano’yla Mustafa Kemal daha İstanbul’dan dostturlar. Henano İstanbul’da okumuş ve Diyarbakır’da kaymakamlık yapmıştır.

Antep ve Urfa yörelerinde Fransızlara karşı savaşanlardan Henano’ya yardım gelmeye başlar. Mustafa Kemal’in amacı Suriye’de açılan cepheyle Fransızların çarpışma cephesini ikiye bölmek.

İbrahim Henano, özellikle, Kürt Dağı bölgesinde Fransız birliklerine karşı amansız çarpışmalar sürdürür. Onlara zor anlar yaşatır. Vur-kaç taktiğiyle onları sürekli pusuya düşürür. Garnizonlara baskınlar düzenler. Bütün bunlar Mustafa Kemal için de bulunmaz bir “yardım” görevi görür.

Türk silahlı güçleri artık Fransız kuvvetleriyle açık çarpışmaya girmeye yanaşmazlar. Doğrusu, Fransız güçlerini Türkiye dışında tutacak “cephe” Henano’nun savaşçılığında açılmış olur.

18 Eylül 1919 yılında Suriye ve Lübnan için Fransız Valisi olarak 52 yaşındaki Fransız General Guro tayin edilir. Onun görevi “Manda rejimini neye mal olursa olsun hayata geçirmek. İlk almış olduğu karar Suriye silahlı kuvvetlerinin Lübnan dağlarındaki Bekaa vadisinden çekilmesi olur.

Emir Feysal ve bütün Araplar şok olurlar. Faysal İngilizlerden medet bekliyor. Ancak, Guro son derece tecrübeli bir General; İngiliz ve Fransız çatışmasını göze alarak da olsa, manda rejimini dayatır. Fransızlar Bekaa’yı işgal ederler.

Fransa, zamanı geldiğinde Suriye’ye bağımsızlığını vereceğinin sözünü veriyor ama Lübnan buna dahil olmayacaktır.

7 Mart 1920 tarihinde Ulusal Kongre Suriye’nin bağımsızlığını ilan, Feysal’ı da Suriye’nin “doğal sınırları içindeki devletinin kralı” olarak ilan eder; yani, “Büyük Suriye’nin”. . Hükümet kurulup Kral’a bağlılığını ifade eder. Ancak, Fransa tavrında kararlıdır; 24 Nisan 1920 tarihinde “hakimiyet alanları” kesin bir şekilde San Remo’da belirlenir. Araplar gene aldatılmış olduklarını hissine kapılırlar.

10 Temmuz’da Guro Feysal’a ültimatomunu iletir. Guro, artık İbrahim Henano Ayaklanmasını bastırmak için bütün güçlerini toplar, Türkiye’deki Fransız kuvvetleri geri çekilir. Başı Sewr’le başı belada olan Türkiye böylece İbrahim Henano’nun ayaklanmasının “yan etkisiyle” biraz nefes almış olur.

Guro Suriye’nin bir an önce, Fransız mandasını kabul etmesini ve krallık ve bağımsızlık hayallerinden vazgeçmesini istiyor. Aksi taktirde, tüm Suriye’yi işgal edeceğini söylüyor. Tabii, Manda süresi bittiğinde Suriye’nin bağımsızlığının teslim edileceği söyleniyor.

18 Temmuz’da “hükümet” de bir ültimatom oluşturur. İçeriği; Suriye’nin Ancar’dan çekileceğini kabul eder. Ama  Emir Feysal  Fransız General Guro’ya telgraf göndererek, ondan sürenin bir kaç gün daha uzatılmasını rica eder. General Guro, kendisine teşekkür ederek ültimatom süresini Temmuz 21’in gece yarısına kadar uzattığını söyler. Emir  Feysal derhal ona bütün koşulları kabul ettiğine dair bir telgraf gönderir.

Daha sonraları, Emir Feysal telgrafı saat yirmide göndermiş olduğunu söyler. Ama General Guro da, vermiş olduğu sürenin son saniyesine kadar bekledikten sonra, Şam’ı işgal etme kararını vermiş olduğunu ve Feysal’ın telgrafının gece yarısından yarım saat sonra geldiğini söyler.

Emir Feysal, Arapları Büyük bir ülkeyle savaşmak isteyip intihar etmekle suçluyor. Karşı koyanlar katlediliyor. Kral ve hükümet kaçıyor. Ulusal kongre binasını ateşler alıyor. Fransız askerleri sessiz ve sakin Şam’a giriyorlar. İnsanlar evlerine saklanmış dışarı çıkamıyorlar. Feysal kendisinde cesaret toplayarak, gelip istifa kararını açıklıyor. 

İşgal güçleriyle irtibat arıyor, onlara bağlılığını ifade etmek istiyor. Ama Guro için, Onun defteri artık dürülmüş. Kendisiyle görüşmeyi reddediyor. Bir Fransız askeri gelip Feysal’î Fransız Generalin yanına götürüyor. General ona, Genel Komutan Guro’nun, iki gün içinde derhal Suriye’yi terk etmesi emrini gösteriyor. Emir Feysal usulce bunu kabul ediyor.

Bu, Suriye’de kısa süreli monarşinin sonu oluyor. Bir yıl geçmeden İngiltere, “Feysal’a Arap ülkesi Irak’ı “hediye” ediyor, bu hediye önceden kardeşi Abdullah’a vaat edilmişti. Ama kardeşinin de eli boş kalmıyor -Onun için özel olarak; Ürdün adıyla bir devlet oluşturuluyor.
Her şey kaybedilmiştir, der “Kral” Feysal,  Arapların olması düşünülen bütün isyan ocakları söndürülür. Lübnan’daki şii ayaklanması ezilmiştir. Cebel Durz’deki ayaklanma bastırılmıştır. 
Subhi Beraket’in ayaklanması sönüyor; Halep’e evine çekiliyor ve General Guro’yla görüşerek; “Manda rejiminin” karşı konulmaz bir şey olduğunu, “bağımsızlığın” ise, belirsiz bir geleceğe havale olduğunu söylüyor. Saleh Ali’nin “yorgun savaşçıları ”onun emriyle geri dönüp kendi hayatlarına ve geçim sorunlarıyla ilgilenmeye başlıyorlar.
 “1921 yılı başlangıcında, Fransızlara karşı çaresizce de olsa, ciddi ve örgütlü olarak direnmeye devam eden tek kişi sadece, gurur ve onurlu İbrahim Henano kalıyor. Mücadelesinin bir sonuç alamayacağını biliyor olmasına rağmen, çarpışmaya ve yeni mevziler kazanmaya devam ediyor.
“ Arap halkı Henano’yu benimseyerek Henano’nun yanındaysan korkulacak bir şey yok!” O büyük adam, yüce adam! Gerçek Önder! 60 kişilik bir kabilenin reisi değil, tüm halkın önderi….” demeye başlıyorlar. Henano’nu yanında pek çok Kürt savaşçıda bu direnişe katılıyor.
Ayaklanma Fransızlar tarafından bastırılır. Birçok zorluktan sonra İbrahim Henano Filistin’e ulaşır. Bu ülkenin yeni hükümdarı Emir Abdullah tarafından ilk etapta bir kahraman gibi karşılanır. 
Kendisini emniyette zannederek, bazı Arap “arkadaşlarının” dayatmasıyla Kudüs’ü ziyaret etmesi isteniliyor. Ürdün nehrini geçerken İngilizler tarafından yakalanarak Fransızlara teslim edilir.
Fransızlar Halep’te, üç subay, iki binbaşıdan oluşan Askeri bir mahkeme kurarlar. Dava alenen görülür. Henano “namuslu ve şerefli” bir tutum içinde olur. Davasını savunur. 
Üç subay bundan etkilenerek sorumluluk almak istemezler. Ordudan kavrulacaklarını ve büyük cezalara uğrayacaklarını bilmelerine rağmen Henano’nun suçsuz olduğuna oy verirler.
İki binbaşının oyu yetmiyor. Fransız yasasına göre, bu durumda, mahkemesi görülen, suçsuz ilan edilir. Bütün Suriye halkı Suriye’nin kurtuluş mücadelesinin önderi Henano’yu karşılar.
Henano 1935 yılına, 66 yaşına kadar yaşar. Hiç bir devlet görevini kabul etmez. Fransızlar bir çok kez kendisine Devlet başkanlığı görevini önerirler. O şöyle cevap verir; “Tam bağımsızlık elde edinceye kadar Suriye halkının hizmetçisi olacağım ve o zaman ülkemin evlatlarının bana önerdikleri her vazifeyi alacağım. Hatta bu bir köyün muhtar yardımcılığı bile olsa. Ama, tam özgürlüğü olan bir ülkede!” 
1928 yılında “Yurtseverler Birliği’ni kuruyor, anayasa heyetine girerek zamanına göre ileri olan anayasanın hazırlanmasında esas rolü oynuyor. Suriye’nin “ilk ve en büyük önderi” olarak ilan ediliyor. “Yurtseverler Birliği’ni kurduğu iki keskin kayanın arasındaki derede 66 yaşında 1935 yılında kalpten ölüyor. “Halep’te gömülen Henano’nun son sözleri: ”Vatanı Sizlere Teslim Ediyorum! “oluyor. Mezarı Halep’tedir.
(Tarihler ve olayların bir kısmı Yaşar Abdul Selamoğlu’nun Bitlisname sitesinde yayınlanan yazısından alınmıştır.)

Toplam 1092 defa okunmuştur.

Ömer Ödemiş diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.